O gün güneş bambaşka doğmuştu. Garip bir sarhoşluk, anlaşılmaz bir huzur ve huzursuzluk yaşanıyordu. Bir gün önceki gelişmeler, “belki umutları”, gecenin geç saatlerine kadar sürmüştü. Tarih 25 Nisan 2004’ü gösteriyordu. Yer Kuzey Lefkoşa’da Başbakanlık önü. Öğle saatleriydi ve Başbakanlığın demir bahçe kapıları sonuna kadar açıktı. Yüzlerce insan başbakanlığın önündeydi. Ama bu kez başbakanlık, bir eyleme sahne olmuyordu. Basamaklarda dünyanın birçok noktasından basın mensupları duruyordu. Basamakların en üstünde ise Alvaro De Soto, geçen geceye dair açıklamalar yapıyordu. O gün orada başka kimler vardı, neler konuşuldu hatırlamıyorum bile. O gün orada hayat durmuştu. Şaşkındık. Ya şimdi? Peki bundan sonra? Bir daha mümkün mü? Şeklinde sorular vardı. Günlerce radyo, televizyon ve gazetelerden anlatılan çözüm planı, tek bir “hayır” ile ortadan kalmıştı. Birçok kişi kandırıldığını söyledi. Gerek BM’den, gerek AB’den çelişkili açıklamalar geliyordu. Aslında Kıbrıs adası, 1960 yılından sonra ilk kez çözüme bu kadar yaklaşılmıştı. Adadaki iki toplumda, çözüm fırsatının ellerinden kaçıp gitmesine tanık olmuştu. Oysa çözüm kelimesi de farklı şekillerde ifade ediliyordu. De Soto ile en son karşılaşmam orada oldu. Ara bölgede Denktaş, Klerides görüşmeleri gerçekleşirken kalem sallaması dışında sanıyorum o, o gün kalemini kırdı. Çözümün yılı kimileri için 1960, kimileri için 1963 kimileri için 1974 veya 1983 olabilir. Sorun bir çok kişi için çoktan çözüldü. Zaman zaman biz Kıbrıslı Türkler Descartes kadar şanslı mıyız diye soruyorum. Cevap ortada, belki bu bir geçiş süreci. Descartes kendini soğuktan korunmak için bir fırına kapatmış ve içerideyken kutsal ruhun kendisine öğrettiği düşünme şekli ile tüm hayatını değiştirme şansını yakalamış. Kıbrıs adası kaynayan bir fırın gibi. Şu sıralar Akdeniz’in petrol ateşi, bizi daha da ısıtıyor. Çözümsüzlüğün bir yazı daha geride kalmak üzere. Kurt Waldheim, Javier Pérez de Cuéllar, Boutros Boutros-Ghali, Kofi Annan gibi isimleri hep çözüm ile birlikte andık ama olmadı. Ban’ın vizyonunun da çözüm için yetmediği görüntüsü var. Bir dönem çok iyi irtibatta olduğum Rum dostlarım için kılımı bile kıbırdatmaya enerjim ve isteğim de kalmadı. İnançsızlık Başbakanlığın önündeki o basın toplantısı sonrasında son buldu galiba. Artık, gözler sonbaharda. Belki bu bahara, umudun çiçekleri yeşermeye başlar adamda. ****** Göze Çarpanlar Sayın Salih Coşar, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi için TC Lefkoşa Elçiliği’nin seçim merkezine yalnız başınıza gidip oy kullanmışsınız. Hayrola oy kullanması için eşinizi ikna edemediniz mi? Sayın Ali Tüzünkan, tatili iyice uzattığınızı gözlemledik. Karpaz rehaveti umarız üzerinize çökmemiştir. Uzmanlar, bayram sendromlarının iş yaşamını olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Pazartesi gününden itibaren yoğun bir gündem sizinle buluşacak gibi. Sayın Mihrişah Safa, şu sıralar Kıbrıs’ı oldukça boşladınız gibi gözüküyor. Yazı diliniz ve bakış açınız ile sizi daha çok okumak arzusundayız. Keşke daha çok gezip daha çok gezi yazısı ile okuyucularınıza ulaşabilseniz. Sayın Süleyman Göktaş, Kıbrıs Türk Futbol Antrenörleri Derneği olarak, bu sezon futbol kulüplerinde başarılı olan teknik adam ve antrenörleri düzenlediğiniz törenle ödüllendirmişsiniz. Biraz rötarlı da olsa futbolumuza motivasyon katmanız taktir topladı. Sayın Özer Kanlı, BRT gibi bir cadı kazanında yıllarca çalıştıktan sonra Saray’a iyice alıştığınız gözlemleniyor. Basın ile ilişkileri daha sıkı tutmanın yollarını çok daha iyi bilmeniz gerekirken, bu yönde hızla çalışma yapmanız gerektiğini düşünüyoruz. Basından bu kadar uzak durmamalısınız. Sayın Sinan Dirlik, yazılarınız için Detay’ı tercih etmenizle ilgili gün boyu telefonlar aldık. Hatta bazı kesimlerin keyfine diyecek yok. Ama Sinan Dirlik’in yeniden Kıbrrıs Türk okuyucularına ulaşması kimi kesimleri huzursuz etmeye yetti bile. Bir kez daha aileye hoş geldin. Sayın Sevgün Şentürk, Ercan’a sizin dokunuşunuzun farkı hemen hissedilmeye başladı. Bu arada Detay’a sürpriz ziyaretlerinizi maalesef yakalayamıyoruz. Daha organize bir şekilde görüşmekte fayda var. Sayın İpek Uzunoğlu, yaz sıcaklarının gelmesi ile birlikte şu sıralar kendinizi çok daha fazla spora verdiğinizi duyuyoruz. Plaj voleybolundan sonra özellikle tenis konusunda yaz mevsimini bizce de en iyi değerlendirenlerdensiniz. Ama sıcaklara biraz dikkat edin. ***** Beceriksizlik