Haber kimin için yapılır?

Oshan SABIRLI

Çocukluk zamanlarımdı ve “köpek adamı ısırdığında haber değildir ancak adam köpeği ısırdığında haberdir” sözü ile buluşmuştum. İşte o zamanlarda gazeteciliğin belki en temel yapı taşının ne anlama geldiğini gayet net şekilde anlatmıştı bu sözcük. Yıllar sonra üniversitede gazetecilik ders kitabının ön sözünde bu söz ile buluştum. İşin içine bu kez farklı değerler de girmişti. Bir olayın haber değeri alması ve haber olarak algılanması için gazetecilik hocam sevgili İsmail Kızılbay bazı özelliklerin bulunması gerektiğini söylüyordu. Üstelik bu değerlerin yanılmıyorsam 21 dolayında olduğu belirtiliyordu ders konumda. İsmail’in sürekli üzerinde durduğu bir diğer nokta ise, akademi ile sektör arasındaki çelişkiydi. “Yani burada öğrendikleriniz ile sektörde karşılaşacaklarınız birbirinden tamamen farklıdır” diye de belirtiyordu... *** Dün 2004 sürecini konuştuk uzun uzun. Nereye elimizi atsak haber vardı. Sınırların karşılıklı geçişlere açılması ile başlayan o hareketli süreçte 4-5 saatlik uykular ile kah Limasol, kah Dipkarpaz, kah Elye’de çok yoğun bir dönem geçirdik. Üstelik tüm gazeteciler ofislerde değil, sokaklardaydı. Yani yoğun bir süreçti o dönem. Kimi zamanlarda haber merkezleri kısırlaşır. Ülke gündemi sakinleşir. Neredeyse haber yapılacak konu bile bulunmaz. Öyle zamanlar muhabirler için adeta eziyet gibidir. Çok şükür öyle bir dönemi yaşamıyoruz şu aralar. Habercilik tarihine farklı bakışlar attığımızda dünyanın en saygın yayın kuruluşları arasında ilk sıralarda olan BBC’nin 1930 yılındaki anonsu, şimdi bile  çok konuşuluyor. 1930 yılında 18 Nisan tarihinde BBC, o gün hiç bir olay olmadığını belirten “Bugün hiç bir haber yok” anonsunu yaptı. Devamında ise piyano müziği ile yayın deva etti ve tüm gün dinleyicilere piyano müziği dinletildi. Haberin ruhuna aykırı olan bu anonsun neden yapıldığı hala bilinmiyor. Muhtemelen teknik bir arıza veya sunucu ile ilgili yaşanan sorun nedeni ile böyle bir anons yapıldı. Ortaya trajik bir anons çıkmış oldu. *** Zaman zaman gazeteciliği sorgularız. Kimin için gazete çıkarıp haber yaparız diye düşünürüz. Üstelik kızarız da “entelektüel” bakışımızda okuyuculara. Soru aslında basittir “kimin için? Ne amaçla yapılır haber?” Kevin Carter’ın belkide dünyanın en ünlü fotoğrafları arasında bulunan ve ona Pultzer ödülünü kazandıran hatta hayatına mal olan resim “haber kimin için yapılır?” sorusuna farklı yanıtlar verir. Meslek hayatımda kendime bu soruyu sorduğumda yaşamdan öte hiçbir şeyin olmadığını ve “gazeteciliğin vicdan mesleği olması gerektiğini” hatırlatır bana Carter. Aldığı Pultzer ödülünün hemen sonrasında, 1994 yılında,  34 yaşında intihar eden bir fotoğrafçı olarak üniversitelerde o fotoğrafın hikayesi ile gazeteciliğin ne olup ne olmaması gerektiğinin ders konusu olması gerektiğini düşünüyorum. Sudan'da çektiği yemek kampına sürünerek giden çocuk ve akbaba fotoğraflarıyla 1994 yılında Pulitzer Ödülü alıp, üç ay sonra geçirdiği depresyon sonrasında Kevin Carter. Özetle haber her saniye, hemen her yerde. Haber insan için var ve hiçbir şey insan hayatından önemli değil. Biz yorulmadan, şikayet etmeden haber yapmaya devam edeceğiz…