Cumhurbaşkanlığı eski görüşmecileri Osman Ertuğ ve M. Ergün Olgun, Türkiye yetkililerinin “Crans-Montana'da federal çözüm arayışlarının çöktüğü, dolayısıyla görüşmelere bırakıldığı yerden devam edilemeyeceği, görüşmelere ancak egemen eşitlik zemininde ve taraflar arasında ortak vizyon bulunup bulunmadığını saptamak için başlanabileceği” şeklindeki açıklamalarını isabetli bulduklarını ve desteklediklerini açıkladılar.
Osman Ertuğ ve Ergün Olgun yaptıkları ortak açıklamada, “son turu 2017 yılının Haziran-Temmuz aylarında İsviçre'nin Crans-Montana kasabasında yapılan 5'li Kıbrıs toplantılarının başarısızlıkla sonuçlandığını ve bu toplantılar sonunda onyıllardır süren federal çözüm sürecinin çöktüğünün bilindiğini” belirterek, “Söz konusu çöküşten sonra ilgili tarafların bu sonucu teyit eden açıklamalar yaptığı, hatta Cumhurbaşkanı Akıncı'nın ‘bu bizim neslin son denemesidir’ demek suretiyle federal çözüm arayışlarına son noktayı koyduğu hatırlanacaktır” ifadesini kullandılar.
Ertuğ ve Olgun, ilk kez 1968 yılında başlayıp aralıklarla 2017 yılı ortalarına kadar devam eden süreçlerin niye bir çözüm üretmediğinin ilgili tüm taraflarca açık bir kafa yapısıyla sorgulanması ve bundan gerekli dersler çıkarılması gerektiğini kaydederek şöyle devam ettiler:
“Bu süreçlerin bir çözüm üretememesinin başta gelen nedeni Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türklerle eşit statü temelinde yetki ve refahı paylaşmayı reddetmesi yanında, uluslararası toplumun, özelde de Birleşmiş Milletler'in çözüm için gerekli koşulları sağlamaktaki başarısızlığıdır. Nitekim, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1964'ten beri Kıbrıs konusunda ürettiği kararlarla,1963'te zamanın Kıbrıs Cumhuriyeti'ni silah zoruyla gasp etmiş bulunan Kıbrıs Rum tarafına meşru Kıbrıs Hükümeti muamelesi yapmaya devam etmiş, bunu yapmakla karşı tarafa eşitliğe dayalı bir çözüm konusunda herhangi bir neden veya motivasyon bırakmamıştır. Üstelik, bundan cesaret alan Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk halkına karşı amansız bir izolasyon ve kısıtlama politikasısürdürmüştür ve halen sürdürmektedir.”
Kıbrıs Türk tarafının, iyi niyet ve uzlaşıcı bir yaklaşımla, BM Genel Sekreter'nin İyi Niyet Misyonu çerçevesinde yapılan görüşmelere katıldığını, çözüm için gerekli esneklik ve yapıcı tavrı sergilediğini belirten Ertuğ ve Olgun, “Hatta, özellikle görüşmelerin son aşamasını teşkil eden 5'li Cenevre ve Crans-Montana toplantılarında Sn. Akıncı, gerek öz gerekse yöntem açısından makul esneklik sınırlarını aşarak halkımızın hak, statü ve çıkarlarını tehlikeye atan tavizler vermiş, hatta herhangi bir karşılık almadan bu tavizleri harita verme noktasına kadar taşımıştır. Ancak, bu tavizler dahi Kıbrıs Rum tarafının, federalortaklığa giden yolda hedeflenen ortaklığın eşit kurucu taraflarından biri olarak Kıbrıs Türk tarafının eşit statüsünü ve meşruiyetini kabul etmesine yetmemiştir” dedi.
Ertuğ ve Olgun ortak açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Bundan çıkan sonuç, Kıbrıs Rum tarafının eşit statüde bir uzlaşıyı değil, sözde ‘meşru hükümet’ statüsünü sürdürmesine olanak sağlayan statükonun devamını tercih ettiği ve görüşmeler sürecini statükoyu sürdürmek için bir araç olarak kullandığıdır. Uluslararası aktörler, özellikle küresel güçler ise, bir yandan statüko sürdürülemez derken, buna sadece müsaade etmekle kalmamakta, federasyon görüşülüyor görüntüsü altında Kıbrıs Rum tarafının Yunanistan'la işbirliği içinde hegemonyacı tutumunu ada sathında ve Doğu Akdeniz'de yaymasına yardımcı olmaktadır. Bunun en bariz kanıtı ise Kıbrıs Rum tarafının ada etrafındaki denizlerin altında yatan hidrokarbon kaynaklarının keşfi, çıkartılması ve bunlardan yararlanılması konusunda ısrarla sürdürdüğü, Kıbrıs Türk tarafını dışlayan tek yanlı faaliyetleridir.
Hal böyle iken,KKTC Hükümeti ve bazı siyasi parti yetkililerinin egemen eşitlik ve iki Devletli çözüm başta olmak üzere, alternatif çözüm modellerini gündeme getirmesi, zamanı çoktan gelmiş, doğru bir yaklaşımdır. Anavatan Türkiye yetkililerinin, özelde de Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu'nun, Crans-Montana'da federal çözüm arayışlarının çöktüğü, dolayısıyla görüşmelere bırakıldığı yerden devam edilemeyeceği, bunun Türkiye tarafından defaatle açıklandığı, görüşmelere ancak egemen eşitlik zemininde ve taraflar arasında ortak vizyon bulunup bulunmadığını saptamak için başlanabileceği şeklindeki açıklamalarını ise isabetli buluyor, destekliyoruz. BM Genel Sekreteri'nin, KKTC'deki seçimlerden sonra 5'li konferansı toplama arzusunda olduğu şeklindeki açıklamasının da ancak bu çerçeve içinde düşünülmesi gerektiğini değerlendiriyoruz”