Gözlerini kapat ve hayal et… Rüyalarına girsin umutların, hayalleri, aşkların… Beşparmaklarda dereler akar, şırıl şırıl. Kuşlar cıvıldaşır, uzun çınar ağaçlarında sincaplar zıplar, arılar rengarenk çiçeklerde vızvızlar. Sevgilinle el ele, göz göze, yanak yanağa… Yemyeşil çayırlar üzerinde, O’na “AŞKIM” diyecektin ki.. Bir ses “uyan artık bu kadar hayal yeter” diyor. Gözlerini açınca… Gerçekler önünde sırıtıyor. İşsizliğin, çaresizliğin, umutsuzluğun ve yalnızlığın… Ve bir daha dönmemek üzere seni terk edip giden sevgili. Yüreğine bir taş oturmuş ki, her şey boğazında düğümlendi, nefes aldırmıyor. Hayallerinden uyanınca insan gerçekler sırıtır. Pişmanlık duysa da itiraf edemez. Bahaneler üretir pişmanlığına, yalan söyler. Kendi kendini aldatır. Çevresindekileri ikna ettiğini sanır. “Biz demedik mi?” diyen dostlarını kırar geçirir. GERÇEKLER ACIDIR sözü ne ki? Acıtır, sızlatır, duygularını, hayallerini kurutur. Buna rağmen, nedense insan doğadan, her şeyden ve herkesten üstün olmayı düşler. “Zirveye nasıl gidilir hayalleri” ve inat, yaşamları alıp götürse de… “BENİM BİR RÜYAM VAR” (I Have a dream) diyen Amerika’nın zenci lideri Martin Luther King hayalleri uğruna vurularak öldürüldü. Mandela zindanlarda çürüdü. Rosa Luxemburg, Polonya, Alman ve Avusturya’da sosyalist ideolojiyi ve Marksizmi savunan ve yaymaya çalışan bir kadındı. Tutuklu bulunduğu zindanda, ölene kadar dövüldükten sonra cesedi bir nehre atıldı. Hayalleri uğruna kadınlarda ölür; OLOF PALME’nin hayalleri var mıydı? Yaşamını barışa adamış savaş karşıtı İsveç Başbakanı Olof Palme, karısı ile el ele Stockholm’un bir caddesinde yürürken, korkak bir tetikçi tarafından sırtından vuruldu. Vietnam savaşında, ABD’yi kınamaya cesaret gösteren tek devlet adamıydı. Vietnam için, Nixon’a yazdığı mektup hala akıllardadır. Çekoslovakya’nın işgalinde Sovyetleri sert şekilde eleştirdi. Düşleri, hayalleri, umutları, sevdaları O’nları terk ettiler. Ve gerçekler kaldı vurulduğu yerde.