Her yanı dingil grassosuyla ovulmuş, bir yılan kadar kaygansın. Her deliğe süzülüp girebilirsin ama kuyruğunu gizleyemezsin. Senden herkes nefret etmiyor tabii ki, Tanışanlar hariç… Urup aklınla dünyayı idareye kalkışman; akıllılığından değil, ahmaklığındandır. Antika bir araba para edebilir pek tabii, Ama yolda kullanılamaz. Ancak müzede sergilenebilir. Gelen geçen seyreder ve; Vay be! ““ZAMANINDA” ne da güzelmiş” derse da inanma sakın, Ayıp olmasın diyedir sadece… Yedikleri kebaba ve içtikleri şaraba. Tekerleklerine, derindeki grassodan ne kadar da sürsen nafiledir. Döndüremezsin. Sürdüremezsin. Müzelik mal, yerinde ve sadece “seyre” güzeldir… Yarım düzine estetik ameliyat geçirsen de, Sevecek hiçbir yanını bulanmayacaksın maalesef. İçindeki kötülük yüzüne vurmuş… Çırpındıkça batacaksın. Boşuna yırtınma, Kurtaramayacaksın. Siyaset tarihinin kirli çöplüğünde debelenmen boşuna uğraş… “Örtüler” de kurtaramayacak seni ve kirli yüzünü gizlemeyi. Üzerinde 1211 yazan kâğıt parçası, her pisliği örtmeye muktedir değil. Her kravat takan da adam değil! Bu kadar ucuz görünüşünün sonucunun, sana ne kadar pahalıya geleceğini, Tahmin bile edemezsin… Seni hep sevgiyle(!) hatırlayacağım. Ebediyen arkandayım… Hade bakalım.