Taner Ulutaş, Arada Bir Aziz Nesin sanırım zamansız gitti. Türkiye’de yaşanan birçok olayı kendine has üslubu ile hiciv eden Aziz Nesin bizim buralara gelmiş olsaydı bu kadar malzemeden dolayı bir daha buralardan Türkiye’ye dönmezdi. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın koltuğa oturmasından sonra ivme kazanan görüşmeler belki de bir çözümün habercisidir. Yılsonu referandum yapılabilir diyenlere birde dönüp evinize ve evinizin önüne bakın diyesim geliyor. Bakın ben pencereye baktığım zaman penceredeki kiri, pencereden baktığım zaman da bahçedeki otları görürüm. Bir anlaşma derken kapımızın önü darmadağın. Bahçemiz yabani ottan geçilmiyor. Pencerelerimizin camları kir pas içinde ve kötü bir görüntü yansıtıyor. Bir çözüm ve bir anlaşma derken bunun getireceği uluslar arası hukukun içerisine girme isteğimiz birilerinin gözüne çöp olarak değil odun olarak batıyor. Ve kurulmuş robotlar gibi birden Dikili Taş’ın altında saf tutan her birisinin maaşı 7-8 bin olan eski tüfekler bir başka değişle eski guburlar birden dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar marşını söylemeye başlıyor. Peki, isterseniz bizim pencereden ülkeye yani bahçemize dönüp bir bakalım. Güney’de tek bir sahil şeridinde bile ücretli denize girilmezken Girne’de tek bir sahilden bile ücretsiz denize girilmemesinin esbabı mucibesini kim veya kimler bize izah edebilir dersiniz? Güney’de halkın yararlandığı ve keyif yaptığı tek bir piknik alanından bile ücret talep edilmezken bizde denizlerden sonra piknik alanlarına bile para ile girilmesini kim bize izah edebilir?. Yolda arabanız ile çukurlara düşmemek için dans ederek giderken, kıvıramadığınız bir esnada çukura düşüp arabanızda meydana gelen 6 bin TL hasardan sonra hangi Polis size üstüne üstlük 350 TL’lik birde ceza kesme girişiminde bulunabilir?. İşinizi genişletmek için aldığınız ancak frenleri patladığı için durdurulamayan döviz ve faizlerin getirdiği ödenemez miktarlara hangi hükümet müdahale etmeyip ‘Andilla ‘ koyarak bakar dersiniz? Acaba o beğenmediğimiz ve tırnak içerisinde ‘Gavur’ diye hakir gördüğümüz Güney’de hangi hükümet bu bizim kayınçonun oğludur. Buda bizim baldızın kızıdır. Bu filan ilçe başkanımızın evladıdır diye sınavsız işe alabilir dersiniz. Yine hakir gördüğümüz ve aşağılamaya çalıştığımız Güney’de Baf Belediye Başkanı yolsuzluk ve suiistimalden hapse atılırken bizde bugüne kadar kim hangi yolsuzluk ve usulsüzlükten mahkemeye çıkartıldı dersiniz? Hani Karun kadar zengin deriz ya, bu noktada Karun’un bile isyan ederek ama filanca beni solladı da geçti. Neden filanca kadar zengin demezsiniz de Karun kadar zengin dersiniz diyerek isyan ettiği noktada birileri neden be efendi ‘Nerden buldun’ ama diye sormaz dersiniz? Hangi ülkede 165 eski Müdür ve Müsteşar Müşavir adı altında tonlarca para alır diye sorsam kim bana filanca ülkede aynen bu durum yaşanır diyebilir dersiniz? Bankaların size imzalattığı kargacık burgacık birçok yazı sonrasında 5 bin TL’ler 95 bin TL’ye 65 bin Stg.’ler 1 milyon 250 bin stg’ye hangi ülkede ulaşır diye sorsam birileri bana bunun cevabını verebilir mi? Ve İngiltere, Harold Wilson, Edward Heath, James Callaghan, Margaret Thatcher, John Major, Tony Blair, Gordon Brown’u Başbakanlıkta eskitirken neden biz tüm bu süreç içerisinde bir tek Allah rahmet eylesin Rauf Raif Denktaş ile bu yolları aşındırdık dersiniz? Sanırım zaman zaman ‘Muz’ Cumhuriyeti yakıştırması yapılan KKTC’de demokrasinin çok fazla gelişmesindendir. Arkadaşlar, dostlar, kardeşler bu demokrasi bize çok geliyor. İsterseniz daha az demokrasinin yaşandığı şu Uluslar arası Hukuk içerisine girelim ve onlara demokrasinin nasıl olduğunu gösterelim derim. Ne dersiniz?