Bilgi Edinme Hakkı Yasası çerçevesinde Gıda, Tarım ve Enerji Bakanlığı’na sormuş olduğumuz sorulara Sayın Bakan Sennaroğlu bizzat cevap verdi. Hem de bayağı uzun cevaplar. Bu soruların cevaplarını değerlendirirken Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı ve Ekonomist Sayın İrfan Çelik’ten yardım istedim. Sorduğum sorular cevaplar ve değerlendirmeleri sizlerle aşağıda paylaşmaya başlıyorum. SORU 1. Tarım sektöründe yaşayabilir kârlı bir üretim; çevresel kalitenin bu üretimler sırasında korunması; var olan doğal kaynakların üretim aşamasında etkili kullanılmasının sağlanması; tüketicilere sağlıklı, yüksek kalitede ve uygun fiyatlarda gıda üretilmesi; üreticilerimizin ve kırsal kesimin yaşam kalitesinin yükseltilmesi ile üretimin kuşaklar boyu devamlılığının sağlanması hükümetimizin tarımsal üretim alanındaki vizyonu diye açıklamıştınız. Bu hedeflerinizden hangisini gerçekleştirdiniz? CEVAP 1. 21 Nisan 2015 tarihli Detay Gazetesi’nde yer alan makalenizde Bakanlığıma ait Hükümet Programı’ndaki bölümü ele alarak yönelttiğiniz sorulara aradığınız yanıtları aşağıdaki yazı içerisinde bulacağınızı ümit etmekteyim. Bilindiği gibi hükümetimiz Eylül 2013 ayı başlarında kurulmuş ve hükümet programı 6 Eylül 2013 günü Cumhuriyet Meclisimizde okunmuş ve yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Hükümet programında yer alan Gıda, Tarım ve Enerji konularında öngörülen hedeflere 5 yıllık bir sürede ulaşılması öngörüldüğünü anımsatarak, şimdiye dek gerçekleşen ve üzerinde çalışılan konuları irdelemek isterim. Ülkemizde en yaygın yapılan tarım, tahıl tarımı ve tahıllar içerisinde de Arpa tarımıdır. Tarımsal alanlarımızın toplamı 1.398.123 dönümdür. 2013-2014 üretim yılında tahıl veya yem bitkisi ekilen alanların toplamı 709.312,5 dönümdür. Arpa ekili alanlar ise 543.594,5 dönüm olup tarımsal arazilere olan oranı % 38,9’dur. Tahıl üretiminde 5.500 üretici fiilen çalışmaktadır. Bu rakam ise ülkemizde çalışan nüfusun (97,867 kişi) % 5,6’sıdır. Tarımın Gayri Safi Milli Gelir içerisindeki payı ise %5,6’dır. Yukarıda bahsedilen rakamlar değerlendirildiği zaman, ülkemizde, kuru tarımın öneminin gerek ekonomik gerekse sosyal olarak büyük olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Arpa bitkisin yetişebilmesi için tahıl üretim sezonu boyunca ihtiyaç duyduğu yağış miktarları aşağıdaki tablodaki gibidir.
KASIM | ARALIK | OCAK | ŞUBAT | MART | NİSAN | TOPLAM |
74,9 | 66,4 | 32,9 | 32,9 | 60,4 | 10,0 | 277,4 |
2013-2014 tahıl üretim mevsiminde düşen yağışlarla, mevsim normal yağışları ile aralarındaki fark aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
KASIM | ARALIK | OCAK | ŞUBAT | MART | NİSAN | TOPLAM | |
NORMALLER | 49,6 | 74,5 | 68,5 | 60,4 | 40,8 | 20,0 | 313,8 |
2013-2014 | 13,5 | 63,1 | 16,7 | 18,7 | 28,8 | 20,0 | 160,8 |
FARK | 36,1 | 11,4 | 51,8 | 41,7 | 12,0 | 0,0 | 153,0 |
Bu iki tablonun incelenmesinden ülkemizde 2013-2014 tahıl üretim yılında yaşanan kuraklığın boyutlarının ne kadar yüksek olduğu görülmektedir. Kuraklık nedeniyle mağduriyet yaşayan tahıl üreticileriyle birlikte, hayvancılık sektöründe büyük sorun yaşamıştır. İlk olarak Şubat 2014 ten itibaren ülkemizde kaba yem eksikliği görülmeye başlanmıştır. Yapılan çalışmalarda sezon boyunca 56,000 ton kaba yem ithal edilmiştir. Yağışların mevsim normallerinde olduğu yıllarda kaba yemin üreticilere maliyeti yaklaşık 100 TL/Ton iken, hacimsel olarak fazla yer tuttuğundan ithal kaba yemin maliyeti 530 TL/Ton olmuştur. Bunun 180 TL/Ton’u subvansiye edilmiş ve üreticilere 350 TL/Ton’u satılmıştır. Devlet kaba yemin desteklenmesi için 9.900.000 TL kaynak ayırırken üreticilerimiz de normal maliyetlerinin üç katı kadar bir bedele (toplamda yaklaşık 14 milyon TL. fazladan ödeme yaparak) kaba yem ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kaldılar. Arpa ürünü yine hayvancılıkta kesif yem (yem hammaddesi) olarak değerlendirilmektedir. 2013-2014 yılında üretilemeyen arpa, ithal edilmek zorunda kalınmış ve sezon boyunca 205,000 ton arpa ithal edilmiştir. Dünya borsa fiyatlarından satın alınan arpanın mal oluş fiyatında satılması halinde bir önceki yıla göre satış fiyatının artırılması gerekmekte idi. Ancak kaba yeme üreticilerin mali güçlerini aşan bir ödeme yaptıkları göz önüne alındığında kesif yeme de zam yapılması üretimin sonlanmasına zemin teşkil edecekti. Bu nedenle arpa ürününe zam yapılmayarak Bakanlığımız bütçesinden ton başına 50 TL destek verilmiştir ve bu amaca yönelik 3,8 milyon TL kaynak ayrılmıştır. Tahıl üreticilerimize ise dönüm başına 80 TL Kuraklık Tazminatı, 30 TL Doğrudan Gelir Desteği ve 13,2 TL de Vergisiz Akaryakıt Desteği sağlanmıştır. Ödenen tazminat ve desteklerle üreticilerimizin, 2014-2015 sezonuna geçmiş borçlarına borç katmayarak veya ceplerinden para harcamayarak üretimi sürdürebilecekleri şekilde devam etmeleri sağlanmıştır. Hükümet programımızda belirtilen ve sizin sorularınız arasında yer alan üretimin devamlılığı ilkesine böylesine kurak bir seneden sonra alınan bu önlemlerle devam edilebilmiştir. Yaşanan kuraklığın olumsuz etkileri bu kadarla bitmemiştir. 2014-2015 tahıl ekim döneminde üretimin devam edebilmesi için tohuma da gereksinim vardı. Ülkemiz koşullarında yetişebilen ‘Athinais’ türü arpayı başka ülkelerden temin etme şansımız yoktu. Kuraklığa rağmen yerli arpa tohumu üretimini başarmış üreticiler hasattan sonra fırsat kollayarak tohum için astronomik rakamlar dillendirmeye başlamışlardı. Bakanlığımızın yaptığı açıklamalar ve çıkardığı Bakanlar Kurulu Kararları sayesinde tohum fiyatları normal düzeye çekilebilmiştir. Ancak yerli üretim tohum fiyatlarına kilo başına 0,20 TL tohumluk ederi eklenmesine rağmen Toprak Ürünleri kurumuna ancak 2,200 Ton Arpa teslim edilmişti. Ülkemizin tohumluk ihtiyacının ise 18,000 Ton dolaylarında olduğu hesaplanmış ve ülkemiz koşullarına uygun çeşitlerin bulunması için tüm meslektaşlarım yoğun mesai harcamışlardır. Sonunda bilimsel olarak da Akhisar 98 arpasının ülkemiz koşullarına uygunluğu saptanmış olup Üretici Birlikleri’nden temsilcilerin de katıldığı bir teknik heyet tarafından üretimin yerinde incelenmesi için Adıyaman ve Urfa yöresine bir ziyaret yapılmıştır. Tohumluk ihtiyacının karşılanmasına yönelik yapılan bu girişimden Bakanlığımızın Üretici Örgütlerine verdiği önem ve katılımcılık ilkesinin uygulanması da görülmektedir. Üretici Örgütleri ile olan ilişkiler sadece bu düzeyde olmayıp yeri geldikçe yapılan çalışmaları aktarmaya devam edeceğim. DEĞERLENDİRME: Üretimin devamlılığı ‘ilkesi’ adına yapılan akıl dışı uygulamalar; üretmeyi değil, üretmemeyi; verimli tahıl üretimini değil, verimsiz tahıl üretimini; verimli ve ucuz et ve süt hayvancılığını değil, verimsiz ve pahalı et ve süt hayvancılığını teşvik etmekte ve ödüllendirmektedir. 41 yıldır inatla sürdürülen yanlış üretim modelleri, yanlış üretim teşvikleri ve yanlış tarım koruma politikaları nedeniyle, bugün ne fiyat ne de kalite standartları bakımından rekabet gücü olmayan sürdürülemez bir tarım ve hayvancılık sektörü ile karşı karşıyayız. Değişen iklim şartları nedeniyle, kuraklık adamızın kaderi olmuş gibi gözüküyor. En azından, Sayın Tarım Bakanı kuraklık gerekçesinin arkasına saklanarak yukarıda özetlediği destek ödemelerini bir başarı olarak sunmaya çalışıyor. Peki, olay Sayın Bakanın söylediği gibi önlenemez bir iklim zararı mı? Yoksa, susuzluk sorununu çözmek ve çok daha yüksek üretim gerçekleştirebilecek tohum cinsleri temin etmek mümkün mü??? Sorunun cevabı, evettir. ‘‘Air to Water’’ olarak tanımlanan ve havadaki nemi güneş enerjisi ile suya çeviren jeneratörler çoktan teknoloji dünyası tarafından tarımın hizmetine sunulmuştur. Güney Kıbrıs bir dönüm topraktan 600kg arpa elde eden tohum cinslerini geliştirip çiftçisinin kullanımına sunmuştur; biz hala daha bir dönüm topraktan 250 kg arpa elde ederek sürdürülebilir ve rekabet edebilir bir hayvancılık ve tarım sektörü yaratmaya çalışıyoruz. Yem bitkilerinde ülkemizin şartlarına uygun kaliteli tohum üreterek ve ‘‘air to water’’ yöntemiyle havadaki nemi suya çevirerek süt ve et hayvancılığında maliyetleri düşürüp kuraklıktan doğan tüm zararı ortadan kaldırabiliriz. Üretimde devamlılık, rekabet ve sürdürülebilirlik ancak böyle bir üretim modeli ile sağlanabilir. Mevcut destek sistemi ve orta çağdan kalma yöntem ve anlayışla Kuzey Kıbrıs tarımını sürdürülebilir, kendi kendine yeterli ve en azından Güney Kıbrıs ile rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak mümkün değildir. Sıfır operasyonel maliyet ile elde edebileceğimiz su, adamızı tarım ve hayvancılık cennetine çevirebilir; yeter ki Tarım Bakanlığımız akıl, bilgi ve gerekli iradeye sahip olabilsin. Kuraklık artık bizim için kader olmaktan çıktı; Sayın Bakan ilgi duyarsa bilgilerimizi aktarmaya hazırız. Ama görünen o ki umutlar Türkiye’den hazır nazır gelecek suya bağlanmış görünüyor. Ülkemizin tarım sektörünün tohum ihtiyacını ve fidan ihtiyacını giderme, ‘yıllık’ bazda günlük politikalarla çözülebilecek bir sorun değildir. Yem bitkisi olarak yetiştirilecek tahılların enerji ve su verimliliği, ülkemizin iklimsel ve toprak şartlarına uygunluk ve hastalıklara karşı dayanıklılık özellikleri göz önünde tutularak belirlenecek cinsleri; ülkemiz dahil tüm dünyada yaşanmaya başlanmış olan iklim değişiklikleri ve artan kuraklık seviyesi nedeniyle yurt dışındaki araştırma geliştirme enstitüleri ve yerel üniversitelerimiz ile uzun vadeli ortak AR-GE çalışmaları ile geliştirilmeli ve Tarım Bakanlığı bünyesinde stoklanmalıdır. Kurak geçen bir yılın ardından üretici birlikleri ile ‘katılımcılık’ ilkesi bağlamında yollara düşüp (gezintiye çıkıp) tohum arama en hafif deyimi ile ‘sorumsuzluk’ ve ‘bilgisizlik’ ten başka bir şekilde açıklanamaz. Zamana karşı yarışılan bir süreç içerisinde, tohum üretimini yurt dışında ‘yerinde’ inceleme, alınacak tohum cinsi ile ilgili yurt dışında ‘yerinde’ araştırma yapma kargaları güldürecek bir mizah yeteneğine sahip olmayı gerektirir ki, zannediyorum Tarım Bakanlığımızdaki ‘tek’ yetenek de bu! Sayın Bakan, tohum konusunda yapılması gereken araştırma ve incelemelerin esas kendi ülkemizde yapılacak deneme ekimleri ile gerçekleştirilebileceğini, gerçekten bilmiyor mu? Böyle bir traji-komedi gerçekten ‘gerçek’ olabilir mi? Tarım Bakanı, göreve geldiği günden beridir tarım ve hayvancılık sektörü temsilcileri ve Birlik başkanları ile ilişkilerinde sergilediği sorumsuz davranış biçimi; Kuzey Kıbrıs Tarım Sektörünün yapısal sorunları ile ilgili bilgi ve vizyon eksikliği; ve hiçbir derinliği olmayan görüş ve düşünceleri ile hem ülke tarımı adına hem de Cumhuriyetçi Türk Partisi adına kara bir leke olmuştur. Konunun uzmanlarının senelerdir dile getirdiği, Kuzey Kıbrıs’ın katma değer ve ihracat potansiyeli çok yüksek bir ‘‘tohum ve fidan geliştirme/yetiştirme üssü’’ haline getirilmesi ve Tarım Bakanlığının kullanımında olan 27,000 dönüm Devlet Üretme Çiftliği arazisinin kısmen bu amaçlar doğrultusunda kullanılması önerisi Tarım Bakanları tarafından ciddiye alınmadığı taktirde, Tarım Bakanlığı Türkiye Cumhurtiyeti tarafından sağlanan fonların dağıtım dairesi olmaktan öteye geçemeyecektir. 41 yılın sonunda tarımda geldiğimiz nokta, tam bir utanç kaynağı olmuştur, yazıklar olsun. Sayın Bakan’a hatırlatmakta yarar var; En az üç dört yıllık tohum ihtiyacını, amacına uygun yapılmış ve tohumun kalitesini koruyan modern silolarda depolama Tarım Bakanlığının en temel görevlerinden biridir. Arpa ve buğday gibi, çiftçinin ürettiği tahılı almak ve amacına uygun yapılmış silolarda depolamak yine Tarım Bakanlığının en temel görevleri arasındadır. Sürdürülebilir bir tarım ve hayvancılık politikasının en temel şartlarından bir tanesi, ülkenin ihtiyacı olan yem bitkilerinde doğru üretim politikaları ile ‘yeterliliği’ sağlamak; doğru üretim ortamını ve modelini sağlayarak maliyetleri aşağıya çekmek, sektörün rekabet gücünün artmasını sağlamak; dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak ve dolaysıyla ithal tahıl veya tohumlarla yurt dışından ülkemize gelebilecek hastalık risklerini de ortadan kaldırmaktır. Yem bitkilerinde enerji ve protein verimliliği yüksek, su verimliliği yüksek, ülkemizin iklimsel şartlarına ve toprak kalitesine uygun cinsleri tespit etmek, geliştirmek ve en ucuz fiyatlarla çiftçinin kullanımına sunmak Tarım Bakanlığının en temel görevleri arasındadır. (Devam edecek)