Küresel ısınma nedeniyle dünya her geçen gün daha kurak hale gelirken ve bazı ülkeler hali hazırda kıtlıkla boğuşurken, araştırmacılar insanları beslemenin alternatif yollarını geliştiriyor. Gen düzenleme teknolojisini kullanan araştırmacılar, bu sayede daha az su tüketen mahsuller ve hastalıklara karşı dayanıklı hayvanlar yetiştirebildiklerini söyledi. İngiltere'de kanseri önleyen ekmek, Japonya'da ise kalp basıncını düşüren domates üretildi. ABD'deki araştırmacılar ise daha az doymuş yağ asidi içeren ve kızartıldığında daha az tehlikeli kimyasal üreten, genetiğiyle oynanmış soya fasulyesi geliştiriyor.
Peki genetiği değiştirilen gıdaların insan sağlığına ve çevreye hangi faydaları sağlayacak? En önemlisi onları güvenle mideye indirebilir miyiz?
İngiltere’nin Harpenden kasabasındaki Rothamsted Araştırma Enstitüsü'nde geleceğe bir bakış sunan onlarca sera bulunuyor. İçeride, dünyanın ilk kansere karşı koruyan ekmeğini üretme umuduyla genetiği değiştirilmiş onlarca çeşit buğday yetişiyor.
2015 yılından bu yana, mahsul bilimcisi Nigel Halford ve ekibi, buğday bitkisinin DNA'sını, serbest asparajin adı verilen bir amino asitten daha az üretecek şekilde ayarlamak için genom düzenleme teknolojisini kullanıyor.
DAHA AZ KANSEROJEN MADDE İÇERİYOR
Serbest asparajin, yüksek sıcaklıkta pişirildiğinde akrilamid olarak bilinen ve kanserle bağlantılı bir kimyasalın oluşumuna yol açıyor. Halford'un deneylerinin amacı ise kızartıldığında daha az akrilamid üreten genetiği değiştirilmiş bir ekmek geliştirmek.
Halford, "Akrilamit kanserojen bir madde ve başka toksik etkileri de bulunuyor. Bu nedenle yiyeceklerde bulunması istenmeyen bir kimyasal. Gıda işletmelerine ürünlerinde akrilamid için giderek daha sıkı düzenlemeler getiriliyor, ancak biz bunu hammadde açısından ele almaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Halford, her şey yolunda giderse, herhangi bir modifiye buğday ürününün pazara ulaşmasının en az 10 yıl süreceğini söyledi.
BREXIT SONRASI İNGİLTERE'DE ÖNE ÇIKTI
Diğer taraftan İngiltere Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı, genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerine yönelik bazı kısıtlamaları kaldırdı. Bu durum, bilim insanlarının artık gıda üretimi amacıyla genleri değiştirilmiş mahsullerin saha denemelerini yürütmek için başvurabileceği anlamına geliyor. Değişiklikler, Brexit'in doğrudan bir sonucu olarak geldi. Avrupa Birliği genelinde gen düzenlemesi büyük ölçüde hala kısıtlamalara tabi.
Warwick Üniversitesi'nde bitki ve mahsul bilimi üzerine çalışan Murray Grant, "Bitki bilimi için bir dönüm noktası. Gen düzenlemenin en büyük potansiyellerinden biri, bitkilerin besin değerini arttırmak ve bitkileri iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale getirmek” dedi.
Bununla birlikte, dünyanın başka yerlerinde genetiği değiştirilmiş gıdalar hali hazırda tüketicilere sunuluyor. ABD ve Kanada'da, yetiştiriciler esmerleşme enzimini kontrol eden geni silmenin ve raf ömrünü büyük ölçüde iyileştirmenin bir yolunu bulduktan sonra birkaç yıldır kahverengileşmeyen bir mantar piyasada bulunuyor.
Geçen Aralık ayında, Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı, kalp sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan genetiği değiştirilmiş bir domatesin üretimine ve satışına izin verdi.
JAPONYA'DA GELECEK YIL RAFLARDA OLACAK
Tsukuba Üniversitesi'ndeki bilim adamları, kan basıncını düşürdüğü düşünülen GABA adlı bir amino asidin normal miktarının beş katını içerecek şekilde domates genomunu değiştirmenin bir yolunu buldu. Sanatech adlı bir yan şirket, gelecek yıl Japonya'nın süper marketlerine ulaşma niyetiyle bu sonbaharda tohumları büyük ölçekli üreticilere sundu.
Japonya'nın "süper domatesleri" gibi, onlarca araştırma projesi, dünyada her yıl yaklaşık 18 milyon insanın ölümüne neden olan kardiyovasküler hastalıklarla savaşmak için sebzelerde çeşitli gen düzenlemeleri yapıyor.
Norwich'teki John Innes Center'daki bilim insanları, gelişmiş kan şekeri kontrolü sağlayan bir brokoli üzerinde çalışırken, ABD'deki araştırmacılar, daha az doymuş yağ asidi içeren ve kızartıldığında daha az tehlikeli kimyasal üreten bir soya fasulyesi geliştiriyor.
HAYVANLAR HASTALIKLARA KARŞI DAHA DİRENÇLİ HALE GELİYOR
Diğer taraftan gen düzenlemeleri et ve balık endüstrisinde hem üretimi artırmada hem de hayvanları hastalıklara karşı daha dirençli hale getirmek için de kullanılıyor. Daha etli bir filetoya sahip olmaları için genom düzenleme teknolojisi uygulanan çiftlik çipurası, bu ayın başlarında Japonya'da satışa çıkarken, bilim insanları sığır ve domuzları yaygın enfeksiyonlara karşı korumak ve antibiyotik ihtiyacını azaltmak için benzer teknolojileri kullanmayı araştırıyor.
Oxford Üniversitesi'nde gıda ve çiftlik sistemleri konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Jonathan Menary'ye göre, gen düzenlemenin en büyük faydalarından biri sürdürülebilirlik ve çiftçiliğin çevre üzerindeki etkisinin azaltılması olabilir.
Menary, “İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gerçekten, üretime, daha fazla kaloriye ve daha fazla gıda güvenliğine o amansızca odaklanıyoruz. Artık, daha az gübre kullanılması gibi başka şeylerle uğraşabiliriz. Çünkü gübre doğada nitrojen kirliliği ve nehirlerde yoğun yosun oluşumu gibi ciddi etkilere sahip” açıklamasını yaptı.
KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİNE DAYANIKLI ÜRÜNLER
Bununla birlikte uzmanlar, bitkilerin ve hayvanların genetiğini değiştirilmesi ile gelecek yıllarda küresel ısınmanın etkilerine daha dayanıklı gıda ürünlerinin üretilebileceğini aktardı.
Grant, "Küresel sıcaklıklarda iki derece veya daha fazla artış olacağını varsayarsak, ekinler için daha az suya sahip olacağız. Bu nedenle, daha iyi su kullanım verimliliğine sahip mahsuller yetiştirebiliriz. İklim değişikliği haşere kontrolü açısından da farklı bir patojen profili getirecek, ancak gen düzenleme teknikleri bize bu değişikliklere hızla yanıt verme yeteneği kazandıracak” dedi.
HALK HALA TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR
Peki tüketiciler, bilim insanlarının genetiği düzenlenmiş besinler konusundaki heyecanını paylaşıyor mu? Yapılan çalışmalar bu dorunun yanıtının “hayır” olduğu yönünde… Japonya'nın süper domateslere yeşil ışık yakmasından sonra, Tokyo Üniversitesi 10 bin kişiyle yaptığı bir ankette, katılımcıların yüzde 40-50'sinin genetiği değiştirilmiş mahsulleri veya hayvansal ürünleri yemekle ilgilenmediğini tespit etti. İngiltere’de ise insanların yüzde 87'sinin genetiğiyle oynanmış yiyecekleri geleneksel yetiştirme yöntemlerinden daha riskli göründüğü sonucuna ulaşan bir çalışma yapıldı.
Öte yandan, tarım ve hayvancılıkta genetik düzenleme yönteminin kullanılması öngörülemeyen sonuçları olabilir. Çevreciler ve çeşitli STK aktivistleri, hastalığa dirençli hayvanlar oluşturmanın, çiftçileri yalnızca onları daha yoğun bir şekilde yetiştirmeye teşvik edeceğini ve bu durumun aşırı hayvan nüfusuna ve daha düşük hayvan refahına yol açabileceğini savunuyor. Ayrıca,tavuklarda yapılan önceki genetik seçim deneyleri, yumurta üretimi için daha iyi genetik özelliklere sahip tavukların kemik kırılması ve osteoporoz riski altında olduğunu gösterdi.
Tüm bunlara rağmen bilim insanları, hem çevre hem de gıda güvenliği ile ilgili halkın endişelerinin, belki de nihayetinde zorunluluktan dolayı yumuşatabileceğine inanıyorlar. Menary, küresel ısınmanın ve gıda zincirindeki güvenlik açıklarını ortaya çıkaran son kıtlıkların, dünyayı beslemenin alternatif yollarına karşı daha açık fikirli bir tutumla sonuçlanabileceğini söyledi.