1986 yılından itibaren ekonomik paketlerle yürütülen ekonomimiz birtakım kişilerce başarısız olmuş ve de her protokolün giriş kısmında yazan ‘’Bu paketin amacı KKTC’nin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlamaktır’’temennisine hiç ulaşılamamıştır. Hala daha Bir parti başkanı ve eski Başbakan yardımcımıza göre bu paketleri uygulatan ve denetleyen TC.Yardım heyetinin mandasında hükümetçilik oynamaktayız. Paketleri okursanız gerçekten pakete karşı çıkamayacağınız öneriler mevcuttur ama şeytan teferruatta gizlidir. Paketi tartışırken karşı çıkamayacağınız hususlar önünüze serilir ve şeytanlıkları tartışmaya sıranız gelmez. zaten bunların belirgin olanları da yazılı değildir. Bence uygulanan bu paketler tam anlamıyla hedefine ulaşmaktadır. Ekonomik paketlerin gerçek hedefi’’Statükoyu korumak ve güçlendirmek ve buna karşı şöyle direnç gösterecek kesimleri İtibarsızlaştırma, Haysiyetsizleştirmedir.’’ Bir Ekonomik protokol düşünün nüfusu bile belli olmayan bir ülke için yapılıyor. Hesap KKTC kayıtlarına göre 240 dış kaynaklı bilgilere göre 440 bin bir nüfus, üstelik bu nüfusa turist ve öğrencileri da dahil ettiğinizde kim bilir kaç olur. Yani ekonomik paketin hazırlanmasında veriler kafadan sakat. İşte örnek Hastanelerimizin acil servislerine gidin ve yaşayarak görün. Yazımın başlığına gelince, Yukarıda özet olarak belirttiğim aksaklıkların yansıması bu paketle topluma şöyle yansır. Söz konusu olan ekonomik ve sosyal kalkınma ise bu iki kalkınmanın temeli da üretim olmalı, üretime dayalı ihracat olmalı ve de dış ticaret açığı bacasız fabrika dediğimiz Eğitim ve Turizm sektöründen olmalı. Şimdi bu başlıklara bir bakalım.; Üretim artırıldı mı hayır,Üretime dayalı ihracat artırıldı mı hayır,bacasız ekonomiden gelirlerimiz var mı hayır çünkü eğitim kurumları vergiden muaftır,Turizmden beklenen gelirler toplandı mı?kesinlikle hayır.Ticari vergilendirmede Hesap uzmanlarının onlar adına verdikleri bilançolar aynen kabul edilmiyor mu? Araştırma hükmü varken bu güne kadar araştırılanı görmedim. Bütün bunlar böyle olurken devlet gelirleri kağıt üstünde kalan memur vergilerine, harçlara ve götürü usulde vergilendirilen esnaf ve zanaatkarın sırtına kalmaktadır. Piyasada kullanılan para çalışanın maaşı ve öğrencilerin yaptığı harcamalara kalmaktadır. Turizm demiyorum çünkü o kesim gelir otele girer, çıkar uçağa biner. Asgari ücretin bile açlık sınırının altında olduğu, memur maaşlarının ve de sosyal haklarının küçültüldüğü bir ekonomide insan yaşamı zora girer. İşte bu nedenlerle piyasaya düşen para her yıl azalmakta öğrencilerin yaz döneminde minimuma düşmektedir. İşte bu düzen içerisinde gerek halkımız gerekse küçük esnaf ve zanaatkarımız borçlanma yönüne gitmektedir fakat ne halkımız nede esnaf ve zanaatkarımız borçlarını ödeyememekte,çeklerini onere edememekte veda bunun sonucunda KKTC Merkez Bankası’nın kara listesine girmektedir.Bu kara liste her gün artmakta ve nerdeyse o Statüko temsilcilerinin ve yardakçılarının dışında halkımız bu listede yer almaya başlamıştır.Üstelik bu kara listeden kimsenin çıkması mümkün da değildir,bir defa bu listeye girdiniz yandınız ömür boyu o listedesiniz. (Devam edecek)