Kıbrıs’ın bizleri bunaltan yıllardır etrafında dönüp durduğumuz kısır döngüsünü bugün bir tarafa bırakalım. Biraz gerçek olalım, gerçek dünyada nelerin olup bittiğine bakalım. Malum insanlar, yani bizim dışımızda dünyada yaşayan insanlar, gerçek gündemlerle meşgul olan insanlar günlerdir Paris’te iklim zirvesi yapıyorlar, konuyu müzakere ediyorlar ve kafa yoruyorlar. Peki ne için? Ve hangi konuyu? Dünyamız için. Bu dünya üzerinde yaşayan canlılar için. Yok olup gitmemek için. Küresel ısınmaya bir çare bulmaya çalışıyorlar. Ne yapsak da şu iklimi dengelesek diye çırpınıyorlar. Ve en sonunda bir karara varıyorlar. Bu kararın altına da 195 ülke imza koyarak hedef belirliyorlar. Bu hedefe göre de 2 dereceden az bir sıcaklık artışı öngörülüyorlar. Peki bu hedefe ulaşmak için neler yapılacak? İşte konunun esası da aslında bundan sonra başlayacak. Zira konu sadece çevrenin ıslahı olarak algılanmıyor. Uzmanlar ekonomiden, günlük yaşantımıza tüm hayatımızı etkileyeceğine dikkat çekiyorlar bu sürecin. Nitekim 195 ülkenin onayladığı ortak metin kısmi bağlayıcılık taşıyor. Buna göre anlaşma, küresel ısınmayı 2 derecenin altına çekerek, 1.5 derece ile sınırlamayı öngörüyor. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin alınacak tedbirlerden olumsuz etkilenmemesi için de 2020’ye kadar yıllık 100 milyar dolar kaynak oluşturulması hedefleniyor. 2020 yılında yürürlüğe girmesi beklenen anlaşma, tüm dünya ülkelerini iklim için yeniden bir araya getirmesi açısından oldukça önemli olduğuna dikkat çekiyor uzmanlar. Anlaşmanın ulaşımdan, inşaata, enerjiden, tarıma tüm sektörlerde uzun vadede etkilerinin olacağına da vurgu yapıyorlar. Uzmanlara göre bu anlaşmadan sonra dünyadaki yenilenebilir enerji ve diğer temiz enerji teknolojilerindeki artış çok büyük hız kazanacak. Yatırımların ciddi olarak özellikle güneş, rüzgar ve hidrolik santrallere döneceğine de kesin gözü ile bakılıyor. Bu anlaşmaya göre ülkelerin emisyonlarını ne kadar düşüreceklerine yönelik taahhütleri beş yılda bir Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde gözden geçirilecek. Taahhütleri ile her yıl attıkları adımlar yakından izlenecek ve saydam bir şekilde tüm dünyaya açıklanacak. Uzmanlara göre burada en büyük sorun gelişmiş ile gelişmekte olan ülkeleri bir araya getirmekti. Peki bu sorun nasıl çözülmüş? Gelişmekte olan ülkelerin temiz enerji teknolojilerine yapacağı yatırımları desteklemek için her yıl 100 milyar dolar yardım yapılması öngörülmüş. Böylelikle bu ülkelerin fosil yakıtlardan ziyade, yeni teknolojilere yatırım yapmaları teşvik edilecek. Gördüğünüz gibi yeryüzünde milletler bunlarla uğraşıyorlar. İnsanlığı kurtarmaya çalışıyorlar. Biz ise hala 50 kişilik meclisi biraraya toplayamayan, 273 bin bireyin sorunlarına, ihtiyaçlarına cevap veremeyen, çare üretemeyen, alternatif ortaya çıkartamayan bir yalanın içinde debellenip duruyoruz.