Güzel anılar yazabilseydik keşke…

Kıvanç BUHARA

Siz de zaman zaman kendi aklınıza şaşar mısınız, bilemem! Ancak; bazı olaylar, anlatılanlar veya duyumlar bende acayip çağrışımlar yapar! Geçmişte yaşananlar, saliseler içinde yadıma düşer! Olayların yaşandığı yerde bulurum kendimi… Sanal olarak tabii ki… Örneğin, Rusya ile ilgili bir haber duysam, kendimi Kızıl Meydanda bulurum! İstanbul denince ise, Taksim Meydanı, Sultan Ahmet, Galata gelir aklıma… Gidip görmediğiniz yerleri hayal etseniz bile, aklınıza kazımadığınız, yaşamadığınız mekanları anılarda yeniden yaşamanız olası değildir doğal olarak! Kızıl Meydanın karla kaplı olduğu bir soğuk kış günü, dondurma yiyerek, kız arkadaşınızla dolaşırkenki anılarınız, aradan çok uzun yıllar geçse de sizi rahat bırakmaz! Geçmiş zamanın bir diliminde yaşadıklarınızı yeniden yaşamanız mümkün mü? Şimdi Moskova’da Kızıl Meydanda dolaşır olsam, eksi derecelerdeki soğukta dondurma yeme cesaretini gösterebilir miyim diye düşünüyorum! Hayır, bu olamaz! Üşütmekten; tonsillit, farenjit olmaktan korkarım! *** İstanbul’da Sultan Ahmet’te bomba patladı! Beline sardığı bombaları patlatan katlı kravatlı genç, cennette gittiğini sandı! Parçalara ayrıldı. Kolları bir yana, bacakları başka bir yana savruldu! Parmak izinden kimliği belirlendi! Canlı bombacı olduğu biliniyordu; öyleyse Sultan Ahmet’in meydanına nasıl ulaştı? Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra Rus turistler gelmez oldu! Son olayda öldürülenlerin çoğu Alman turistler… Şimdi Almanlar da gelmeyecek… Türkiye’nin turizmden elde ettiği döviz gelirleri de uçtu, gitti! Hedef buydu! Başarıldı ne yazık ki… Aklıma şu soru geldi birden… Tanınan, bilinen böyle bir eylemci Kızıl Meydana girebilir mi? Kremlin Sarayı önünde bomba patlatabilir mi? *** Terör olayları, ölümler, param parça olmuş insan bedenleri, denizlerde boğulan insanların sahillere vuran cesetleri… Kısacası; Güzel anıların yaşandığı yerlerdeki vahşet hepimizi duygusallığını, sevecenliğini, merhametliliğini kaybetmiş birer yaratık haline getirdi ne yazık ki… Güzel hikayeler, anılar yazamaz olduk! Sevgi ve aşkla ilgili, yaşamın güzellikleriyle ilintili olayları hikaye edemez olduk bu canavarlık ortamlarında… Bu yüzden; Böyle günlük, güneşlik bir cumartesi günü, İçinizi karartacak yazılar yazmak durumunda kaldığım için, Hepinizden özür dilerim!