Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Tufan Erhürman, beraberindeki heyetle birlikte Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’ni ve Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası’nı ziyaret ederek, oda ve birlik yönetim kurulları ile bir araya geldi. Erhürman’ı kabul eden Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut ve Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası Başkanı Dr. Ahmet Özant, birlik ve odanın çalışmalarından bahsederken, mesleki anlamda değerlendirmelerde bulundu. Ziyaretlerde konuşan Erhürman, çok kritik bir dönemde, Cumhurbaşkanlığı seçimine gittiğimizi söylerken, “içinde bulunduğumuz koşullarda daha fazla zaman kaybetme lüksümüz yoktur” dedi.
ERHÜRMAN: "KIBRISLI TÜRKLER DE BÖLGEDE AKTÖR OLACAK"
Bölgemizin hidrokarbon açısından potansiyel olarak zengin bir bölge olduğunu söyleyen Erhürman, bölgedeki gelişmelerden dolayı birçok ülkenin Akdeniz’de aktör olduğunu, bu ülkelerin aktör oluşuyla Kıbrıslı Türklerin aktör oluşunun ilginç bir biçimde aşağıya çekilmekte olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hidrokarbonun güvenli bir şekilde verimli kullanmanın yolunun Kıbrıs Sorunu’nu çözmekten geçtiği çıpasının önemli olduğunu söyleyen Erhürman, bunu en iyi şekilde kullanmamız gerektiğine de dikkat çekti.
“ANASTASIADIS’İN MASADAN KALKMASINI HAZMEDEMİYORUM”
Erhürman sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen sonra beşli konferansı toplamamız lazım. Crans Montana tecrübesini yaşayan biri olarak, Crans Montana’da, Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’in neden masadan kalktığını ve niye o beşli konferansın başarıya ulaşamadığını gözümüzle gördük. Anastasiadis, ‘Ben siyasi eşitliği, kendi halkıma anlatamam’ diyerek masadan kalktı. Sonrasında zaten, 2 buçuk yıl boyunca tartışılan tek konu, siyasi eşitlik konusu oldu. Mesela güvenlik ve garantiler tartışılmadı. Türkiye güvenlik ve garantiler konusunda, kendisinden beklenmeyen açılımlar yaptı. Dolayısıyla siyasi eşitlik sebebiyle masadan kalkan Anastasiadis oldu. Ben kendi adıma bunu hazmedemiyorum. Hazmedememe sebebim şu; son Berlin görüşmesinde liderlerin Guterres ile görüşmesinde ne çıktı? 1991 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararında olduğu şekliyle siyasi eşitlik temelinde bir federasyon. Şimdi benim kafamdaki soru şu, 1991 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararında bu varsaydı, ki vardı, niye Crans Montana’da 1991’den beri var olan bir şeyden dolayı Anastasiadis masadan kalktı ve bizim Anastasiadis’i tekrar masaya oturtmamız için Berlin’i beklememiz gerekti. Bu sorunun cevabı yok. Bu da şunu gösteriyor. Crans Montana’ya gidilirken, gerek Guterres nezdinde, gerekse o beşli taraflar nezdinde yeterli ön hazırlık yapılmadı. Bir beşli konferansa daha gidilecekse, bunun zeminini çok iyi hazırlamalıyız.”
“OTURUP BEKLEME LÜKSÜMÜZ YOK”
“Bizim çözüm irademiz ortada, biz bunu Annan Planı’nda gösterdik. Crans Montana’da da gösterdik. Barışı inşa çabamız ortada. Peki bütün bunlar ortadayken, bizden ne bekliyorsunuz? Deyin ki bize burada eksik yapıyorsunuz. Bunu diplomatik düzeyde konuşalım. Ama şunu da bileceksiniz. Biz bu defa beşli konferansa, öngörülebilir ortamın oluşması için gidiyoruz, artık bu işi daha fazla böyle sürüncemede bırakmak istemiyoruz. Bütün çözüm irademize rağmen hala doğrudan ticaret yapamıyoruz. Biz hâlâ ülkemize direkt uçuş getiremiyoruz. Biz hâlâ sporcularımızı uluslararası müsabakalara gönderemiyoruz ve bunların hiçbirinin meşru gerekçesi yok. O yüzden diğer adaylara şunu söylüyoruz, bizim zeminimizi kaydırmayın. Bu zemin üzerinden bulacaksak, çözüm bulacağız. Şu anki uluslararası konjonktürde zemini kaydırmayın, biz bu zeminden çözüme yürüyeceğiz. Çözüm gene olmazsa, bu zemin üstünden haklarımızı talep edeceğiz, meşru taleplerimizi dile getireceğiz. Şu anki yapımız içerisinde maalesef arzu ettiğimiz oranda proaktif girişim yok, Anastasiadis’i sahaya çekecek adım atmıyoruz. Oturduk bekliyoruz, oturup bekleme bize göre değil. Çünkü süreç içerisinde biziz kaybeden.”
“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KOŞULLARI SÜRDÜREBİLMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”
“Cumhurbaşkanı içeride de dışarıda da topluma liderlik etmeli. Şu anda ülkenin içinde bulunduğu koşulları, bizim sürdürebilmemiz hiçbir alanda mümkün değildir. Yollarda, trafikte, sağlıkta, eğitimde mümkün değil. Yani her yerde bir şeyler yapmamız lazım. Hükümetlerin kısa süreli olmasıyla oluşan siyasi istikrarsız yapı içerisinde, Cumhurbaşkanlığı makamının artık bu konularda çok daha fazla aktif olması lazım. Çünkü hükümetlerden farklı olarak, 5 yıllık bir istikrarlı görev süresi var. En azından hükümetler kurulup, bozulurken, birinden diğerine köprü vazifesini sürdürebilir. Bize şimdi diyorlar ‘Peki Cumhurbaşkanı’nın yetkisi var mı?’. Her seçilen Cumhurbaşkanı, seçime giderken bunları söylüyor. İki şeyden biri geçerli o zaman. Ya seçime giderken aslında yetkiniz olup olmadığını bilmiyordunuz. Ya da yetkiniz olmadığını bilmiyordunuz ve yalan söylediniz. İkisi de oldukça kötü bir durum.”