Yıl 1958, İngiliz Sömürge döneminde EOKA ile TMT’nin filizlerini ağır ağır atmaya başladığı yıl. Tavşana kaç, tazıya tut diyen İngiliz, ENOSİS’e ulaşmak için kendisine karşı harekete geçen EOKA’ya karşı Kıbrıslı Türkleri Komando ve Oksidari Polis yazarak kullanmaya başladı. Bir taraftan fitneyi fesat kurarak ortalığı alafıcırk toz dumana katarken bir taraftan da iki toplumu ‘Tahta Kale’ olaylarında karşı karşıya getirdi. Kıbrıslı Türklerin ‘Tahta Kale ‘ bölgesinden göç etmesi ve Lefkoşa’da daha güvenli bölgeye taşınması ile son bulan olaylar daha sonra 1960 yılında Cumhuriyetin kurulması ile tamamıyla son buldu görüntüsü verdi. Her iki toplumun çoban ve yılan hikâyesinde olduğu gibi birbirlerine güven duymaması nedeni ile birbirlerine karşı gizliden gizliye hazırlık yapmaları 1963 olaylarının patlak vermesine neden oldu. Sonrasında malum, 1967 Geçitkale olayları ve sonrasında da 1974 yılında Türkiye’nin müdahalesi geldi. Bizler Cemaat, Otonom, Federe ve KKTC derken Rum daha emin ve sağlam adımlar ile yol aldı. 1990 yılında AB’ye müracaat ettikten sonra bizim efendilerin sayesinde 1994 yılında Korfu Adasında AB’ye üyelik kabulünü aldı. Sonrasında bizim yanlış politikalarımız sayesinde önce Helsinki sonrasında da Kopenhag’da AB’ye giriş vizesini alarak AB üyesi oldu. Nüfus ve yapı itibarı ile bizimkilerin fare olarak nitelendirilen Rum, Boğa olarak nitelendirilen koskoca Türkiye’nin burnuna halkayı geçirerek onu istediği yere çekmeye başladı. Bugün bile Türkiye’ye karşı ‘Başlıkları’ açmam tehditti yapan Rum, rahatlıkla istediklerini yapmak için uğraş veriyor. Kıbrıs’ta yaşanan bu süreçte savaş zenginleri ortaya çıktı. Bazı siyasilerin bankalarda Törkiş Liraları ile gıcır gıcır yeşil dolarcıkları birikti. Akıl almaz boyuttaki bu paraların nerden geldiği belli olmazken bunların açıklamaları bile yapılamadı. Birden ortaya çıkan ve amip gibi bölünerek çoğalan bu mutlu azınlık hala daha milletin kanını emmekle meşgul. Faiz denilen çok bilinmeyenli denklem ile milletin anasına tambura Mazbata denilen bela ile de mahpushane odası dardır geçilmez türküsünü söyleten mutlu azınlık, bahşiş olarak aldıkları yerlere mükâfat olarak aldıkları krediler ile yatırım adı altında oteller ve binalar yaptı. Kara para dâhil birçok olaya imza atan bazı kumarhaneler, KKTC’nin AB’nin suç gelirlerini önleme birimi FAFT’ın listesine girmesini sağlayarak KKTC’yi ‘Kara Para’ aklayan ülkeler listesinin en üst kısmına oturttular. Çözüm denince sarasına uğrayan ve şeytan veya cin çarpmışa dönen bu muhteremler, muhtemel bir çözümde bu ham hum şorolopun ellerinden alınacağını ve yaptıklarının hesabını vereceklerinin biliyorlar. Ve işte bu nedenle ‘Çözüm’ denince sarasına uğruyorlar. Adaleti doğru dürüst işletmeyen. Faiz soygunu ile halkın cebinden parasını hortum ile çeken. 15 yıl vergi muafiyeti ile yetinmeyip, Rum’dan kalan otellere, yerlere, hatta sit alanlarına bile konma becerisini gösteren bu zatı muhteremler tabi ki çözüm istemeyecekler. Avrupa’da kumara getirilen kısıtlamaların buralara da geleceğini ve ‘Mammalarının’ ellerinden alınacağını bildikleri için çözüm için büyük gayret gösteren Akıncı’ya saldırıyorlar. Bu muhteremlere sanırım artık birşeyler söyleme zamanı geldi. Beyler siz ‘Cukkanızı’ dolduracaksınız diye ben torunumun, evladımın ve yakınlarım ile bu ülkede yaşayan insanımın bir savaşta ölmesini istemiyorum. Faiz yükü altında iflas etmesini, huzurlu bir yaşam sürememesini, geceleri bu nedenle kabus görmesini de istemiyorum. Ve sanki çok mühim iş yapmışınız gibi size dönümlerce arazi verilmesi nedeniyle ‘Çözüm’ tu kakadır demenize de artık sesimizi yükselteceğimizi bilmenizi isterim. Efendiler geçti Bor’daki pazarınız sürün eşeğinizi Niğde’ye desem uygun olmaz. Hadde başka kapıya desem sanırım daha uygun olacak.