Gel de çocuğa anlat..

Derviş DOĞAN

Önceki gün Turizm Bakanı Faiz Sucuoğlu'nun Türkiye'den gelen suyun aktığı son borunun başında suyu tatarken basına verdiği pozu, ya da haber ajanslarına servis ettirdiği haberi okuyorum. Yanımda 7 yaşındaki oğlum var. Onun da dikkatini çekmiş olacak ki, okuduğum haberin fotoğrafına bakıyor. Fotoğrafta Faiz Bey ve tattığı bulanık su var. Yani bildiğiniz pis su. Oğlum soruyor, baba bu adam kim? Bakan diyorum. Bakan ne demek baba diyor. Ülkeyi yönetmek için sorumluluk alan insanlardan biri diyorum. Hımm diyor. Ve bu kez de bana bakan orada ne yapıyor diye soruyor! Su içiyor diyorum. Anında soruyu yapıştırıyor. Peki bakan pis suyu mu içiyor diyerek. Galiba öyle diyorum. Yüzünü ekşiterek ilak diyor. Ve hemen arkasına da başlıyor sormaya. Mikrop kapmadı mı? Midesi bulanmadı mı? Neden pis su içiyor bakan diye? Ne diyeyim ki  şimdi ben çocuğa. Daha 7 yaşında Nasıl anlatayım? Göz göre göre koskoca adamın pis su içtiğini görüyor fotoğrafta. Üstelik bir doktor. Hoş Bakan Bey'in aynı zamanda doktor olduğunu söyleyemedim. Dilim varmadı. Hem nasıl söyleyeyim  ki bunu çocuğa? Kendi doktorundan biliyor o, şunu yememelisin, bunu içmemelisin, şunlara, şunlara dikkat etmelisin, elini yüzünü yıkamalısın mikroplardan korunmalısın telkinlerini. Zira doktorunun tavsiyelerine uyarsa iyi bir şeyler olacağını kanıksamış. Yani oğlum doğru yolda, doktorunun dediklerini harfiyen yerine getiriyor. Şimdi çocuğa  bu bakan aynı zamanda doktordur da desem, çocuk çelişkiye düşecek. Bakan Bey aslında bir doktor, ancak aynı zamanda cippanacı bir siyasetçi desem,cippanacı siyasetçi ne demek diye soracak.. O zaman da  bu ülkeyi ve ülke insanını her fırsatta haysiyetsiz kılan insanlar diyeceğim. Çocuk anlamayacak konu uzayıp gidecek. Üstüne bir de çocuğun kafasını karıştırmış olacaktım. Fakat oğlum ısrarla sormaya devam etti. Bende aynı cevabı vermeye. Düşünememiştir oğlum dedim. Ne diyeyim? Koskoca bakan pis su içmeyi seviyor desem, yarın bir gün bu işte bir hikmet var deyip, denemeye kalkar. Daha 7 yaşında. Şimdi oğlumun büyümesini bekleyeceğim. Ve aklı erdiği zaman ona anlatacağım. Diyeceğim ki  hani o bakan vardı ya o bakan.. O aynı zamanda bir doktordu. Hani o pis suyu içen. Ardından da duasını okuyan. Neden böyle yaptı biliyor musun? O pis suyu içmeye göze aldı, çünkü bunu fotoğraflayıp basına servis ettirerek, ertesi gün gideceği Türkiye'de yetkilileri etkileyebileceğini sandı. Hoş üstelik o suyu ağzına koyduktan sonra duasını da etmişti ki, bunun da ayrı yeten bakana Türkiyeli yetkililer nezdinde avantaj sağlayabileceğini düşünmüştü. Biliyorum çok üzülecek oğlum. Hatta kahredecek. Ve bana dönüp soracak. Ve diyecek ki, baba bunca yıl böyle insanların sizi yönetmesine nasıl izin verdiniz? Çok utanacağım biliyorum ama verecek bir cevabım olacak. Ve diyeceğim ki utana, sıkıla demokrasi oğlum. Seçme ve seçilme hakkı. Seçilmiş olmak için her yol mubah sayılıyor buralarda. Nitelik aranmıyor,uzmanlık gerekmiyor, eğitime bakılmıyor,kalite sorgulanmıyor. Halk seçtikçe onlar da haliyle bir yolunu bulup seçilmiş oluyorlar.