Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, hükümetin pandemi sürecindeki performansını değerlendirdi. Aşı konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Kıbrıs Net Haber’de İsmet Özgüren’in konuğu olan Gürcafer, pandeminin ülke ekonomisine etkilerini yorumladı, Kıbrıs Konusu ve Maraş açılımına ilişkin soruları yanıtladı.
“Avantajlarımızı kullanmadık, ekonomiyi doğru yönetemedik”
KTİMB Başkanı Gürcafer, pandemi döneminin daha önce deneyimlenmediğinden dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir çok hususta hatalar yapıldığını kaydetti.
Hata yapmanın deneyimlenmemiş olan bu süreçte çok da anormal bir durum olmadığını söyleyen Gürcafer, buna karşın ülkenin avantajlarının da doğru değerlendirilebileceğini ama bunun yapılamadığını kaydetti.
Gürcafer, “Bu dönem kimsenin deneyiminin olduğu bir dönem değil. Hata yapılması normaldi. Örneğin İngiltere, ‘sürü bağışıklığı’ dedi, hata yaptı ve ekonomisi darmadağın oldu. Bunu bilerek yapmadı. DSÖ farklı yaklaştı, ABD farklı yaklaştı. Biz bir İngiltere, Güney Kıbrıs değildik ama kendi imkan ve olanaklarımızı o savaş döneminde olabildiğince iyi değerlendirmeliydik. Diğer ülkelere göre avantajımız ada ülkesiyiz, ‘kapattık’ dediğimiz zaman insanlar ülkeye yüzerek gelemezdi. Küçük bir toplumuz, kontrol etmek çok daha kolaydır. Neticede biz bu dönemde çok şanslı çıktık ama ekonomiyi ve kaynaklarımızı yeterince doğru yönettiğimizi de söyleyemeyiz” dedi.
“Topluma adil davranılmadı”
KTİMB Gürcafer, kaynakların kullanımında da adil davranılmadığını söyledi.
Halkın bu süreci kendi birikimlerini sonuna kadar kullanarak attlattığını hatırlatan Gürcafer, “Bu birikimlerin tükeneceğini öngörüp kamu kaynaklarını tüketmememiz gerekirdi. Biz biraz bonkör davrandık, 2 ayda hayatın normale dönüşeceğini temenni ettik, temennilerimiz öngmörülerimizin önüne geçti. Tükettik. Olabildiğince adil dağıtmadık. Bu noktadan sonra ekonominin doğru yönetilmemesi felaket getirir” dedi.
“Ortaya çıkacak ekonomik pastadan pay alabilmeyiz”
Pandemi nedeni ile bir çok ülkenin ekonomisinin çöktüğünü dile getiren Cafer Gürcafer, bu ülkelerin bir an önce aşılanıp ekonomilerinin yaralarını sarmanın peşinde olduğunu, ortaya çıkacak ekonomik pastadan pay alamabilmek için tüm ülkelerin ayağa kalktığını dile getirdi.
Ortaya çıkacak ekonomik pastadan KKTC’denin de pay alaması gerektiğini söyleyen Gürcafer, “Bu ülkeler, ekonomik olarak ayağa kalkmak için, aşılanacak ve kapılarını aşılanmış kişilere açacak. Zaten travma yaşamış insanlar kendini dışarı atacak, ya tatile gidecek ya yaşı ilerlemiş insanlar güvenli gördüğü ülkeye yerleşecek. Dolayısıyla bu pastadan bizim de pay almamız lazımdır” dedi.
“Ekonomik Örgütler Platformu’nun talebi aşı”
KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Ekonomik Örgütler Platformu olarak aşı talebi ile Başbakanla görüştüklerini, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a ulaşmaya çalıştıklarını ve Avrupa Birliği (AB) Büyükelçisinden randevu talep ettiklerini ifade etti.
Gürcafer, “Bizim talebimiz aşıdır ancak bunu Türkiye’deki yetkililere de doğru anlatmamız lazımdır. Türkiye, Çin’den 50 milyon aşı alacak ve bu aşıdan oran orantı yöndemi ile KKTC’ye de verecek. Yani ayda 3 milyon aşı alırsa 80 milyonluk nüfus, 500 binlik nüfusa bunun 10-20 bini gelecek. Bu yakllaşım ile biz ne kurtulabiliriz ne açılabiliriz aksine Türkiye’ye ekonomik külfet olmaya devam ederiz. Bizim açılmamız lazım ki ekonomik olarak ayağa kalkabilelim. Turizmi, yüksek öğretimi, yap-sat ve inşaat sektörünü harekete geçirmemiz lazımdır. Bunun için de bize bikaç yüz bin aşının tek seferde verilmesi lazımdır” ifadelerini kullandı.
Toplumun iyi bir planlama ile yüzde 50’sinin aşılanması durumunda pazarlama kısmının da doğru bir şekilde yapılması gerektiğini söyleyen Gürcafer, “Bu programı yapabilirsek 2021 sezonunu kurtarırız ve Annan Planı dönemindeki gibi bir sıçrama dönemi yaşanır. Ben bunun başarılabileceğine inanıyorum” dedi.
“Bundan sonraki süreç için hükümetle ilgili noktada endişeliyim”
İş dünyasının Kıbrıs Türk siaysetine kırgın olduğunu söyleyen Cafer Gürcafer, bu dönemde ülke yararı için arzu edilen birlikteliğin sağlanamadığını ifade etti.
Gürcafer, “Bu dönemde siyasetin çok daha farklı yaklaşmasını beklerdik. Canlarını yaksa da, prensiplerine aykırı olsa da, tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak ülke için yapılması gerekeni yapmalarını beklerdik. İktidar, muhalefet, ana muhalefet... Herkes kendi penceresinden haklı ama bir gerçek vardır. Eğer biz önümüzdeki treni kaçırırsak, 2021 sezonunu kaybederiz. Turizmdeki, inşaattaki firmalar batar, bankalar batar, sokakta ciddi bir açlık olur” diye konuştu.
Önceliğin seçim, mevki, makam olmaması gerektiğini dile getiren Gürcafer, “Bu dönemde olabildiğince konusunda uzmandan oluşan bir kabine olmalıydı. Gönüllü olarak tüm siyasi partilerin bu işin içerisine girmelerini isterdim. Ülkenin öncelikleri ön planda tutulmalıydı. Kendi adıma konuşmuyorum, tüm iş dünyası olarak söylüyorum. Bu ülke hepimizin, el birliği ile uğraşmalıyız. Siyasetin tam gereğini yapabildiğini söyleyemem ve bundan sonraki süreçten endişeliyim” ifadelerini kullandı.
“Siyaset kurumundaki verimlilik arttırılmalıdır”
Siyaset kurumundaki verimliliğin artması gerektiğini söyleyen Gürcafer, “Sistemin bütünlüklü olarak ele alınmalıdır, değiştirilmelidir. Ülkeyi yöneten siyaset kurumudur. Siyaset kurumu insan kaynakları bakımından bir zenginlik içerirse ülke yönetiminde pozitif rol oynar. Bu işin formülünü bulmalı, insanların siyasete ilgi duymasını sağlamamız, milletvekilliği ile bakanlığı ayrıştırmamız lazımdır. Milletvekilli yasama ile ilgili mecliste olacak, bakan teknokrat olacak. Milletvekili, bakan olacaksa milletvekillliğini yitirmelidir. Bunu yaptığımız zaman yürütmede ve yasama da verimliliği ciddi şekilde arttıracaktır” dedi.
Savunduğunun mevcut sistemin daha iyiye evrilmesi olduğunu dile getiren Cafer Gürcafer, “Ben ille de ‘başkanlık sistemi’, ‘diktatörlük olsun’ demiyorum. Kuvvetlerin ayrımı, yargının bağımsız olması çok çok önemlidir” şeklinde konuştu.
Muhalefet ile iktidarın illa kavga etmeleri gerekmediğini söyleyen Gürcafer, ülke yararı söz konusu ise uzlaşılması gerektiğini kaydetti.
“2021’i kaybedersek çökeriz”
KTİMB Başkanı cafer Gürcafer, pandeminin inşaat sektöürüne etkilerini de değerlendirdi. Gürcafer, turizm ve yüksek öğretimin durduğunu ancak inşaatta çarkların yavaş da olsa döndüğünü belirtti.
Gürcafer, “2007-2008’deki o dik çöküşten biz ders aldık, firmalarımız şimdi çok daha kurumsal, disiplinli. Tahsis edilmiş krediler ve başlayan projeler vardı. O tahsis edilmiş krediler başlayan projelerle devam etti. Neticede ortaya 25 bin civarında bir konut, ürün çıktı. Bu ana kadar da alt tüm sektörleri hareketli tuttu, şimdi bu konutları paraya dönüştürmemiz bununla birlikte turizmi hareketlendirmemiz lazım çünkü turist gelir görür beğenir ve alır. Yüksek öğretim de bir yerde turizmin bir parçasıdır ve bu noktada ayrı tutamayız” diye konuştu.
Bu noktada aşılanmanın kilit olduğunu söyleyen Gürcafer, “En geç 3 ay içerisinde toplumun yüzde 50’sini aşılayamazsak, Mart ayının sonunda aşılanmış insanlara kapıları karantinasız açmaz ve önceden bunu ilan etmezsek 2021’i kaybettik demektir bu da bir felakettir” dedi.
“Bulaş otellerden olmadı”
KTİMB Başkanı Gürcafer, ülkede bulaşın nasıl olduğuna ilişkin sorgulamak istemediğini ancak, devletin denetim noktasındaki zafiyetinin bu hususta oldukça etkili olduğunu söyledi.
“Devlet bir takım kurallar koyuyor ama kendi koyduğu kuralların ne kadar uygulandığını denetlemiyor” diyen Cafer Gürcafer, ülkedeki bir çok kurumda olduğu gibi kara kapılarında da denetimin çok doğru yapılmadığını ve bulaşın ağırlıklı olarak bu noktadan olduğunu ifade etti.
Gürcafer, “Limanlar ve havayolu olabildiğince kontrol altında tutuldu. Kara kapılarını çok doğru kontrol edemedik , bulaş ağırlıklı oradan oldu. Türkiye’den gelen 3 günlük de gelse PCR’sini yaptı ve verilere bakıldığında otellerden bir bulaş olmadı. Öte yandan bugün halen Güneyden kuzeye elini kolunu sallaya sallaya kaçakçılık da yapılıyor” dedi.
“Sayın Oktay’dan şu aşamada isteyeceğimiz şey aşıdır”
İstenilenin şuan için Kovid-19 aşısı olduğunu dile getiren Cafer Gürcafer, Türkiye ile konuşulacak konuların hayatın normale dönmesinden sonra da konuşulabileceğini belirtti.
Gürcafer, şöyle dedi: “Hayat normale dönünce elbette görüşmemiz gereken konular var. Mesela maraş, askeri birliklerin şehir içerisinden çekilmesi gibi. 1974’te bir savaş oldu, asker geldi Girne’nin içerisine konuşlandı ama üzerinden neredeyse yarım asır geçti artık bir devlet olduk, savaş hali konuşlanmasından normal konuşmaya dönülmelidir. Bu talebimiz yanlış anlaşılmasın. Turizmin incisi Girne içerisinde, ‘şurada duramazsın, fotoğraf çekemzsin’ gibi ihtarlar turizm ile bağdaşmaz. Asker de bundan rahatsız. Öteyandan İskele... İskele bizim turizm ile ilgili esas incimiz olacak. O bölgede düşünülen bir askeri peoje var. Bu projenin dana ileriye ötelenmesi konusunda bir talebimiz vardır. Bunların dışında Sayın Oktay ile kendi iç meselemimizi konuşmamamız lazımdır.”
“Maraş’ın eski sahiplerine iade edilerek açılmasını isterim”
Özgüren’in sorusu üzerine Kapalı Maraş konusunda da değerlendirmelerde bulunan KTİMB Başkanı Gürcafer, Maraş’ın kapalı olmasının Mağusa’nın gelişimini engellediğini, göçlere sebep olduğunu ve travmalara yol açtığını kaydederek Maraş’ın eski sahiplerine iade edilerek açılmasını istediğini kaydetti.
Gürcafer, “Mağusa’da yaşayan biri olarak, Maraş’ın eski sahiplerine iade edilerek açılmasını isterim. Bundan ekonomik olarak ülkemin ve toplumumun olabildiğince kazanacak şekilde düzenleme yapılmasını isterim. Hem barış hem Mağusalı hem Kıbrıs Türk insanı hem de dünya nemalansın” dedi.
“Maraş’ta büyük bir siyasi mesaj verildi”
Türkiye’den Kapalı Maraş’a yapılan ziyareti de yorumlayan Gürcafer, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “O ziyaret ile sanki TOKİ geldi ve Maraş’ı yapıyor gibi bir algı oluştu ve karmaşa oldu. Oysa yapılan Sayın Cumhurbaşkanının gezeceği güzergahta bir düzenleme yapmak karşı tarafa bir ciiddiyet mesajı vermekti. Bana göre de bu tuttu. ‘Maraşı açacağız’ dedimizde, ‘siz temizliğini bile yapamazsınız’ derlerdi. Orada büyük bir mesaj verildi. Bu siyasi bir mesajdı, bana göre de doğru bir mesajdı . Kıbrıs Konusu ile uğraşmaya başladığımda çocuktum. Kıbrıs sorununun daha fazla ötelenmesine tahammülümüz yoktur. Bu noktada 5+1’den bir şey çıkacağını umut ediyorum.”