Güneş arada bir yüzünü gösterse de, hava bugün sisli ve bulutlu… Şiddetli esen rüzgâr, yağmur ihtimalini güçlendirse de bulutları dağıtıp başka yerlere de taşıyabilir. Malum bu mevsim sürprizlerle dolu.. Hem de yalancı.. Bazı insanlar gibi.. Havanın kasveti olumsuz etkilese de, karşı bahçedeki palmiye ağaçlarının nazlı devinimi bir nebze olsun içimi ferahlatıyor.
Evet.. Hava durumu bile bazen olumsuz yönde etkileyebiliyorsa insanı; yalancı, iftiracı, çıkarcı, nankör ve hain insanlar nasıl etkilemesin? Hadi onları geçtim de bu evsafı taşıyan devlet yöneticileri, bakanlar, bürokratlar ve en önemlisi en üst makamı işgal edenlerin haksız ve hadsiz tutumu nasıl etkilemesin?. Nasıl isyan ettirmesin?..
KKTC nin ve bizimkilerin hali belli… Onların çoğu zaten atanmayla koltuklara oturtulmuş, o koltuğu ve çıkarlarını kaybetmemek için kendi toplumunu hiçe sayan üst yönetimin emir kulları. Öyle bir üst yönetim ki o, yıllardır şaibeli seçimlerle bir ülkenin başına oturmuş, kendi bakanlar kurulunu aynen buradakiler gibi kendi sözünden çıkmayan itaatkarlardan oluşturmuş; yargı dahil devletin tüm kurumları hakkındaki tüm yetkileri kendinde toplamış, astığı astık kestiği kestik, Türkiye’nin tüm değerlerini kendi malıymış gibi satma hakkını kendinde gören, yanlış verdiği kararlarla ekonomiyi mahvedip insanları sefil duruma düşüren ama buna rağmen hala devletin başında oturan, çaresiz ve aç bıraktığı insanlardan yalan vaadlerle oy talep etme cesaretini gösterebilen bir kişilik.
Tarafsız olması, tüm insanları taraf ayırmadan kucaklaması gereken, hükümet ve devlet başkanı bir başkan, demokratik olması gereken yerel seçimlerde bile devletin tüm olanaklarını ve devlet bütçesini kullanarak, iktidar tarafından şımartılmış, bakanlığı sırasında yanlış kararlara felaketlere sebebiyet vermiş, konuştukça batan, bazen de abuk sabuk ithamlarıyla sinirden güldüren, rakibinin sanki ayıp bir işmiş gibi eskiden köftecilik yaptığını konu yapacak kadar basitleşip küçülen; kendini ifade etmekten aciz, bir zatı İstanbul’a belediye başkanı yapmak için tüm olanaklarını kullanıp diğer başkan adayını karalama kampanyası başlatıp mitinglerde baş rol oynar mı? Asli görevlerini bırakıp sırf İstanbul u kazanmak için tüm yandaşlarını, bakanlarını, bürokratlarını toplayıp halka güç gösterisi yapmak için özel konvoylarla İstanbul’a çıkarma yapar mı? Sanki İstanbul’u düşmandan kurtarıp yediden fethedecek havalara girer mi?
İstanbul’u ille de kazanmak onun için neden önemli? Bu ihtiras nedendir ki, devletin başı esas görevlerini bırakmış mürettebatıyla İstanbul’a çıkarma yapmış, demokratik olması gereken bir seçimi halkı tehditle, yalanla, iftirayla, hiddet ve hırsla sindirerek kendi adayı için oy toplamaya; rakip adayı genel seçimlerde uyguladığı kirli yöntemlerin dozunu daha da artırarak gözden düşürmeye çalışıyor?
Nedeni uzun zamandan beri belli değil mi?.. İstanbul coğrafi konumu, doğası, tarihi, kültürel yapısı ve zenginlikleriyle dünyanın incisi diye bilinen rantı bol bir mega kent. Yıllardır bu şehrin dokusunu, yeşili, ormanı, toplanma alanlarını imar projeleri uğruna betonla doldurmadılar mı? Ama yetmemiş olacak ki bunun devamını da getirmek istiyorlar. Bir de İstanbul’u İstanbul’luktan çıkaracak meşhur “ kanal İstanbul” projeleri var ki bu seçimi kazanmak istemelerinin önemli bir sebebi de budur. En önemli sebepse seçimden sonra yeni bir anayasayı devreye sokma ve ölene kadar devletin başında kalma hakkını o yasa ile elde edip laikliğin yerine sultanlığı getirerek ülkeyi orta çağ karanlığına sürüklemektir.
Seçime sayılı günler, hatta saatler kaldıkça halkın tedirginliği daha da artıyor, yeni oyunlardan ve ortalığın karışmasından endişe ediyor. Olmadık şey mi? Bu durum, son zamanlardaki her seçimde yaşanmamış mı? Memleketin içişlerinden, asayişinden sorumlu iç işleri, ve sandık güvenliğinden sorumlu adalet bakanı bile bu seçimde taraf tutup meydanlarda canhıraş söylemlerle taraf tutuyorsa halk nasıl endişe etmesin ki?