Güneş battı

Oshan SABIRLI

İnsan seli gibi kalabalık. 3 saniye fark ile patlayan bombalar. Yüze yakın insanın yaşamını kaybetmesi ve Bir başkent. Ankara’da yaşanan katliam, çocukların ve ninelerin de arasında olduğu onlarca ölü ve demokrasiye vurulan darbe anlamını taşıyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye’nin yakın tarihindeki son savaş Kıbrıs savaşıydı. Oysa, doğuda devam eden bir savaş daha var. Zaman zaman patlamalarla, şehitlerle, sınır ötesi operasyonlarla biz, yanı başımızdaki çatışmaları, ölümleri sıradanmış gibi takip etsek de iç savaş en sonunda Türkiye’ye de sıçradı. Üstelik koltuk sevdasının tavan yaptığı bir dönemde, seçime çok kısa bir zaman kalmışken, kim tarafından yapıldığı bilinmeyen canlı bombaların getirdiği felaketin hüznü var yüreklerimizde. İç içe geçmiş cesetler, duvarlara asılmış isim listeleri, Kimin nerede olduğu bilinmeyen hastane ve morg keşmekeşi, DNA Laboratuarları ve iddialar. Bambaşka fiyaskoların tanığı oluyoruz. Sular çekilirken ve sis perdesi kalkarken zafiyetler de ortaya çıkıyor. Ne acıdır ki Türkiye’nin kaçak sarayı kadar iyi korunması gereken bir bölgede gerçekleşti bu saldırı. Rakamlar yalan söylemez; İstihbarat zafiyetinin açık bir şekilde görüldüğü saldırının gerçekleştiği yer Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) yalnızca 3 kilometre mesafede. Patlama alanı ile Ankara Adliyesi arasında 1 kilometre, Emniyet arasında 1 kilometre mesefa var. Patlamanın oldu yer ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında ise 200 metre ve Merkez Bankası arasında 500 metre bulunuyor. Saçma sapan eylemlerde polis yığınları oluşturulurken, güvenlik kontrol noktalarında tacizler yaşanırken, böylesi bir zamanda ortaya çıkan fotoğraf güvenlik zafiyetinden çok öte, katliama davetiye değil de nedir? Yüreğimiz yandı. Üstelik yine yüzlerce insan sel olup aktı. ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya gibi bir çok ülkeden sert tepki geldi bu saldırıya. Üstelik Türk medyası yine habersiz, olay yeri inceleme gibi çalışıyor. Yabancı haber ajansları duyuruyor en hızlı gelişmeleri. Hatta ajanslar “Güvenilir güvenlik kaynakları” diye belirtiyor Türkiye’deki haber kaynaklarını. Üstelik ölü sayıları bile birbirini tutmuyor. Peki kime güvenmeli? Medya ne yapalı? Bir şey yapabilir mi? Türkiye’nin en büyük gazeteleri, televizyonları referans olarak yine yurt dışını gösteriyor. Türkiye’de birçok meslektaşım gazeteci olmaktan utanıyor. Siyasetin korku cumhuriyetinde döndüğü bir aşamada, medya patronları da sistemin esiri konumunda. Üstelik bir devlet başkanı eğer yurt dışı temaslarında bile yabancı gazetecilere sansür uygulatmaya çalışıyor ve soru sorma yasağı getiriyorsa, o ülkede güneş çoktan batmış demektir.