Depresyon.. Sahi nedir bu depresyon? Etrafımızda sık sık duyduğumuz bir cümle ‘Depresyondayım’. Herkesin dilinde, peki herkes mi depresyonda? Hepimizin hayatında inişli çıkışlı dönemlerimiz vardır. Gündelik yaşam koşullarına bağlı birkaç gün süren sıkıntı, çökkünlük veya üzüntü hali içinde olmamız gayet normal bir durumdur. Sevdiği birinden ayrılmak ve işle ilgili problemler gündelik yaşam sıkıntılarına örnek olarak verilebilir. Depresyon kesinlikle geçici üzüntü ile bir tutulmamalıdır. Depresyonda demoralizasyonun yanında farklı semptomlar da eşlik etmektedir. Depresyonun en belirleyici kriteri bu ruhsal çökkünlük halinin süresidir. En az 2 hafta boyunca depresif mod hakim olmalı ve bunun yanında kişinin mesleki ve sosyal işlevselliğinin de zarar görmesi beklenmektedir. Depresyon tanısının konulabilmesi için, mutlaka iki tip belirtiden bir tanesinin görülmesi gerekmektedir. Bunlar; depresif/çökkün mod ve ilgi/istenç kaybıdır. Yani kişi eskiden yapmaktan zevk aldığı şeyleri dahi yapmak istemez ve çevrsine karşı olan ilgisi giderek azalır. İştah kaybı veya artışı, uykuda azalma veya artış, konsantrayon eksikliği, pessimistik düşünceler, değersiz ve çaresizlik hissi, derin suçluluk duygusu ve çevreden kendini izole etmek depresyonda görülen semptomlardandır. Depresyon tanısı koyabilmek için anlatılan belirtilerin tamamının bulunması gerekmez fakat gözlemlenen belirtilerin sayısı depresyonun şiddetini belirlemek açısından önemlidir. Ağır olan vakalarda, bunların yanında intihar düşüncesi de eşlik eder. Bu durum ihmal edilmemelidir aksi takdirde tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu ruhsal belirtilerin yanında depresyonun fiziksel belirtileri de vardır. Sindirim sistemi hastalıkları, cinsel sorunlar, kas ve baş ağrıları, kalp rahatsızlıkları, yorgunluk vb. problemler de görülebilir. Yaşam boyu depresyona yakalanma riski %15 olarak belirlenmiştir. Bu oran kadınlarda daha fazladır. Bunun sebebi net olarak bililnmemekle birlikte hormonlardan kaynaklı olduğu tahmin edilmektedir. Yaşam olayları özellikle travmatik olanların depresyonu tetiklediği gözlemlenmiştir fakat ortada elle tutulur hiçbir neden yokken de depresyon belirtileri ortaya çıkabilmektedir. Kişilik özellikleri ve genetik faktörler de en önemli risk etkenlerindendir. Depresyonda olan kişilerin bunu kabullenip yardım çağrısında bulunmaları kolay değildir çünkü çaresizlik hissi ile kimseden yardım görebileceklerine inanmaz hale gelebilirler. Genellikle iştah ve uyku bozuklukları gibi yakınmlarla etraflarındaki kişilere bu durumun sinyallerini verebilirler. Depresyonun tedavisinde ise antidepresan ilaçların yanında psikoterapi de gerekmektedir. Hafif dereceli seyreden depresyonda sadece psikoterapinin de yeterli olabileceği gözlemlenmiştir. Depresyonda olduğunuzdan şüpheleniyorsanız ve bu tip belirtiler sizde de varsa endişelenmenize gerek yok. Herkesin yaşamının bir döneminde böyle bir süreç yaşayabileceğini düşünün. Bu sizin zayıf bir karaktere sahip olduğunuzu göstermez. Böyle bir durumda atmanız gereken en doğru adım bir uzmana başvurup, sosyalleşme ve farklı aktivitelere yönelmek olacaktır.