BİR ŞEHRE ÖZLEM
Bir nefeste çektim seni içime
Tuttum nefesimi kaybolup gitme diye
Gözlerimi yumdum, uçtum boğaza
Süzüldüm martı gibi maviliklere
Seyrettim doyasıya, kazıdım benliğime.
Hey gidi İstanbul!..
Hey koca şehir!..
Sığdırdım güzelliğini kalbime
Seni de getirdim beraberimde
Geldiğim bu yere.
Boğazın yakamozlanan suları
Adaların yeşil çamları
Sultanahmet’in ulu çınarları
Beyoğlu’nun rengârenk ışıkları
Sonsuza dek takıldı gözlerime.
Soluğumla yerleştirdim seni yüreğime
Gidemezsin benden istesen bile. (*)
Her karış toprağında doğanın eşsiz güzelliğini ve tarihini barındıran, yürekleri ilhamla coşturan efsunlu şehir!.. Şiirlere, şarkılara ilham olmuş sevdalı şehir!.. Hey gidi İstanbul!.. Senin muhteşem güzelliğini paylaşmamak, hayatının büyük bir bölümünü sende geçirmiş, sayısız anılarını sana emanet etmiş, tutkunun olan biri için haksızlık hatta ihanet olur. Bu yüzden bugün, seni yazmak; seni hatırlamak; seni yeniden yaşamak, özlemini gidermeye yetmese de benim için farz oldu. .
*****
Muhakkak ki dünyada pek çok güzel şehir vardır ama tarihin, coğrafyanın, doğanın terkibi ile olağanüstü güzelliğe ulaşmış İstanbul’un bir eşi, ondan daha güzel olanı yoktur. Geçmiş tarihte bu topraklarda yaşayanlar konumu ve doğası ile dünyada eşsiz güzelliklere sahip olan bu kente daha da güzellik katmak için adeta yarışırcasına çabalamışlar ve günümüze kadar ulaşan yapıtlarını ona ve kendilerinden sonra gelen nesillere armağan etmişlerdir. Bizans, Ceneviz ve Osmanlı mimarlarının eserleri şehrin her yerinde olanca ihtişamıyla hâlâ ayakta duruyorsa, İstanbul bunu, o zamanların mimarlarına borçludur. Bu konudaki en büyük pay da muhakkak ki özellikle de Mimar Sinan’ındır.
“Dünyanın İncisi” diye de ünlenen şehrin bu üstünlüğü kazanmasında sanat ve edebiyatın önemli bir rolü, sanatçıların, yazarların, şairlerin yadsınamayacak kadar büyük katkısı vardır. İstanbul için yazılmış seyahatnameler, şiirler, şarkılar, İstanbul’u anlatan hikâyeler, romanlar da bu şehrin efsunlu güzelliğinin yazılara, dizelere, notalara dökülmüş halidir. Tıpkı boğazdaki yalılar, İstanbul’un tepelerine serpilmiş camiler, sokak aralarındaki tarihi çeşmeler gibi onlar da İstanbul’un eşsiz güzelliğini yazılarla, şiirlerle, şarkılarla anlatmışlardır.
İstanbul, üzerine belki de en çok şiir yazılan şehirdir. Sayısız şair, mısralarında bu şehrin güzelliklerini anlatmış, şiirleriyle İstanbul’u daha da yüceltmiştir.
Başta İstanbul’un Fatih’i 2. Mehmet olmak üzere divan şairlerimiz onun her köşesini dizelerle anlatmaya ve ölümsüzleştirmeye çalışmışlardır. Lâle Devri şairlerinin en önemlisi olan Nedim bu döneme şiirleriyle adeta damgasını vurmuştur. Nedim, sadece “Bu şehr-i İstanbul ki bi misl ü bahadır/Bir sengine yekpare acem mülkü fedadır” mısralarıyla değil, Sadâbâd’ı, Göksu’yu, Küçüksu’yu bütün canlılığıyla yüzyıllar öncesinden bugüne taşıyan birçok gazeli, kasidesiyle anlatmış olan bir İstanbul şairidir.
Yahya Kemal Beyatlı da İstanbul’a âşık olan şairlerdendir. “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel” mısraının sahibi olan Yahya Kemal, İstanbul’un her semtini, her köşesini büyük bir şevkle şiirlerine yansıtmıştır. İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinde de çoğunlukla İstanbul vardır. Son dönem şairleri arasında, nerdeyse bütün şiirleri buram buram İstanbul kokan Necip Fazıl’ın istisna bir yeri vardır. “ Ruhumu eritip de, kalıpta dondurmuşlar/ Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar” dizeleri de şairin İstanbul’a olan tutkusunun ifadesidir.
Ya Orhan Veli!.. “ İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” ya da “ Urumeli Hisarı’na oturmuşum/ Oturmuş da bir türkü tutturmuşum” dizeleri ve İstanbul kokulu diğer şiirleri ile İstanbul’a tutkun, İstanbullu bir şairdir.
İstanbul’u gören hiçbir şairin, bu şehrin büyüsüne kapılmaması mümkün değil. Nazım Hikmet’ten Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Ziya Osman Saba’dan Behçet Necatigil’e, Sezai Karakoç’tan, Cemal Süreyya’ya birçok şairimiz bu şehrin meftunu olmuşlar, onun güzelliğini şiirleriyle bir kat daha artırmışlardır. Onlar ve diğer sanatçılar sayesinde İstanbul “şiir gibi şehir” olma özelliğini hep taşıyacak, her şeye rağmen(!..) siirle, şarkıyla yaşamaya ve yaşatılmaya devam edecektir. Çünkü o kendinden vazgeçtirmeyecek, aşık olunacak kadar etkileyici ve güzel bir şehir.
İnsan, bu şehre alışmaya görsün. Onun yollarına düşmeden, kollarına atılmadan duramaz. Kız Kulesine el sallamadan, Çamlıca’ nın sarmaşık güllerini selâmlamadan, Adalarda; çamların eski bir masalı anlatan uğultusunu dinlemeden yapamaz. .
(*) İstanbul’a Özlem adlı şiirimden