Görüşmelere Dair (2)

Arif Alasya

1950’li yıllardan başlayarak Kıbrıs’ta aralarında hiçbir sorun olmayan hatta İngiliz kolonisi olduğu dönemde iki din arasında geçişler yaşanan, birçok evliliğin gerçekleştiği, yan yana yaşamaktan memnun olan ve iyi komşuluk yapan Türk’ler ve Rum’lar dış güçlerin sorun pompalayıcı davranışları, İngiliz’in ‘’böl ve yönet ‘’ politikasıyla ayrışmaya başlamıştır. İlk adım kilise tarafından yapılan plebisit sonrası adanın Yunanistan’a bağlanması yönünde aldığı karar olmuştur. Bunun sonrasında Rumlar EOKA örgütünü Türkler de TMT’yi kurmuşlardır. Burada dikkat edilecek nokta ne EOKA’nın nede TMT’nin bağımsızlık öngörüsü olmamasıdır. EOKA Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması mücadelesi verirken TMT önce Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır sloganını sonrası da Ya Taksim Ya Ölüm sloganını benimsemiştir. Bu mücadele çerçevesinde İngiliz’in ve karşılıklı liderlerin uyguladıkları gerginlik politikaları her geçen gün iki toplumu birbirinden ayırmıştır. Öncelikle karşılıklı olarak okullarda okutulan Türkçe ve Rumca dersler  kaldırılmış, Türk mahalle ve köylerinde azınlık olan Rumlar yerlerini terk etmiş. Rum mahalle ve köylerinde azınlık olan Türk’ler da yerlerinden oynatılmıştır.(Sn. Denktaş’ın ifadesi 103 Türk köyü göçmen olmuştur.) Bu yer değiştirmeler zaten adada nüfus olarak çoğunlukta olan Rumların daha güçlü enklavlar oluşturmasını sağlamıştır. Tabi ki Rum’lar kadar olmasa da Türklerin da güçlü sayılabilecek enklavları oluşmuştur. Bu süreç içerisinde Kıbrıslı Türklerin en büyük mücadelesi Kıbrıs’ta Türk varlığını reddeden Türkiye’ye karşı olmuştur. Kıbrıs Türk’ünün tüm girişimleri başarısız olmuş sonunda İngiliz hükümeti Türkiye’yi Londra’da düzenlediği bir toplantı sonrası yaptığı yayınladığı deklarasyonda Türkiye’yi taraf ilan etmesi ile gerçekleşmiştir. İşte bu tarihten sonra Kıbrıs’ta taraflar Kıbrıslı Rum ve Türk, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere olarak belirlenmiş ve halen böyle devam etmektedir. 1958 sonrası iki toplum arasındaki en büyük gerginliği İngilizler körüklemiştir. EOKA’nın öncelikli mücadelesi İngilizlere karşıydı, İngiliz Hükümeti da EOKA örgütü ile mücadelede yetersiz kaldığı gerekçesiyle işsiz birçok Kıbrıslı genci ‘’Komando’’ ve ‘’Oksilyari Polis’’ olarak işe almış ve EOKA’nın karşısına koymuştur. İşte İngiliz’in bu uygulaması Kıbrıslı Rum’lar ve Türkler arasındaki gerginliği ve düşmanlığı bir o kadar artırmıştır. 1960 sonrası adadan göç eden Türk nüfusun gerekçeleri bu uygulamadır. Araştırıldığı takdirde 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken iki yıl içerisinde İngiliz vatandaşı olarak kalabilmelerini sağlayacak bir geçici maddeyi anlaşmaya koymuştur. İşte görev sırasında önde kullanılan Türk Komando  ve Oksilyari polisler can güvenliği için adayı terk edip İngiltere’ye göç etmişlerdir. Kıbrıs konusunda gelişen bu süreçlerde hep uluslararası güçler ve de başta İngiltere, Amerika ve Rusya kendi çıkarlarını korumuşlardır. 1960 Cumhuriyet anlaşması ile İngiliz Ortadoğu ve Akdeniz’deki gücünü  Dikelya ve Ağrotur bölgelerini İngiliz toprağı olarak korumuş ve hatta garanti anlaşmaları ile bunu garanti altına almıştır. 1960 Cumhuriyet anlaşması imzalanırken Makariyos’un zorla bu anlaşmaya imza atması hatta ‘’ben bu anlaşmayı bozmak için imza atıyorum’’ diyerek. Bu anlaşmanın yürümeyeceğini o günden kamuoyuna duyurmuştur. İşte bu anlaşmaya gelinceye kadar hatta bundan sonraki yıllarda bu güne gelinceye kadar hep kaybeden taraf Kıbrıslı Türkler olmuştur. Hala daha kazanan taraflar Kıbrıslı Türk dışındaki taraflardır. Evet Kıbrıslı Türklerin da kazananları olmuştur. Her dönemin adamı olanlar ve de düzenden nemalananlar.(Devam edecek)