Aslında, bu güne kadar; Her nedense, dünyamızda barıştan ve özgürlüklerden yana olan insanlar, dünyadaki sınırların gerekli olup olmadığını hiç tartışmadılar! Toprağın, ağacın, ormanın, derelerin, nehirlerin, denizlerin “milliyeti” olur mu? Kahveye Türk kahvesi, votkaya Rus votkası, çaya İngiliz çayı derseniz; sahiplenmekten ve aidiyetten kaynaklanan sorunlar yaratmış olmaz mısınız? Dünya haritasına “ yapay “ olarak çizilen ülke sınırları; bana göre savaşların, kavgaların, düşmanlıkların en büyük nedeni olarak karşımızda duruyor! Dünyamızda; Yer altında veya yer üstünde doğal olarak bulunan ve insan ile diğer canlıların yaşaması işin gerekli olan her şey; Ve insanlar tarafından üretilen ürünler, tüm insanlara aittir. Doğal kaynaklar, insanların ihtiyaçlarına göre, planlı olarak kullanılsa; Üretilenler, israf edilmeden eşit paylaşılsa; Doyumsuzluk, gasp ve işgallerden kaynaklanan insan hakları ihlalleri, katliamlar, tecavüzler, soykırımlar yaşanır mıydı? Sınırlar kaldırılsa, insanlar hiçbir engele takılmadan tüm dünyayı dolaşabilse, yerleşebilse; Dilediği yerde yaşayabilse… Hayal mi görüyorum? Yoksa uykuda mıyım? Lütfen biribeni uyandırsın! “- Sayıklayıp durma, insanların bencilliği genlerinden miras olarak nesillerine aktarılır. Bu söylediklerin asla olmaz “ desin! Olur! Yarından itibaren, dünyanın her tarafından akil insanlar bir araya gelir ve ısrarla bu düşünceyi savunurlarsa… İlk etapta sınırların kaldırılması ve serbest dolaşım başarılabilir. Sanayileşmiş ülkeler, teknolojiyi dünyanın her tarafına serbestçe taşıyabilir… Silah fabrikaları kapatılır. Varsın; tank, top, savaş uçağı, kitle imha silahları üreten fabrikalar domates salçası üretsin! Hastalıkların ortadan kaldırılması ve tüm insanlığın esenliği için bu fabrikalarda ilaç üretilsin. Silah üretimine ve geliştirilmesine yapılan yatırım, barışçıl amaçlara yatırılsa… …Söyleyin ey aklı başında olan insanlar! Putinler, Obamalar, Erdoğanlar, Merkel hanımlar; hayal mi bu? Yarın uçağa binip; Vizesiz ve pasaportsuz nereye gitsem acaba? Vietnam’a gitsem ve Tıp Fakültesinde birlikte okuduğum arkadaşlarımı ziyaret ettikten sonra, Japonya’ya uğrasam. Arkadaşım Dr. SatoruSakamotoyu ziyaret ettikten sonra, insanların barış içinde yaşadığıYemen’de Dr. El Kırbaşi El Amin El Ahmet dostumu ziyaret etsem… … hayal mi bütün bunlar? Kırk yıldır haberini alamadığım Kolombiyalı arkadaşım HoseMari yaşıyor mu? Ya siyah gözlerinden gözyaşı yerine hüzün akan Sudanlı dünya güzeli Fatima? “- Hayatımı Afrikalı çocuklara adayacağım “ demişti mezun olup giderken… Yaşıyorsa, yetmişinde olmalı… Yaşlanmış siyahi ellerini göğsüme bastırıp ağlamak istiyorum!