Akıncı ile Anastasiadis arasındaki görüşmelerde kilit konulardan ikisi, 1- AB ile ilişkiler 2- Garantiler AB ile ilişkiler birliğe tam üye olmuş Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuzeyde kalan kısmı müktesebat dışında bırakılmıştı. Şimdi önemli ve çözülmesi gereken konu.Eğer çözüm için bir anlaşma ortaya çıkacaksa bu anlaşma metni Birincil hukuk olacak mı? Birtakım görüşlere göre bu yeniden tüm AB üyelerinin oyuna sunulacak, diğer görüşe göre da tüm üyelere gidilmeden çözümü mümkün. Ben bu iki görüş yerine AB’nin genel anlamda sürece nasıl baktığına, hangi ciddiyetle görüşmeleri izlediğini incelemekteyim. Sn.Akıncı Temmuz ayında ziyaret ettiği AB’de kendisini ilk kez bir Protokol Genel Müdürü Nicolas de La Grandvill karşılamıştır (Bundan önce protokol memurları tarafından karşılanırdı).Eylül ayında ise AB konsey başkanı Tusk adayı ziyaret ederek Sn.Akıncı ile görüşmüştür.Bu görüşmeler sürecinde bu konunun ciddiyetini açıklatan bir açıklama yapmıştır.’’ BM gözetiminde müzakereler yürütülmektedir. Bu müzakerelerin iki tarafı vardır; Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafı. Müzakere masasında AB temsilcisinin sandalyesi yoktur. AB müzakerelerin parçası değildir. Ama bunun dışında liderler ve çalışma arkadaşlarının talep ettiği durumlarda, talep edilen çerçevede zaman zaman Sn. Nuffel’e başvurulmaktadır.’’ Bunlardan da anlaşılacağı gibi olası bir anlaşma sununda AB de üzerine düşecek sorumluluğu yerine getirecek kadar konuyu ciddiye almaktadır. Görüşmeler sırasında ortaya çıkan uzlaşmanın AB ana sözleşmesine uygunluğu anında Kıbrıs temsilcisine iletilmekte ve görüşü alınmaktadır.Bu davranış biçimi sadece sürecin kısaltılmasına yöneliktir. Ben varılacak sonucun hangi şekilde olursa olsun çok çok süratle birincil hukuk olacağına inanmaktayım. Garantiler konusunda her geçen gün değişik gelişmeler olmaktadır. Önce Rum tarafı Garantilerin NATO çerçevesinde oluşturulması yönünde bir görüş ortaya artmıştır.Sonrasında Yunanistan ben garantör olmak istemiyorum diye bir açıklama yapmış,son zamanlarda da İngiltere ben garantör olmakta ısrarcı değilim diyor.Galiba bu konuda en sessiz ülke Türkiye.hiçbir görüş açıklamamaktadır.Sn.Akıncı ise bu konuda ortaya şu görüşü koymuştur.’’Garantörlük tüm tarafların yer alacağı beşli görüşmede ele alınsın’’ Görülen odur ki Garantiler bir şekilde başka bir boyutta oluşacaktır.Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi görüşme masasında olmasa bile AB temsilcisi gibi bir NATO temsilcisinin beklemede olduğudur. Rum tarafının en büyük endişesi ileride tek taraflı bir müdahalenin yeniden yaşanmaması,Türklerin da en büyük endişesi yeniden 1963’ü yaşamamasıdır. Sonuç olarak her iki tarafın bu istencine uygun bir çözümün bulunması amaçlanacaktır. Taraflar konu hakkında bireysel açıklama yerine hep birlikte bir araya geldikleri bir toplantıda meseleyi çözmelidirler.Her iki tarafın da korkularını gidermek garantörlerin vazifesi ve görevidir. Taraflar BM toplantısı için Amerika yolcusudurlar. orda taraflar görüşmelerde gelinen noktayı BM Genel Sekteri ve ilgi duyan ülkelere anlatacaklar ve belki da yukarıda anlattığım konuları da çözmeye çalışacaklardır. Unutmayalım doğal bir takvim var. Tarafların amacı yıl sonuna kadar bir noktaya ulaşmak. işte bu nedenle görüşmeler büyük bir süratle ilerlemektedir. Temennim Barış’a yol açacak bir anlaşmanın ortaya çıkmasıdır. Beklentim artık yıllar sonra malıma mal,,parama para diyebileceğim bir çözüme ulaşılmasıdır.