Kıbrıs Türkü kendi içlerindeki çatışmaları 1950’li yıllarda bırakmıştı.
Bu iç çekişmeler KATAK döneminden başlayıp Dr.Küçük,R.R.Denktaş Osman Örek üçlüsünün egemen olmasıyla sonlanmıştır.
Bu egemenliği Becerekli ‘’Dr.Küçük.Rauf Denktaş,Osman Örek üç arkadaş anlaşmışlar gardaş gardaş’’dizeleri ile şarkılara dökmüştür.
1974’e kadar gelinen yolda ilk gemi dışına itilen Dr.Küçük olmuş yaşlandı bahanesiyle Liderlik koltuğunu Denktaş’a devretmiştir. Sürecin devamında 1974 sonrası Osman Örek’in başbakanlığı döneminde Çiftçi o günlerde hiç gereği yokken UBP’li ağaların önderliğinde traktörlü eylem düzenleyerek Başbakan Örek’in kapısına dayanmışlardır.İşte o gün Örek da politikayı bırakıp köşesine çekilmiştir.
Sonumda anlaşmış üç gardaş ayrılmış üç gardaş olmuş ve öldüklerinde bile yan yana gelememişlerdir.
Biri anıt tepede, diğeri Lefkoşa mezarlığı girişinde sonuncusu da bir parka gömülmüştür.
Atmışlı yıllardan sonra liderlik mekanizmasında ayrışmalar kavga ile olmamış birbirlerini tanıdıklarından ve yeniden bir iç çekişmeye dönmesinden duydukları endişe ile sessiz olmuştur.
Yani çekişmeler 1950’li yıllarda bırakılmıştır.
197 sonrası geçilen parlamenter demokraside çekişmeler siyasi partiler tarafından yürütülmüş ve de bir dönem hariç tatlı çekişmeler olarak kalmıştır. Sadece Günümüze kadar sarkan ve devam eden partizanlık ve adam kayırmacılık olarak sürmektedir. En büyük çekişme ve tehlikeli boyutta kutuplaşma 1990 seçimlerinde halkım milliyetçiler ve hainler olarak ikiye bölündüğü dönemde yaşanmıştır. Ne yazık ki bu tehlikeli ayrışmanın önderliğini da Denktaş yapmıştır.
Geçen yıldan başlayıp günümüze kadar hızla gelişen ve toplumu yeniden bölmeyi hedefleyen hareketler sergilenmektedir.
Durduk yerde Levent Özadam bir yazı yazarak Kıbrıslıların TC kökenli vatandaşları dışladığını,onları hakir gördüğünü,devlet kadrolarında görev vermediğini iddia ederek bu TC kökenli vatandaşların bir araya gelip parti kurmalarını önermiş veya Yeni Doğuş Partisinin canlandırılmasını önermiştir.
Bu çağrı yerine ulaşmış ve Erhan Arıklı başkanlığında parti kurulmuştur.
11 Şubat belgesi ile yeniden başlayan ikili görüşmelerde her ilerleme aşamasında önce benin taktığım isimle bülbüller çetesi yüksek perdeden haykırışlarına başlamıştır.
Sürecin gelişiminde yıllardır statükonun devamı işin canla başla çalışan UBP ve DP’nin önderliğinde onların kurdukları HAYIR cephesi ile seslerini daha da yükseltmişlerdir.
Her geçen gün daha ortada ne harita, ne de uzlaşılmış bir metin yokken non-paper denilen belgeler üzerinden saldırıya geçmişlerdir.
Bu cephenin tetikçileri haber üreterek yukarıda belirttiğim gurupları hareketlendirmekte ve 1950’li yıllarda yaşananlara doğru halkı sürüklemektedirler.
Halkı bu yönde kışkırtanları iyi tanıyın tümü de bu yukarıda bahsettiğim siyasal grupların güdümünde olanlardır.
Maalesef bunalırın karşısında olup bölünmeme için mücadele edenler bölük pörçük parça parça durmaktadır.
Son günlerde yaşananlara bir bakın. Gerek sosyal medyada, gerek yazılı ve görsel basında halkı kışkırtan birtakım belgelere imza atıp tırmanışı körükleyen kimlerdir.
Aradan 60 yıl geçtikten sonra Kıbrıs halkının yeniden bölüneceğinden endişeliyim. Gidişat hiç iyi değil.
Kin ve nefret duygularınızı frenleyin birlikte güzel bir gelecek kuralım.
Geçmişle yüzleşmekten korkmayın..