Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kıbrıs müzakerelerinin iki toplum arasında değil iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı geldi. Bunun için üçüncü kişileri kesinlikle aramıza sokmamakta kararlıyız ve böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil." açıklamasını yaptı.
Erdoğan, göçle ilgili Afganistan yönetimiyle temasta olduklarını söyleyen Erdoğan, "Sıkıntının boyutu gerçekten büyük" dedi. Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyareti sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kıbrıs Barış Harekatı'nın 47'nci yıl dönümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde olduklarını anımsatan Erdoğan, "İdrak ettiğimiz Kurban Bayramı'nın birinci gününde burada yaptığımız açılışların Kuzey Kıbrıs halkına yeni bir heyecan, yeni bir aşk getirmesini temenni ediyorum. 20 yıl öncesinin Kuzey Kıbrıs'ı ile bugünün Kuzey Kıbrıs'ı mukayese edilemeyecek derecede değişmiştir, altyapısıyla üstyapısıyla gelişmiştir. Hamdolsun bunları başardık. Bizden önceki iktidarlar bunları maalesef başaramadılar, böyle bir dertleri de zaten yoktu ama bizim derdimiz vardı." dedi.
Türkiye'de kendileri için neyi dert edinmişlerse aynısını Kıbrıs'ta da dert edindiklerini ve adımlarını da buna göre göre attıklarını belirten Erdoğan şunları kaydetti:
"Tabii burada bize hep bazı bariyerler oluşturuldu. Bu bariyerler sebebiyle de burada atılması gereken adımlar gecikti. Düşünün, susuzluğa talim eden bir Kuzey Kıbrıs vardı. Şimdi Türkiye'den buraya denizin altından su getiriyoruz. Ve biz bir meydan okuma da yapıyoruz, Güney'e diyoruz ki 'İsterseniz size de buradan su verebiliriz. Bunun adını da Barış Pınarı koyarız.' İsteyemediler. Şu anda hala tankerlerle Yunanistan'dan Güney'e su getiriyorlar. Tabii biz onların hepsini elhamdülillah aştık. Birlik, kardeşlik ve dostluk hislerinin hakim olduğu mübarek bayram günlerinin manevi iklimini Kıbrıslı kardeşlerimizle paylaşmış olduk. Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmamızı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne olan desteğimizi de en üst düzeyde sergiledik, sergilemeye de devam edeceğiz."
"Maraş açılımının ikinci aşamasını hayata geçirdik"
"Maraş açılımının ikinci aşamasını hayata geçirdik. Ada'daki iki halkın da yararına olacak bu girişimin kara propagandaya malzeme yapılması da nafiledir. Mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkılan bu yolda, Kıbrıs Türk makamlarını desteklemeye devam edeceğiz. Şunu inanarak söylüyorum, Türk tarafı Ada'da ve bölgede barış ve istikrar için çaba gösteren tek taraftır. Güney'in böyle bir derdi yok. Garantör ülke olarak maalesef Yunanistan'ın böyle bir derdi yok. Yine garantör ülke olarak İngiltere'nin de böyle bir derdi yok. Bunun dışındaki ülkelere baktığımızda, başta ABD olmak üzere onların da böyle bir derdi yok. İşte bugün bizim bu konuşmamızın haberini almış olacaklar ki onlar da hemen Miçotakis'in önderliğinde ne kadar Türkiye düşmanı varsa onlarla böyle bir toplantıyı düzenlediler. Kim nerede ne yaparsa yapsın, biz bunların karşısında dimdik duracağız."
"Müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir"
"Müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir. Bunun için üçüncü kişileri kesinlikle aramıza sokmamakta kararlıyız ve böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil." diyen Erdoğan, bunu da yeri geldiğinde ilgililere söylediklerini, Türk tarafı olarak yapıcı anlayışlarını değiştirmeden Kıbrıs meselesinde yeni bir sayfa açtıklarını bildirdi.
Çözüm sağlamadığı defalarca kanıtlanmış parametrelere takılıp kalmak yerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile beraber adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir çözüm vizyonu ortaya koyduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Meselenin özüne inerek, her şeyden önce Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit statüsünün tescil edilmesi gerektiğini de savunuyoruz. Kıbrıs Türkü'nün müktesep hakları garanti altına alınmadan başlayacak yeni bir müzakere süreci, başarısız olmaya mahkumdur. Bunun zaman kaybından başka hiçbir anlamı yoktur. Bu mücadelede omuz omuza, el ele yürümeye devam edeceğiz. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en büyük gücü, birliği, beraberliği ve kardeşliğinden gelmektedir. Bunu bozmaya çalışanlar, ne içeride ne dışarıda hiçbir netice alamayacaklardır. Bunu da çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Ben buradaki görüşmelerimizde özellikle de Kıbrıs'ın yarınlarına yönelik, Kuzey Kıbrıs halkının çok daha özgüven kazandığını gördüm. Bunun da bahtiyarlığı içindeyim. Önceki akşam Kuzey Kıbrıslı gençlerle de bir araya geldik. Bu sohbette ve ikili görüşmelerimde de hepsinde yine o özgüveni gördüm. Bu da beni ayrıca mutlu etti. Üniversitelerde de gayet güzel gelişmeler var. Üniversitelerin başarılarının artarak devamı temennimizdir. Bayram namazını kıldığımız caminin adını taşıyan Hala Sultan imam hatip okulu, ilahiyatı da Akıncı döneminde çok sıkıntılar yaşadı. Şimdi elhamdülillah o sıkıntıları aşmış vaziyetteler. Buralardan da inşallah işin manevi mimarları yetişecek. Bu da bizim için ayrı bir sevinç kaynağı."
KKTC'deki konuşmalarında Kıbrıs'ın statüsüyle ilgili "Artık güney, kuzey yok" değerlendirmesi yaptığı hatırlatılan Erdoğan'a, "Bu süreç Kıbrıs Türk Devleti’ne mi gidiyor?" sorusu yöneltildi. Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Aslında buraya nereden geldik derseniz, Brüksel'de biz Miçotakis'le bir görüşme yaptık malum. Miçotakis'le yaptığımız görüşmede, kendisine dedim ki 'Bundan sonra üçüncü ülkeyi, dördüncü ülkeyi aramıza koymanın anlamı yok. Yani Yunanistan ve Türkiye var. Senin bir danışmanın var, benim bir danışmanım var. Biz sadece danışmanlarımızı devreye sokalım, onlar kendi aralarında görüşmeleri yapsınlar, bize neticeyi getirsinler, ondan sonra da biz görüşmemizi yapıp işi neticeye bağlayalım.' 'Mutabık mıyız?' 'Mutabıkız.' 'Anlaştık mı?' 'Anlaştık.'
"İngiltere kimin garantörü belli değil"
Şurada daha bir ay olmadı, bizim buradaki görüşmemizden sonra sen hemen kalk, Amerika'da ne kadar Türkiye düşmanı varsa, onları yanına topla. Onlarla beraber güya bize meydan okuma yoluna gitmiş! 'Bu yıl iyi geçecek' diye de öbür taraftan yine mesajlar veriyor. Şimdi Güney'in garantörü o. Kuzey'in garantörü de biziz. İngiltere kimin garantörü belli değil. Şimdi böyle bir durum içerisinde bizim çok çok dikkatli ve hassas olmamız lazım. İşte Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri görüyorsunuz. 'Gelin beraberce oturalım, bir yeni konferans düzenleyelim.' teklifimize de hala olumlu cevap veremediler. Bundan da sürekli kaçıyorlar. Tablo bu."
Erdoğan, "Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'ndeki temsiliyetten sonra, Kıbrıs Rum kesiminin, adanın tek sahibiymiş gibi NATO'ya üye yapılmasını ihtimal dahilinde görüyor musunuz? Eğer böyle bir gelişme olursa Türkiye'nin buna vereceği cevap ne olur?" sorusuna ilişkin olarak şunları kaydetti:
"NATO'nun kendi sözleşmesine baktığımız zaman, burada bizim olumlu bir cevap vermediğimiz sürece bir defa Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesi mümkün değildir. Bunu Yunanistan için yaptılar ama şu anda böyle bir durum söz konusu olamaz. Çünkü artık Yunanistan'ı NATO'ya üye yaptıkları zamanki gibi bir hükümet yok Türkiye'de. Şimdi biz varız. Biz olduğumuz için de hele hele Güney Kıbrıs'ı asla ve kat'a sokamazlar, alamazlar. Burada Türkiye'yi baypas etmeleri mümkün olmadığına göre Güney Kıbrıs'ı almaları da mümkün değildir."
"CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi ama maalesef gelmediler"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in KKTC'deki törenlere davet edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz Kıbrıs davasına başından beri sahip çıkıyoruz. Rahmetli Ecevit o zamanın başbakanıydı ama başbakan yardımcısı olarak da merhum Erbakan vardı malum. Ben de tabii o zamanlar partimizin içerisinde aktif bir görevdeydim ve süreci iyi biliyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından bu ziyarete, bu kutlamaya, örneğin Oğuzhan Bey davet edildiği gibi Temel Bey de davet edildi, ama Temel Bey maalesef gelmedi. Aynı şekilde CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi ama maalesef onlar da gelmedi.
"Öbür taraftan HDP tabii ki davet edilmedi, çünkü onların millilik diye bir derdi yok"
Öbür taraftan HDP tabii ki davet edilmedi. Çünkü onların millilik diye bir derdi yok. Öyle sayısal duruma da bakılmadı. Sayın Mustafa Destici de davet edildi. Özellikle Erbakan Hoca'mız sebebiyle oğlu Fatih Bey davet edildi. Hakeza Oğuzhan Bey o dönemin içerisinde aktif rol oynadığı için o da davet edildi. Sayın Önder Aksakal, merhum Ecevit'in şu andaki adeta vekili konumunda kabul edilerek o da davet edildi. Sağ olsunlar geldiler. Ben maksat hasıl oldu diye düşünüyorum."
Bu tür programlarda hassasiyetlere hep dikkat ettiğini belirten Erdoğan, "Arkadaşlar 'Kimler olsun?' dediklerinde aynı hassasiyeti göstererek yeter ki milli ve yerli bir duruş varsa, değerlerimize karşı düşmanlık duygusu yoksa kesinlikle biz onlarla beraber oluruz, onlarla beraber yola devam ederiz. Sağ olsun zaten Cumhur İttifakı olarak da Sayın Devlet Bey ile bu konularda her zaman görüşmemizi yaparız. O da bu tür hassasiyetlere değer veren bir insan olarak bizimle beraber. Burada da yine birlikte olduk, programlarımızı birlikte icra ettik."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Kapalı Maraş'taki mülkiyet sahiplerinin Kuzey Kıbrıs taşınmaz mal komisyonuna başvurabileceği anımsatılarak bu çerçevede özellikle Kıbrıslı Rumlara yönelik bir çağrısı olup olmadığı sorusu da yöneltildi. Erdoğan, "Burada birinci derecede en ideal çağrımız, keşke Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimiz bu yerler için müracaatlarını yapıp oraların sahibi olsalar, satın alsalar. Hatta bu konuda Türkiye'den de gelip burada mülk sahibi olma noktasına gelenler de olabilir. Bunların önü açılabilir. Buna mani bir hal söz konusu değil. Hatta şu da söyleniyor, Güney bu işlere herhalde pek talipli de olmaz gibi. Buradaki yetkililerden bunları da duyuyoruz. Şu anda bizim en çok dikkat ettiğimiz konu, hukuk içerisinde, herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden bu problemi çözmek." yanıtını verdi.
"Sıkıntının boyutu gerçekten büyük"
Afganistanlıların Pakistan ve İran sınırından başka ülkelere geçmek üzere uzun kuyruklar oluşturduğu ve insan kaçakçılığı eliyle ülkeden kitlesel bir göç gerçekleştirildiği anımsatılarak Türkiye'nin kendi sınırında ne gibi tedbirler alındığı sorusunu cevaplayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda özellikle güvenlik noktasında alınması gereken tedbirler neyse bunları alıyoruz. Burada şartları zorluyoruz tabii. Şu anda Pakistan'la bazı görüşmelerimiz de var. İşin bir de Taliban boyutu var. Onlarla ilgili olarak da bazı görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu mültecilerle ilgili konuda Dışişleri Bakanlığımız özellikle Afganistan üst yönetimiyle bu konuları masaya yatırıyor. Onların da yapması gerekenleri yapmasını ve devreye girmesini istiyoruz. 'Bu konuda sizler de seyirci olmayın, lütfen halkınıza sahip çıkın.' diyoruz ve bu çalışmaları devam ettiriyoruz. Yoğun bir kampanya içindeyiz. Tabii nereye kadar netice alırız o da ayrı bir konu. Çünkü sıkıntının boyutu gerçekten büyük."
Aralık ayında Libya'da seçim yapılacağı hatırlatılarak Türkiye'nin yeni bir politikası olup olmayacağına yönelik soru üzerine Erdoğan, Türkiye'nin en başından beri bu konudaki tutumunun Libya'nın egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması olduğunu belirtti.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru hükümetin daveti üzerine Libya'da bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Libya'da hem diplomatik hem askeri alanda gösterdiğimiz başarılarla ülkenin uzun süreli bir iç savaşa sürüklenmesini engelledik. Böylece BM öncülüğündeki siyasi sürecin de önünü açtık. Libya'nın barış ve istikrarı için, Libyalı kardeşlerimizin refahı ve huzuru için çalışmayı sürdüreceğiz. Tabii bu kritik süreçte Libya'nın kendi içinde birlik ve beraberliğini koruması çok önemli. Libya ile ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, diğer ülkelerin de aynı samimiyetle gayret göstermesi gerektiğini belirterek, "Libya yönetimi itibarıyla ifade ediyorum, AB ülkelerini kendileri için pek hayırlı bir rüya olarak zaten görmüyorlar." dedi.
"Biz bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece bize sığınan Allah'ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Dünyaya sesleniyorum: Beni Erdoğan’la karıştırmayın. Kuvayi Milliye geleneğinden geliyorum. Kimse kaçtığı yere askerimi bekçi; ülkemi de mültecilere açık hapishane yapamaz! Ben haram yemedim. Geliyoruz ve şimdiden söyleyeyim, çok çetin müzakereler sizi bekliyor. Yok öyle!" açıklamasına ilişkin olarak Erdoğan, "(Ben Atatürk'ün partisiyim) diyen bu adam, 'Kuvayımilliye geleneğinden geliyorum' diyor ama bir defa Kuvayımilliye ruhundan haberi yok. Onu bir öğrenmesi lazım. Çünkü ta oralara kadar asker göndermişiz. Tavsiye ediyorum, Misakımilli'yi bir öğrensin. Misakımilli nedir? Misakımilli neyi kapsıyor? O kapsam içerisinde neler vardı? Bunu bir öğrenmesi lazım. Bundan haberi yok. O 'göndereceğim' diyor. Biz bu ülkede iktidarda olduğumuz sürece bize sığınan Allah'ın kullarını biz katillerin kucağına atmayız. Bu kadar açık söylüyorum. Şu anda bunlar bize sığınmışlar 'elaman' diliyorlar. Bu 'elaman' dileyenlere 'Hadi geldiğiniz yere dönün' diyemeyiz." yorumunu yaptı.
Suriyelilerin kaldıkları çadırları gördüklerini, onlara briket evler yaptıklarını ifade eden Erdoğan, hedefin ilk etapta 100 bin briket ev olduğunu, 50 bin civarındaki evin bitirildiğini söyledi.
Erdoğan, buralara sığınmacıların bir kısmını yerleştirmek istediklerini, bunun insani, vicdani ve İslami bir yaklaşım tarzı olduğunu kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bu adamın böyle bir derdi yok ki, böyle bir sıkıntısı yok ki. Bizim derdimiz var, bizim sıkıntımız var. Biz insana insanca yardım etmenin gayreti içerisinde olmayı sürdüreceğiz. Tabii bir de şu var; bu nasıl bir devlet adamı veyahut da nasıl bir siyasetçi, onu da anlamakta zorlanıyorum. Hani yanında güya elçilik falan yapmış olanlar var ya, onlara da bir sor. BM kurallarına göre mülteciler gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönebilir. Bundan da haberi yok. Böyle bir şeyi de zaten yapamazsın. Eğer gönüllü değilse, hele hele mülteci bir de sığınma talebinde bulunmuşsa, belki onu sen kabul etmek zorunda kalacaksın. Öyle bir durum da var. Nasıl siyaset yapıyor, kimlerin eline kaldı siyaset, yandık."
Macron açıklaması
"Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye bağlı bir oluşumla görüşmesi var. Dışişleri Bakanlığı da bununla ilgili bir kınama yayımladı. Bu konudaki görüşleriniz nedir?" sorusuna yönelik şu düşünceleri dile getirdi:
"Alıştık artık. Macron benimle hem iyi geçinmek istiyor, 'Artık birbirimize böyle yüklenmeyelim' diyor. Ama öbür taraftan da aradan birkaç gün geçiyor, işte PKK'nın, YPG'nin bu tür uzantılarıyla el ele adım atıyorlar. Kaldı ki şu anda zaten bunlar koalisyon güçlerinde Amerika ile beraberler. Amerika ile beraber koalisyon güçlerinde beraber oldukları için de oradan sızma hareketiyle özellikle Irak'tan Suriye tarafına geçiyorlar. Suriye tarafına geçmek suretiyle burada teröristlere ciddi manada destekler veriyorlar. En son Amerikalılarla yaptığımız bir görüşmede de onu kendilerine söyledik, 'Böyle böyle söylüyorsunuz ve bütün bunlara rağmen gerek Obama gerek Trump döneminde binlerce tır araç, gereç, silah, mühimmatı Suriye'ye taşıdınız.' Irak'ta zaten vardı.
Çok enteresandır, Trump'la Hamburg'da bir G20 toplantısında bir görüşme yaptık. O zamanlar 1200 tır ve kamyon gelmişti. Dedim ki 'Bir taraftan terörle mücadele diyorsunuz, öbür taraftan da bu kadar tır Suriye'ye girmiş vaziyette.' En çok güvendiklerinden bir tanesini çağırdı. 'Nedir bu hal?' diye sordu. 'Bak bu kadar tır silah gitmiş' dedi. İnanır mısınız, en ufak bir 'hayır' filan diye bir şey yok.
Dedim 'Hayır' diyemez çünkü bizim elimizde belgeler var. Eğer vakti el verirse onu gönderin veyahut Dışişleri Bakanı'nız Türkiye'ye geldiğinde biz de kendisine bunların hepsini belgelerle gösterebiliriz.' Bir ara ben o belgelerle sunum da yaptım bunlara. Fakat bunların hiçbirisi ne belgeye inanır ne bilgiye. Bunda da yine aynı durumla karşı karşıya kaldık.
Kendilerine şunu söyledim; 'Bakın böyle böyle diyorsunuz ama daha yeni şu anda Irak'ta da Suriye'de de maalesef terör örgütüne ciddi manada silah gönderiyorsunuz. Bizim haberimiz olur, çünkü terörle mücadeleyi veren biziz. Sizin de haberiniz var, çünkü işin başında sizsiniz' dedim. Ses yok.
Türkiye gibi bir ülkenin bunlardan haberi olmayacağını zannediyorlar. Ama biz bunların bütün olanını bitenini her şeyini biliyoruz ve üzerlerine üzerlerine gidiyoruz, gitmeye de devam edeceğiz."
"15 Temmuz törenlerinde muhalefet partilerinin törenlere neredeyse hiç iştirak etmediğini gördük. Bir de hafta içinde CHP genel başkan yardımcısı bir hanımefendinin 'KHK'lıların haklarında yargı kararı olsa dahi dosyalarına yeniden bakılacak ve görevlerine iade edilecek' anlamında bir açıklaması oldu. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bunlar bunları nasıl söyleyebiliyorlar anlamıyorum. Olabilir mi böyle bir şey? 'Yargı kararı bile olsa' ne demek? Yargı kararı varsa bitmiştir o zaten. Öyle bir şey olabilir mi? Bunlar nerede geziyor, nerede dolaşıyor? Yargı kararı varsa zaten bitmiştir o iş. Hele hele KHK." diye konuştu.
Erdoğan şunları söyledi:
"Bizim o gece geldiğimiz uçak, 14 kişilik bir uçaktı. Üstelik o gece F-16'lar bizim üzerimizden gidip geliyorlardı. Bunlar ise tankların arasından Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine gitti. Orada da kahvesini yudumlarken, bir taraftan da ne zaman vurulacak diye herhalde bizi izliyordu. Derdi oydu. Ama kudret, kuvvet sahibi olan Allah'tır. Orada on binler bizi bekliyordu. Biz on binlerle buluştuk, on binlerle kucaklaştık. On binlerle beraber üzerimizden geçen F-16'lar da oldu, helikopterler de oldu. Bunları bir taraftan takip ettik. Bu işi yaşayanlardan bir tanesi de Ümit Paşa'ydı, o zaman Birinci Ordu Komutanı'ydı. Önce ona bir açıklama yaptırdık, ardından da biz basın açıklamamızı yaptık. Biz oradaydık ve noktayı koyacağım zamana kadar biz Atatürk Havalimanı'ndan ayrılmadık. Noktayı koyduk ve ertesi gün oradan o şekilde ayrıldık.
Bunların hayatından, bunların başından geçmiş böyle bir şey yok, olmamış zaten. Bunların sadece yalan üzerine kurulu bir hayatları var, bir düzenleri var. Akşam bir başka yalan, sabah bir başka yalan… Hele bunları konuşan zatın zaten siyasette bir dünyası yok. Biz tabii hayatımızı siyasetin içinde bu tür olaylarla yaşayarak geçirdiğimiz için böyle bir farklılığımız var. Onun için de hayata bakışımız çok çok farklı. Biz o gece de her zaman olduğu gibi sadece Rabb'imize güvendik."
Ankara'daki 15 Temmuz Müzesi'nin görülmesini tavsiye eden Erdoğan, güzel bir eserin ortaya çıktığını söyledi. Erdoğan, "Adeta o geceyi canlandırıyor. Sizi alıp beş yıl önceye götürüyor." dedi.
"Cumhur İttifakı'nın mutabakatı olmadan bir karar açıklanmaz"
"Konuyla ilgili Genel Başkan Yardımcım Hayati Yazıcı Bey başkanlığında bir ekip bu çalışmayı yaptı. Bu konuyla ilgili olarak da aynı zamanda Cumhur İttifakı olarak MHP ile de bir görüşme yürüyor. O görüşmelerden sonra da işi belli bir yere oturtacağız. Dar bölge, daraltılmış bölge vesaire, bunlar hep o görüşmelerin ardından gelebilecek şeyler. Ama nihai olarak şunu söyleyeyim, Cumhur İttifakının mutabakatı olmadan bizim tarafımızdan bir karar açıklanmaz. İttifakı sağlayıp ondan sonra açıklamamızı inşallah yapmış olacağız.
"Ekim ayından itibaren Meclis'te bir çalışma yürütülecek"
"Büyük Millet Meclisi'miz sosyal medya ile alakalı bir yasa geçirdi. Fakat bu yasanın devamında özellikle yalan terörü hususunda bir adım daha atılması gerekiyor. Bu konuda da yaptığımız bir çalışma var. Uluslararası alanda özellikle bu yalan teröründe ne tür adımlar atılıyor, ne tür düzenlemeler, ne tür müeyyideler getiriliyor, karşılaştırmalı bir çalışma yaptık. Ekim ayından itibaren bununla ilgili de Meclis'te bir çalışma yürütülecek. Fakat sorun bizim açımızdan çok daha can yakıcı. Çünkü bizdeki muhalefet partisi bu yalan terörünü siyasetinin tek malzemesi yapmış durumda. Dolayısıyla bizdeki durum çok daha ciddi ve demokrasimiz adına çok daha büyük bir tehdit. Daha fazla katlanamayız. Çünkü bu da bir terör. Onun için üzerine gitmemiz lazım." (AA)