Hatice İntaç yazdı... "Hayatın anlamı nedir?"

Hatice İntaç yazdı... "Hayatın anlamı nedir?"

Dünya, eksenindeki kayma nedeniyle mi zaman çok çabuk geçiyor yoksa bana mı öyle geliyor? Bilmiyorum...  İlkbahar ne zaman geldi,  iki ayını nasıl tamamladı da sonuncusu olan Mayıs’ın son günlerine ulaştı?. Onu da bilmiyorum.. Eskiden mutlu, başarılı, huzurlu yaşanan zamanlar için “ su gibi aktı” denirdi de bunu – bazı istisnalar hariç-  onca sıkıntının, zorluğun, hayal kırıklığının ve umutsuzluğun yaşandığı şimdilere uyarlamak pek de mümkün değil diye düşünüyorum. Eskiden, çok eskiden öyleydi belki ama artık değil… Eskiye ait güzel duygular bile yerlerini,  durmadan kendini tekrarlayan ve sadece sosyal hayatımızı değil ruhumuzu da bunaltan bir karmaşaya bıraktı.  

Dış dünyamızda yaşadığımız o kadar olumsuzluk ve karmaşa varken bunun içimize, duygularımıza, bilinçaltımıza yansımaması mümkün müdür? Öyle zamanlar insana, geçmişten bugüne kadar; iyisiyle, kötüsüyle yaşadıklarını da hatırlatır ve yeniden yaşatır. Çünkü insan zihninin, yaşadıklarını, duygularını olumlu veya olumsuz diye ayırmadan kaydetme ve bilinçaltına atma gibi bir huyu vardır. Dış dünyamızda özellikle son zamanlarda gelişen ve devam eden negatif durumlar, kontrolümüz dışında devam etse bile bizi etkiliyor. Sadece dıştan etkilemekle kalmıyor iç dünyamızı ve ruhumuzu da karartıyor.

Bu durumlardan biraz uzaklaşıp soluklanmak ve en önemlisi kendimizi tanıyıp değerlendirmek ve karmaşanın yerine huzuru koyabilmenin yollarını aramak için farklı bir konuda yazmak istedim bugün. 

                                                          ******                                         

İnsan, dünyadaki varlıkların en mükemmeli olarak nitelense de;  onun da olanakları, yapabilecekleri sınırlıdır. Bunun en önemli sebebiyse ölümlü oluşudur. İdealleri, yapmak istedikleri, hayalleri olan insanın ne yazık ki bunları gerçekleştirmesi ömrünün yetersizliği ile olduğu kadar kâinatın sırrına tam anlamıyla vakıf olamamasıyla da alâkalıdır.

Bazılarımız kabullenmekte zorlansak da, içinde yaşadığımız gezegen de tıpkı bizim gibi yaşayan bir varlıktır. Nefes alıp veren, hisleri ve kalbi olan bir varlık.. Soluduğumuz hava, mevsimler, denizlerdeki gelgitler, gündönümleri ve ekinokslar, bitkilerin mevsimlere göre dağılışları düşünüldüğünde bunun doğru bir kavram olduğunu anlamak o kadar da zor değildir.

Hayat çoğu zaman beklenmeyen iyi veya kötü sürprizlerle birlikte gelir. İnsanın gücü ve yetenekleri bazen bunlara müdahale etmeye yetmez. Ona bir bakıma “kader” deyip geçeriz ama bir de kendi hatalarımızdan ve dikkatsizliğimizden dolayı yaşadığımız olaylar vardır. Öyle zamanlar olur ki bu hatalara düşmemek için kendimizi sorgulamaya başlarız. Bunu yaparken daha da ileri gider, kişiliğimizi çözmeye çalışır, içimizdeki “ben”i keşfe çıkar, yaşamı anlamının ne olduğunu düşünürüz. Gerçekten nedir şu başı belli ama sonu nereye kadar gideceği belli olmayan hayatın anlamı?

                                     *****

Tanrının takdiri ile mi yoksa tesadüfen mi (?) geldiğimiz bu gezegende nasıl yaşadığımızın farkında mıyız? Yaşam sınırlarımızı, amaçlarımızı biliyor muyuz? Hayatı düşünmeden, hissetmeden  tüketirken neden bu gezegendeki varoluş nedenlerimizi hiç sorgulamayız?.  İnsan da dahil bütün canlılar dünyadaki hareketin, bilincin zaman ve uzay içinde gelişiminin birer parçası değil midir?. Kendimize neden bu kadar vurdumduymaz olabiliyoruz?

Bilincimiz hep, gündelik hayatın; yapılması gerekenlerinin kuşatmasında. Her an bir şeylerin peşinden koşuyoruz. Güya hayatı anlamlandırmak için durmadan bir şeylerle meşgul oluyoruz. Örneğin televizyonda dizi veya film izliyoruz ve oradaki karakterler bile kendi potansiyelimizden daha çok ilgimizi çekiyor. Kimlik bilincimizi hep bir kenara itip bazen anlamsız konuların bile peşine düşüyoruz. Bu yüzden de her gün biraz daha kendimize yabancılaşıyor; kendimizde kayboluyoruz. Dünyada deneyimlenecek, yaşanacak; hayatı huzurlu kılacak o kadar çok şey varken sadece bir noktaya takılı kalmak, ömür dediğin şeyi boşa tüketmek demektir. İçimizdeki anlam veremediğimiz boşluğu ve tatminsizliği doldurmak ve hayatımızı anlamlı kılmak da, yaşadığımız süre içinde en çok neyle huzurlu ve mutlu olacağımızı keşfedip ona göre yaşamaktır