Ay ışığı soldurdu yıldızları
Şimdi onlar daha küçük daha fersiz
Göz kırpışları bile belli belirsiz.
Siluetler gibi uzanıyor ağaçlar
Ve bomboş şimdi o kumsal
Yorgun bir martıyım sanki
Kayalıklarda kalan.
Fıstık çamlarının hışırtısı
Denizin sessiz şırıltısı
Üstüne kalpler çizilen o tahta masa
Ne kadar da uzak şimdi… (*)
Günbatımları…Gökyüzünün insanı en çok duygulandıran şiirsel zamanı!.. Yorgun düşmüş güneşin ve günün, sarı, kızıl, eflâtun renklere bürünerek dinlenme zamanı!.. Mecburi koşuşturmaları sessizliğe ve dinginliğine bırakıp yalnızlıkları ve düşünceleri çoğaltma zamanı… En çok da eskilere aittir o düşünceler. İlle de zaman tünelinde yorgun düşmüşlere. Anıların geçit resmine dalmak, geriye dönülmesi mümkün olmayan zamanları özlemek ve o günleri tekrar yaşamak zamanıdır günbatımları. Kâh güldüren, kâh hüzünlendiren hatıralar sarar dört yanınızı güneşin kızıl renklere bürünerek batmaya hazırlandığı bu vakitte. Aslında umutların, coşkuların doğumu da olmalıdır bu zamanlar. Çünkü güneş yeni bir günün müjdesiyle yeniden doğacaktır.
Her gün doğumu içimizdeki yaşama sevincini uyandıran yeni bir başlangıç; geçmişten alınan dersler ve deneyimlerle her saniyesi değerli olan zamanı şekillendirmek, değerlendirmek ve hayata dört elle sarılmak için bir fırsat, bir umut olmalıdır aslında.
*****
Ben eskiden de günü geceye kavuşturan bu vuslat saatlerini severdim. Hatta çocukken bile!. O zamanlar Baf Kasabasındaydık. Ben her akşamüstü evimizin yakınında bulunan bir tepenin üzerine tüner, güneşin denizde kayboluşunu seyrederdim. Bir çitlembik ağacının yaprakları güneşle aramıza girse de o olağanüstü renkleri ve görüntüyü izlemekten caydıramazdı beni. Güneş kaybolana dek beklerdim. Sonradan öğrenmiştim her yerde güneşin batışının ayni olmadığını ve Baf’ın günbatımlarının dillere destan güzellikte olduğunu.
- gün batımına, sözcükler dökülür gönlünüzden ardı ardına. Şiir olur!.. Sessizlik sesini fısıldar kulaklarınıza. Şarkı olur!.. Kapılır gidersiniz gurup vaktinin tılsımına… Şiirler, şarkılar gelir dayanır kapınıza… Her notası içinize işleyen, benliğinizden çıkıp ruhunuzla dinlediğiniz öyle melodiler, öyle şarkılar, türküler, ezgiler vardır ki; sizi dünyadan koparıp iç âleminize sürükler. Maddi varlığınızdan uzaklaştırıp ruhunuzu adeta astral bir yolculukla bilinmeyen diyarlara uçurur. Bir nefes gibi içinize çekip hapsetmek istersiniz onları. Bazen bir kanunun, bir kemanın, bir neyin sesi öyle etkiler ki sizi nerede olduğunuzu unutur, onun büyüsüne kapılısınız. Bir gitar konçertosuyla ummanlara dalarsınız. Hele insan sesi!.. Öyle etkileyici sesler vardır ki; şarkıyı yorumlarken bedeninden ayrılmış da ruhuyla sesini birleştirmiş sanırsınız okuyanını.
Şarkılar vardır ayrılıklar üstüne. Şarkılar vardır kırgınlıklar, dargınlıklar üstüne. Coşkulu, mutlu şarkılar vardır uçurur hayallerinizi sevgiye, sevgiliye.. Hüzünlü şarkılar bir de; hani günbatımlarında deli dalgalar gibi gelip gönlümüzün kıyısına vuran cinsinden. Hangi duyguyu anlatırsa anlatsın, yeter ki hep söylensin, hep dinlensin şarkılar. Hele sevdayı aşktan ayıran ölümsüz duygular üstüne olanlar hiç susmasın. Dileyelim de, günbatımları ile gece aydınlık ve umutlu yarınların beşiği olsun.
(*) Günbatımı şiirimden