Yeni yıla girişimiz daha dün gibi. Oysa onun da dört ayını göz açıp kapayıncaya kadar acısıyla tatlısıyla fark etmeden bitirdik. Geçen bu zamanları çok da huzurlu geçirdiğimiz söylenemez. Bugünü yaşarken yarının ne olacağını bilmeden yaşadığımız bu gezegenin, bize hangi sürprizleri hazırlayacağını bilmeden akıp gidiyor zaman.
Mayıs ayına sayılı saatler kaldı. Her ne kadar doğanın canlandığı aylar olarak nitelense de; güllere mal edilse de bu aylar, 1970 li yıllarda yaşanan olayları örtmeye, 1977 Mayısında yaşanan acıyı unutturmaya muktedir olamaz; o günü belleklerden silemez.
Yarın 1 Mayıs.. İşçilerin ve emekçilerin bayramı. Onların dünya çapında kutladıkları birlik, beraberlik ve haksızlıklarla mücadele günü… İlk kez 1856 yılının 1 Mayıs’ında Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlemişlerdi. 1 Mayıs 1886 da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakmışlardı. Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı.
Günümüzde sosyalist ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs'ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlarlar. Ancak Türkiye de dâhil olmak üzere bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini alır. Bunların en unutulmayanı 1977 yılında İstanbul Taksim meydanında yaklaşık beş yüz bin kişinin katıldığı 1 Mayıs toplantısı oldu. Bu toplantıda göstericilerin üzerine ateş açıldı. Ateş açılması sonucu insanlar kaçmaya çalışırken çıkan izdihamda 34 kişi hayatını kaybetti. Bu yüzden o gün tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçti. Taksimde izdihamdan dolayı ölümlerin gerçekleştiği Kazancı yokuşuna onların anısına 1 Mayıslarda karanfiller bırakılır.
O tarihten sonra Türkiye’de 1 Mayıslar zaman zaman yasaklanarak hep sorunlu kutlandı. 1979 da Sıkıyönetim İstanbul’da miting yapılmasını yasakladı, sokağa çıkma yasağı ilan etti. 1981 de Milli Güvenlik konseyi 1 Mayısı tatil günü olmaktan çıkardı.2009 yılına gelene kadar bu günler olaylarla, polis engelleriyle, kayıplarla ve göz altılarla devam etti. 2009 da Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen önerge ile tekrar resmi bayram olarak kabul edilmesine rağmen Taksimde bu kutlamalar hep engellerle karşılaştı. Son olarak da 2013 te “Taksimi Yayalaştırma Projesi” adı altında 1 Mayısların Taksim’de kutlanması hepten yasaklandı. Bir zamanlar cıvıl cıvıl insanla dolu olan o meydan şimdilerde nerdeyse bomboş, ürkütücü, geniş bir alana dönüştü.
Anayasa ve insan hakları ve özgürlükleri yasalarının olumlu hükümleriyle insanlara istedikleri yerde toplanma hakkı verildiği halde İçişleri bakanı Yerlikaya, hükümetin başından aldığı emirlerle orada toplanmaya yine yasaklama getirmiş ve buna. güvenlik konusunu bahane etmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki bu yıl da kutlamalar yine engellerle karşılaşacaktır. Güvenliği sağlamak devletin ve onu yönetenlerin görevi iken böyle bir bahaneyi öne sürmek sadece acizliklerinin değil, halktan korktuklarının da bariz göstergesidir. Uzun süren iktidarlarında ülkeyi yok etmeye çalışan, halkı ekonomik sıkıntılar içinde süründüren ve sadece kendilerinin ve yandaşlarının çıkarını düşünüp şatafatlı hayatlarını sürdüren bu iktidara halkın artık ne güveni ne inancı kalmıştır. Tüm engellerine rağmen güçleri 1977 Mayısını ve orada hayatını kaybedenleri unutturmaya yetmeyecektir. Kazancı yokuşu ve haklarına sahip çıkmak için orada toplanmanın bedelini hayatlarıyla ödeyenler her zaman hatırlandığı gibi yine hatırlanacak ve tüm yasaklara rağmen kalplerde yaşatılacaktır. Bu yıl 1 Mayıs Taksim meydanında hak edildiği gibi kutlanacaktır.