HALKIN BİRLİĞİNİN GÜCÜ

Ayşegül Garabli

Aslında bir yerel seçimdi.

Ancak  git gide eridiklerini görüyorlardı ve kaybedeceklerini biliyorlardı.

O yüzden halkın hassas noktası olan  “BEKA”  söylemine sarıldılar.

Çünkü artık din istismarı “başı örtülü bacılarım” söylemi tutmuyordu.

 Ama olmadı, bu söylem de tutmadı.

Çünkü ekonomiden, dış politikaya, adaletten , insan haklarına kadar her şey yerle bir edilmişti.

İnsanlar iyi yönetilmediklerini bizzat yaşayarak görmüşlerdi.

Yine de yaratılan korku hakimiyeti ile istediklerini elde edeceklerini düşündüler.

Bu da olmadı, kazanamadılar.

Bu sefer panikleyip seçimi iptal ettiler.

Bu yaptıkları en büyük hata oldu.

Çünkü halk bu hak gaspını içine sindiremedi.

Sn. Ekrem İmamoğlu’nun kararlılıkla hakkını savunması da halkın umutlarını artırdı, umutları büyüttü.

Kucaklayıcı oluşu ve sevgi diliyle de kitleleri bir araya getirdi.

Bu AKP’de daha büyük bir paniğe yol açtı ve hayatlarının hatasını yaptılar.

Halkın vicdanlarında büyük bir yara olan terörist başı ile kucaklaşıp, Apo’nun mektubunu okuyup savundular.

Barzani gibi, Apo’nun kardeşi gibi bölücü kişileri halkın malı olan TRT’de konuşturup oy dilendiler.

Halkın sinir uçlarıyla oynadılar.

Oysa halk Kürtler ile Kürt kökeni üzerinden siyaset yapıp terör yaratanları ayırt etmişti artık.

Halk Kürtlerin sorunlarının demokratik yollarla çözülmesini istiyordu.

Belki HDP ile Öcalan’ı bu yüzden ayrı tuttular.

Elbette ki bu konu çok derin ele alınması gereken bir konu, HDP ‘nin benimsenen tarafları da var benimsenmeyen tarafları da var.

Bu konu ayrıntılı ele alınmalı ancak Türk’ü ile Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i ile tüm halk demokrasi isteğinde buluştu.

Türk Milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan MHP,İYİ Parti de, Kürt milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan HDP’de aynı kişiye oy verdi.

Çünkü kaygıları aynıydı.

Verilen mücadele zümresel çıkar mücadelesi değildi, Türkiye’de yaratılmak istenen “Tek Adam”  rejimi ile yok edilmek istenen demokrasinin mücadelesiydi.

Tabi ki bu süreçte Ekrem İmamoğlu’nun kucaklayıcı tavrı ile kullandığı sevgi dili ve kararlılığı çok büyük rol oynadı ancak bu seçimi halkın gücü kazandı.

O yüzden bana göre bu seçim sonucundan alınması gereken en büyük mesaj, Halkın gücünün üstünde hiçbir gücün olmadığıdır.

Öğretilen çaresizliğe rağmen, baskı, korku ve sindirmeye rağmen, verilen rüşvetlere ve çıkarcılara rağmen bu seçim kazanılmışsa, bu bir araya gelebilme, örgütlenebilme sayesindedir.

Vurmadılar, kırmadılar, şiddet kullanmadılar, sadece demokrasiyle de kazanılabileceğini  gösterdiler.

Kıbrıs’ta daha çok bilinç olmasına rağmen eksik olan işte bu.

Halk olarak ortak paydada buluşabilme yetisi.

Halkın kendi gücünü küçümsemesi.

Öğretilmiş çaresizliğe teslimiyet.

En önemlisi de mücadele veren kesimlerin ayrıntılarda boğulması.

Oysa hedef tek, demokrasi ve egemenlik.

Gerisi egemenlik olduktan sonra dizayn edilecek teferruatlar.

O yüzden Pazar günü yapılan seçimin verdiği mesaj çok önemli ve doğru okunmalı.

Halkın gücü en büyük güçtür ve birlik olmayı başaran halkların önünde hiçbir güç duramaz.

Bir çocuğun “Her şey çok güzel olacak” inancı ile halk bir araya geldi ve her şeyin güzel olabileceği ilk adım atıldı.

Bundan sonrası halka kalmış.

Aynı azimle devam edilirse her şey güzel olacak.

Ben bu azmin devamının geleceğine inanıyorum.

Çünkü Türkiye halkı, demokrasinin, adaletin, refahın ve birlik beraberliğin, kısacası  her şeyin güzel olacağı günlerin özleminde.

Tıpkı Kıbrıs halkının kimliğine duyduğu özlem gibi.

Tıpkı benim Kıbrıs halkının birlik olmasına duyduğum özlem gibi…