İnanın artık, olan biten karşısında algı yeteneğimi sorgular hale geldim.
Hükümet bir şey açıklıyor, o denli mantığa aykırı oluyor ki nedenini ya da ne demek istediklerini anlamak için defalarca okumak zorunda kalıyorum.
Keza artık sendikaların aldıkları kararlar da öyle.
Düşünün, Hükümet bir yanlış yaptı ve kış saati uygulamasına geçmeyerek, çoluk çocuğu, çalışanı gecenin köründe yollara döktü.
Ülke koşulları buna uygun muydu?
Hayır.
Böyle bir karar ülkeye bir yarar sağlayacak mıydı?
Hayır.
Peki böyle bir kararın alınmasının bir amacı var mıydı?
Böyle bir karar direkt hükümetimizce alınmayıp, talimat olarak geldiği için, hükümetimizin bu kararı uygulamada bir amacı yoktu.
Hadi diyelim böyle bir kararın, yararı yoktu, peki zararı var mıydı ?
Evet asıl sorun buradaydı.
Hiçbir şekilde ülke koşullarımıza uymadığı için zararı çoktu.
Özellikle daha güneş doğmadan, kör karanlıkta çocukların okul için yollara dökülmesi sorundu.
Kazalar olabilirdi.
Çocuk tacize ya da tecavüze maruz kalabilirdi.
Ya da bir köpek bile saldırabilirdi.
O yüzden alınan bu kararın mantığını anlamakta zorluk çektim ve ben de diğer
köşe yazarları ve gazeteciler gibi, günlerce bu uygulamanın doğru olmadığını ve olabilecek felaketleri yazdım.
Çocuklarını okullara gönderen veliler kendi aralarında şikayet edip, söylendiler.
Ama ne yazık ki dikkate alan olmadı.
Ta ki hepimizin içini yakan o kaza olana kadar.
Ta ki canımızdan canları kaybedene kadar.
Elbette ki o kazada saatin çok erken oluşunun dolayısıyla büyük iş araçlarıyla aynı saatlerde yolun kullanılışının önemi çok büyüktü ancak bunun yanı sıra yolun fiziki yapısının, ağır vasıtaların kontrolsüz oluşunun ve sürücülerin ehil olup olmadıklarının da çok büyük bir önemi vardı.
İşte bu yüzden, kardeşlerini kaybeden öğrenciler sokaklara döküldü.
İsyan etti.
“Sabahın kör karanlığında okula gitmek istemiyoruz”,
“böyle köhne yollarda başka arkadaşlar kaybetmek istemiyoruz”
“Yolların fiziki durumları düzeltilsin”
“Ağır vasıta kullananlar ve ağır vasıtaların durumları denetlenip kontrol altına alınsın”
“Bu ölümlerden sorumlu 3 bakan istifa etsin”
Dediler.
Talepleri çok yerinde taleplerdi ve kararlıydılar.
Bu yüzden de halktan büyük destek aldılar.
Belki de taleplerini gerçekten kazanacaklardı.
Sendikalar kuyruklarına takılmasaydı.
Ne yaptı sendikalar?
Çocukların bu talepleri doğrultusunda grevler ve eylemler yapıp hatta sivil itaatsizlik başlattı.
Çocukların talebine, “Kararın geri çekilip, Kış mesai saatinin eskisi gibi uygulanması ” talebini de ekledi.
Çocuklar kararlıydı.
Polisle karşı karşıya getirildiler.
Yaşlarına bakılmaksızın göz altına alındılar.
Hatta siyasi olarak kullanıldıkları söylendi.
Ancak çocuklar yılmadan hak arama mücadelelerini sürdürdüler.
Sonuçta hükümet geri adım attı , okul başlama saatlerini ve kamu çalışanlarının mesai saatlerini 8. 30 yaptı.
Özel sektörde çalışanlar düşünülmediği için bu uygulama kabul görmedi ve sivil itaatsizlik başlatıldı.
Okul başlama saati 8.30 olduğu için özel sektör çalışanlarının çocukları sokaklarda kaldı.
Okula erken gelen öğrencilere ve çalışma saatini 7.55 olarak kabul eden sendikalarının aldığı karara uyan öğretmenlere okul kapıları açılmadı.
Herkes talebinde direniyordu.
Ancak bir anda ne olduysa oldu.
Sendikalar, hükümetin en başta ortaya koyduğu kararları kabul etti ve eyleme çıkan çocukları yarı yolda bıraktı.
Özel sektörde çalışanlarla öğretmenlerin mesai saatleri hala daha yaz saati uygulamasına göre.
Yollar hala daha her gün onlarca kaza olamaya elverişli.
Büyük iş araçları ve ağır vasıtalar hala daha günün her saatinde yollarda.
O büyük kazadan sonra aynı yolda yine ağır vasıtalar ve salon araçlar kaza yaptığı halde, adı geçen 3 bakan hala daha koltuklarında.
Ama sendikalar hükümetin dediğini kabul edip çekildi.
Öğretmenler zaten sabah 8.00 da okuldaydı.
Nöbetçi öğretmen zaten 7.30-7.40 okuldaydı.
Özel sektörde çalışanın ve öğretmenlerin çocukları yine sabahın kör karanlığında gelip, diğer arkadaşlarının gelmesini yarım saatten daha fazla bekleyeceklerse neyi çözdü bu sendikalar?
Madem başlanılacak noktaya dönülecektiyse neden bu kadar mağduriyet yaratılıp, öğretmenler toplum gözünde yıpratıldı?
Şimdi halk kalkıp, “öğretmenler maaşlarının kesileceğini duydu vaz geçti” derse, öğretmenler ne hissedecek?
Peki ya yıllardan sonra insanları sokağa dökmeye başaran çocuklar?
Onların eylemlerini de baltalamış olmadı mı bu sendika yönetimleri.
O yüzden bence artık 3 bakan değil, 3 bakanla birlikte 3 sendikanın yöneticileri de istifa etmelidir.
Yeter artık bu ülkedeki insanların kalan son umut kırıntılarını da yok ettikleri.