Saat 02:00 dolaylarındaydı. Mağusa’dan gazeteci dostum Gamze aradı. Açıkçası çalan telefon ile birlikte bir kez daha gerildim. Saat 23:00 sonrasında gelen her telefonun çalışında garip bir endişe kaplar yüreğimi. O saatte gelen telefonunda iyi bir haber olmadığını fark etmiştim. Gamze ilk olarak gazetenin baskıya girip girmediğini sordu. Ardından ise Mağusa’da yaşanan cinayetin detaylarını aktardı. Bir anda yüzüm daha da düştü. Gerildim ve detayları aldım. Daha gençliğinin baharındaki 19 yaşındaki bir genç cinayete kurban gitti. Diğer yandan ise bir diğer gencin hayatı karardı. Yeni güne merhaba demem işte bu şekilde oldu. Sabah saatlerinde ofise geldiğimde sosyal medyada elektrik trafo direğine asılmış olarak duran bir köpeğin görüntüsü ile buluştum. Sadist ruhlu birileri bir köpeği infaz etmişti. Vay be dedim. Demek ki katil ruhlu olmak, cinayet işlemek böyle bir şey. Son zamanlarda çok daha hassas olduğum bir dönemdeyim. Bu hassasiyetim kişilik olarak negatif birisi olmamama karşın, negatif olayların hayat içinde daha da belirgin olmasından geçiyor. Hiç bilmediğim, hiç tanımadığım, hiç görmediğim insanlara üzülüyorum. Çocukluk zamanlarımda, rahatsızlanan ve yaşlanan dedem ve olur olmaz yere gözyaşı dökmesi, aniden ağlamaya başlaması aklıma geldi. Duyduğum bir hikaye, gördüğüm bir film bile zaman zaman göz pınarlarımın boşalmasına neden oluyor. Sanıyorum insan büyüdükçe, yaşlanmaya başladıkça acılar biriktiriyor. Bu acılar yüreğinde derin çatlaklar oluşturuyor. Dün Türk Ajansı Kıbrıs’ın haberlerinden birisi yine Detay’da yer buldu. Bu habere sevgili dostum Özgül Gürkut Mutluyakalı’nın imzası vardı. Haberde Kıbrıslı Türklerin, 1974’ten bugüne trafikte 1830 kurban verdiği dile getiriliyordu. Kesinlikle bu rakam yine haberde de vurgulandığı gibi bu rakamın 1963-74 arasındaki toplumlararası çatışmalardaki kayıplardan çok daha fazla… Benzer istatistikler kanser vakaları için de olduğu biliniyor. Hiç bilmediğimiz, hiç tanımadığımız insanların kötü haberleri bizi derinden etkiliyor. Kaza, kanser derken bunlara bir de uyuşturucu rakamları ekleniyor. İşin garip yanı uyuşturucu kaynaklı ölümlerin olduğu bir ülkede biz havanda su dövüyoruz. Turizm memleketi olduğunuzu iddia edebilirsiniz. Ercan’da yalnızca ekim ayında 2 bin 243 uçağa ve 317 bin 905 yolcuya hizmet verebilirsiniz. Ancak bu ve benzer rakamlar sizi turizm memleketi yapmaya yetmez. Kumarı, gece kulüplerini aklayamaz bu rakamlar. Ne de batan küçük işletmeleri. Öğrenci alımı konusunda rekorlar kırabilirsiniz, üstelik dünyanın farklı noktalarına kampusler de açabilirsiniz. Ancak, bu da sizi eğitim adası yapmaz. Bu rakamlar da sırf adaya uyuşturucu satmaya gelen, parmağım kalınlığında altın zincir takan, en son model en lüks arabaları süren sözde öğrencilerin sattığı uyuşturucuları, öğrenci fuhuşunu aklamaz. Devlet olmanın gereği olan denetimler adam gibi yapılmazsa daha kaybedecek çok şeyim olacak.