Tam bir UBP fanatiği olan birinden son yazımla ilgili bir mesaj aldım.
“Hocam siz tarafsınız” diyor.
Evet ben tarafım ve bunu hiçbir zaman da saklayıp gizlemedim.
Kadın haklarını, çocuk haklarını, işçi ve emekçinin haklarını savunanlardan tarafım.
Demokrasiyi savunanlardan yana tarafım.
Barışçı yaklaşımda olandan, kin ve nefret duygusundan arınmışlardan tarafım.
Eğitime ve sağlığa önem verenden tarafım.
Türkiye ile ilişkileri vesayet anlamında değil, iki komşu devlet anlayışında görenle aynı tarafım.
Bayrağı, milleti, inancı, manevi değer sayıp; bu maneviyatları siyasete alet etmeyenlerden, kullanmayanlardan tarafım.
Bence bana “tarafsın” diyenler de yaşadığı ülkenin çıkarları tarafında olmalı.
İnsanlık ve insanca yaşam koşullarına taraf olmalı.
Demokrasiden ve kendi egemenliğinden yana taraf olmalı.
Ha hiç kimse Türkiye’nin vesayetine karşı çıkamaz mı diyorsunuz?
O zaman hem bunu yapabilecek vekillere sahip çıkacaksınız hem de böyle bir mücadeleye.
Gerekirse maaşları eksik almayı kabul edeceksiniz ama Türkiye’nin KKTC’ye para harcamak zorunda olduğunu da yüksek sesle söyleyeceksiniz.
Bunu ana- yavru ilişkisinde “doğuran bakmakla yükümlüdür” anlamında söylemiyorum.
Bağlı bulunduğumuz kurum tarafından her hangi bir yere eğitime ya da seminere gönderildiğimiz zaman tüm masraflarımız o kurum tarafından ödeniyor değil mi?
Öyleyse benim gibi Türkiye’den zorunlu buraya gelmek zorunda kalan vatandaşlarının ihtiyaçları da göç ettiren tarafından karşılanmalı, öyle değilmi?
Eğer ben burada çalışıp vergimi eksiksiz hatta maaşım elime geçmeden ödüyorsam ve bu verginin karşılığındaki hizmeti de Türkiye’de iş bulamadığı için buraya gelen kaçak işçi ve işçi aileleri ile paylaşıyorsam; bundan dolayı da bütçe açığı çıkıyorsa, hiç kimse kusura bakmasın TC Hükümeti bu açığı kapatmak zorundadır.
Şimdi bu söylediğimi bilinçli bir şekilde “ırkçılık yapıyor” diye kullananlar da çıkacaktır.
Onlar da kusura bakmasın ama ben kendi ırkıma ırkçılık yapacak değilim.
Tam aksine TC hükümeti, işsiz, aşsız bıraktığı için buraya gelmek zorunda kalanların da insani yaşam haklarını savunduğumu görme zahmetinde bulunsunlar.
Türkiye’deki bir aile okumak için buraya gönderdiği evladının tüm masraflarını ödüyor da, TC Hükümetleri ya nüfusu artırsın diye ki bu da siyasi amaçlıdır, ya da aç bırakarak dolaylı olarak buraya gönderdiği vatandaşlarının ihtiyaçlarını neden ödemesin?
Ne farkı var?
Öğrenci de Türkiye’den gelen vatandaş, kaçak işçi de.
Bunu söylemek ne Türkiye düşmanlığıdır ne de ırkçılık.
Ha eğer ki biri kalkıp da “Türkiye vatandaşları, özellikle kaçak olanlar (ki kaçak olanlar nüfusun nerdeyse yarısını oluşturuyor) KKTC’deki eğitimden, sağlıktan v.s yararlanmasın derse, işte o zaman ırkçılık yapmış olur.
Bunu diyen de yok.
Tam aksine KKTC vatandaşı olan herkes, hem aşını, ekmeğini hem de tüm sosyal haklarını paylaşıyor bu insanlarla.
O zaman sorarım size Türkiye kökenlilere haksızlık yapan kim?
Her tür hakkını paylaşan gerek Kıbrıslı olsun gerekse yıllar önce gelip yerleşmiş olan Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarımı yoksa ülkesinden kaçmaya burada kaçak çalışmaya mecbur eden TC Hükümetleri mi?
Madem KKTC bir pansiyon gibi kullanılıyor, o zaman bedeli de ödenmeli.
Ama şu da var ki, siz kullandığınız pansiyonun hizmet bedelini ödemekle ,o pansiyonun sahibi de olamazsınız.
O pansiyonun nasıl çalıştırılacağına karışamazsınız.
İşte bu gerçekleri ortaya açıkça koyacaklardan tarafım.
Geleceği üstlenebilecek politikalara ve bu politikaların mücadelesini verebileceklerle aynı taraf olmaya mecburum, mecburuz.
Hatta aynı taraf olmaktan da öte bu mücadeleyi verenlerle omuz omuza yürümeye de mecburuz.
Aksi taktirde milletvekili seçmenin de, meclisin de anlamı kalır mı?
Bu sistemsizlik içerisinde insanca yaşama şansı olur mu?
Ben egemen bir devlette, insan haklarına saygılı ve adil bir sistemde yaşamayı istiyorum.
İşte bu yüzden de tarafım…