Hayatımızın önemli kesişme noktaları vardır. Haber hayatımızın her anındadır. Ancak önemli haberler ile yaşadığımız kesişmeler, hayatımızı değiştiren olaylar ve bunların içine olumsuz detaylar girince, “bir mola”, “dur” diyemiyoruz. Dün, güvenilir bir haber kaynağım aradı. Lapta’da ölümlü trafik kazası olduğunu bildirdi. Başka bir haber kaynağı ise bu kazada 4 yaralı olduğunu, ölüm olmadığını ifade ediyordu. Umarım, “ölüm var” diyen haber kaynağım yanılmıştır diye geçirdim içimden. Hemen bir telefon trafiği başladı. Bir yanda sevdiğim kişiler geçti tek tek gözlerimin önünden. Diğer yandan umarım tanıdık birisine bir şey olmamıştır diye düşündüm. Bir haberci olarak her trafik kazası duyduğumda, ayni ruh hali içerisindeyim. Her defasında yanımda değilse eşimi, kardeşimi arar hatır sorarmış gibi yaparım. Ardından anne babam ile görüşür yine durumlarını sorarmış gibi yaparım. İşte o andan sonra biraz rahatlar, kazanın olduğu bölgedeki, arkadaşlarımı, akrabalarımı düşünürüm. Ancak bu kısır döngü, her defasında tekrarlanır. Ne acıdır ki kötü haberlerin merkezinde hissedersiniz kendinizi. Çünkü kimse bilmeden, kimse duymadan siz duyarsınız bu kötü haberleri. Ateş düştüğü yeri yakar ve biraz daha huzurlu hissedersiniz, ölen insanların hikayelerinin sizi teğet geçmesine. Derken bir daha, bir daha, bir daha… İşte böyle anlar gazetecilikte nefret ettiğim anlardır. Gördüğünüz sayısız ceset, ölüm haberleri, felaketler üst üste birikir. Zaman zaman taş kalpli olduğunuza, insanlığınızı yitirdiğinize inanırsınız. Ancak zaman zaman ise duygu patlamaları yaşarsınız. Kötülüklerle göz göre göre yüzleşirsiniz. Abuk subuk yerlerde gözlerinizin ıslandığını hissedersiniz. Üstelik pastada üflediğiniz mumlar kadar, her defasında daha da artan mumlar kadar duygusal olmaya başlarsınız. Gün gelir de bu mesleği bırakırsam, en önemli sebebim duygusallığıma yenilmem olacak. Ancak bu, baskı, yıldırma, tehdit ve benzer dış etkenlerden olmaz. Gün gelirde “yeter artık” diyecek olursam, sebebi daha fazla kötü haberi ilk duyan, ilk bilen olmak istemememden kaynaklanacak. Yazının başlığı “gazetecilikten nefret ettiğim zamanlar” başlığını taşıyor. Günün telaşında, farklı zamanlarda üst üste birikir olumsuzluklar. Günlerce Gezi Parkı olaylarını seyrettik. Günlerce SOMA’da yaşanan felaketin ağırlığını taşıdık, sahile vuran çocuk cesedi, teröre kurban giden insanlar ve dahası. O kadar çok kötü olayla karşılaşıyor ki insan. Kilometrelerce uzakta da olsa insanın kalbi her defasında yeni çatlaklara sahip oluyor. ***** Eski çınarlar devriliyor