GERÇEKLERDEN KAÇAMAYIZ (2)

Arif Alasya

Görüldüğü gibi bu küçücük adada neredeyse tüm dünya devletlerinin çıkarı bulunmaktadır.İçlerinde bu güne kadar tek çıkar sağlamayan Kıbrıslı Türkler olmuştur.Her ülke kendi çıkarını koruyarak bu güne kadar gelinmiştir.Kıbrıs Türkü ise 1974 sonrası elde ettiği zenginliği tamamıyle tüketmiş ve besleme durumuna düşmüştür.Tüm yer altı ve yerüstü kaynakları artık kendine ait değildir.Hava ve deniz ulaşımı da kendine ait değildir.KKTC ekonomisindeni payı her geçen yıl küçülmekte topağının ve üretim kaynaklarının çok çok büyük bir kısmı bankaların varlığına geçmiştir.İşte bu nedenle en fazla çözüme ihtiyaç duyan tarafdır.
Bu güne kaday yapılan görüşmelerde ortaya çeşitli anlaşmalar ve planlar da çıkmış bunların en önemlisi Annan planı olmuştur.İlk referanduma götürülen plan olmuştur ancak Rum tarafının Hayır demesi ile plan onaylanmamış ve reddedilmiştir.
Sonraki süreçte görüşmeler bu zeminde yürütülmeye devam etmiş ve sonucunda 11 Şubat belgesi diye adlandırdığımız bel ge üzerinden görüşmeler sürdürülmüştür.
Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte öözüm yanlısı görüntü veren Anastasiyadis arasında yapılan görüşmele hep olumlu hava ile gelişmiş ve sona yaklaşıldığı dönemde karar verme noktasında etkili olması gereken taraf olan garantörler Akıncı’nın büyük gayreti ile bir arada götrüşme noktasına gelmişlerdir.
Cenevrede sürdürülen görüşmeler git gel şeklinde gelişmiş fakat son noktayı koymak için Crans Montana’da BM Genel Sekreteri Guterres’in da katıldığı noktaya ulaşılmıştır.
Buradaki en önemli gelişme bunca yıldır devam eden görüşmelerin sonunda ulaşılmış 11 Şubat belgesi dışında yeni bir belgenin BM tarafından masaya konmasıdır.
Taraflar bu belge üzerinde yaptıkları görüşme süreci tarafların uzlaşamaması ile sonuçlanmıştır.
Burada görüşmelerin sonuçlanmamasında en az suçlu olarak Akıncı’yı gösterebiliriz.Kopma noktasının odağında güvenlik ve garantiler gelmektedir.Yunanistan ve Rum tarafı garanisiz bir anlaşma önerirken Türkiye tarafı da garantilerin bir şekilde devamını istemiştir.
Crans Montanada noktalanan görüşme süreci Rum tarafında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonras yine gündeme gelecektir.
Tarafların artık görüşme zemini Guterres belgesi olacaktır.Bu nokta bilindiği halde KKTC’de yaşanan milletvekilliği seçim sürecinde hiçbir siyasi parti bu belge üzerinden bir politika üretmemiştir.
Hükumet kurma dönemide de protokola her parti Kıbrıs konusunda kendi görüşünü söyler bu görüşler Hükumeti bağlamaz diy bir politikasızlık ortaya konmuştur.
Demek ki bu konuda Cumhurbaşkanı Akıncı yalnızlaştırılmıştır.Bunu iyi gören Başkan Hükümeti ve muhalefeti ayrı ayrı çağırarak bu konudaki görüşlerini öğrenmek istemiştir.
Fazla bir zaman yoktur siyasi partilerimiz Guterres belgesi üzerinden ürettikleri politikalarını Cumhurbaşkanı ile görüşmeli ve ortak bir politika belirlemelidirler.
Gerçeklerden kaçmayarak üretilecek politikalara ihtiyacımız vardır Çözüm tek taraflı yapılan bir şey değildir.Ancak unutulmamalıdır ki bu küçücük adada çözüm en fazla arzulanan birşeydir.Özellikle Kıbrıs Türk’ünün halkının ve gençliğinin ihtiyacı çözümdür.Daha kaç yıl ambargolar altında ezilen ve yok sayılan,sürekli diyet ödeyen bir halk olarak yaşayacağız..