Geçen gün gazetelerin birinde okuduğum bir köşe yazısının bende yarattığı infial ve üzüntü bugün alışkanlık olarak her yazıma başlarken yaptığım nostaljik girizgaha ayıracak zaman ve morali bırakmadı. Bu yüzden, o yazıda bahsedilen konuya “bodoslama” olarak dalmak sabırsızlığımı hoş görün.
Konu: hayatın en önemli unsuru olan sağlık ve bu alandaki sistem bozukluğu…
Öyle hastalıklar vardır ki, ilaçları sağlık bakanlığı kurul kararlarıyla ayda iki ünite ( kutu vs) olarak ilaç eczacılıktan alınır. Bu ilaçların özellikle kanser, epilepsi, emes ve bunun gibi hastalıklara sahip olanlara aksatmadan verilmesi gerekir Çünkü olası bir aksamada hastalar büyük risk altına girer, hastalık yeniden nükseder ve hastada kalıcı hasarlar yaptığı gibi daha vahim sonuçlara da sebep olabilir. Ancak ve maalesef bu hastaların ilaçlarını alabilmesi her ay ilgili doktorlardan ilacın alınması için reçete yazılması ve ille de devlet hastanelerinde onaylanması gerekir ki bu formaliteler hastalara adeta işkence olur. Hastanelere uzak yerlerde yaşayan bu hastaların zaten kurul kararları varken her ay bu formaliteyle zorlanmaları onları daha fazla gerilime sokma anlamına gelmez mi? İlacını almak için kurul kararını ilaç eczacılığa ibraz etmesi yetmez mi? Hastalar için angarya olan, nüfusu belli bu küçük ve herkesin herkesi tanıdığı bu ülkede bu yorucu işlemlere gerek var mı? Bunun başka yolu yok mu?..
İş bu kadarla da kalsa neyse de, kalmıyor. Hastanede çekilen eziyetten sonra hasta ilacını almak için ilaç eczacılığa gittiğinde ya ilaç yoktur ya da aylık hakkı olan iki kutu ilaçtan sadece bir tanesi veriliyor, diğerini de ilaç bitiminde alabileceği söyleniyor. Yani hasta günleri sayacak, bazıları de taa Karpazdan yine yol tepecek, Lefkoşaya gelecek ve belki de yine ilaç bulamayıp gerisin geri dönecek ve hastalığı yeniden nüksedecek; ilaç varsa da hastaya aylık ikinci hakkı verilmeyecek.. Uzaktan gelen hasta ısrarla hakkı olan ilacı istediğinde ve neden verilmediği sorduğunda da oradaki görevli hanım “ Ne yapayım, sistem böyle veremem, ilacın bittiğinde gel” denecek. Yani elinde beş tane ilacı kalan hasta gerisin geri köyüne dönecek ve beş gün sonra tekrar gelecek ve kim bilir o zaman da ilaç bitmiş olabileceğinden ilaçsız kalacak çünkü “SİSTEM BÖYLE !..” Bu nasıl bir sistem ki, hasta artık bu eziyetlerden bıkıp hasta olma riskini ilaç almamaya tercih edecek? Gelelim gazetede okuduğum ve eminim her duyarlı okuyanı hem üzen hem de sinirlerine tavan yaptıran o yazıya..
Bu muameleye maruz kalan şahıs bir MS hastası… Çok sevdiği halasını kaybetmiş ve o gün toprağa vermiştir. Mezarlık dönüşü hem üzüntüsünü biraz dağıtmak, hem de ikinci kutu ilacını almak için Mağusa’dan Lefkoşa’ya kayıbından dolayı matemiyle gelmiş ama o saçma sistemden dolayı alamadan gerisin geriye dönmüş; bir daha da ilaç almamaya karar vermiştir. Kimin umurunda?.. İlaç ezcacılıktaki kadın sistem dedi durdu, vermedi. Burada çalışanlar acaba “insiyatif” denen kavramdan ve halden anlama gibi vicdandan o kadar mı yoksundurlar?.. Ya bu yanlış sistemi yaratanlara ne demeli?.. Onu da siz söyleyin…