"Dünyada ve ülkemizin içinde bulunduğu bölgede yaşanan gerginlikler ve derinleşen ekonomik krizin uzun süre daha devam edeceği görülmektedir. Üretmek yerine tam anlamıyla dışa bağımlı bir tüketim toplumu haline gelen ithalata dayalı ekonomisi ile KKTC’nin dış ticaret açığı her geçen gün artmaktadır. İthalatın %60’tan fazlasının Türkiye’den yapıldığı, (2017 yılı rakamlarına göre 1.043.002.512 Dolar) bunun büyük bölümünün ise döviz üzerinden gerçekleştiği görülmektedir. Bu noktadan hareketle Türk Lirası’nın değer kaybından kaynaklanan ekonomik kriz ülkemizde Türkiye’den çok daha fazla hissedilmektedir.
2018 yılının başından itibaren TL’nin değer kaybı ile, döviz fiyat etiketleri halkın belini bükmüş, temel gıda maddeleri, akaryakıt ve elektriğe yapılan fahiş zamlar dar ve orta gelirli vatandaşı açlık sınırının altında yaşamaya mahkum etmiştir. Alım gücünün yarı yarıya azaldığı bu dönemde parasını alın teri ile, emeğini satarak kazanan vatandaşın elini taşın altına koyacak dermanı kalmamıştır.
Özel sektörde sendikalaşmanın önünü tıkayan, dolayısı ile özel sektör çalışanlarını işverenin insafına bırakan, asgari ücretin belirlenmesi aşamasında çalışanların çıkarlarını gözetmeyen hükümetin, kamu çalışanlarını özel sektör çalışanları ile karşı karşıya getirme çabası içinde olduğu gözlemlenmektedir.
Yaşanan krizi aşmak adına “Toplumsal Seferberlik” çağrısı yapan Hükümet’in fedakarlığı yalnızca emekçilerden beklemesi anlaşılabilir bir tutum değildir. İlk fırsatta kamu çalışanlarının gelirine göz diken bu anlayışı kabullenmemiz sözkonusu olamaz. Toplumsal seferberlik ancak toplumsal mütabakat ile mümkündür. “BEN YAPTIM OLDU” şeklinde bir dayatma ile, çalışanlar hilafına Kanun Hükmünde Kararnameler ile toplumsal barışı ve çalışma barışını sağlamak mümkün değildir. Hazine Çalışanları Sendikası olarak bizim hükümetten beklentimiz çalışan hakları açısından bu denli önemli kararlar alınırken büyük küçük ayırt edilmeksizin kamuda örgütlü tüm sendikaların görüşlerinin alınmasıdır.
Devlet bütçesinin dengesini sağlamak amacı ile başka hiçbir yapısal tedbire başvurmadan ilk olarak kamu çalışanı maaş ve özlük haklarında kısıtlamaya gidilmeye çalışılması KKTC hükümetleri arasında alışkanlık haline getirilmiştir. 47/2010 sayılı “Göç Yasası” ile zirveye ulaşan ve her krizde tekrarlanan bu tavır ile fedakarlık yalnızca tek taraflı olarak çalışanlardan beklenmektedir. Başka herhangi bir tedbir alınmaksızın kriz bahanesi ile hukuku hiçe sayarak 2011 yılı sonrası işe başlayan kamu çalışanlarının maaşlarında yapılan %45’lik kesinti halen devam ettirilerek tüm fatura çalışanlara kesilmektedir. Bir yandan savurganlık devam ederken diğer yandan 7 yıldır devam eden zorunlu fedakarlık görmezden gelinmektedir.
Bütçe dengesi yalnızca tek bacaklı bir eşitlik değildir. Devlet gelirlerinin giderleri karşılama performansı olarak bütçe dengesi sağlanmak isteniyorsa ilk olarak bütçe gelirlerinin tam ve eksiksiz toplanması en önemli adımdır.
1.Bütçenin dengesini sağlamak amacı ile öncelikli olarak kesinleşen devlet alacaklarının ivedilikle tahsili yoluna gidilmelidir. “Yeni Vergi Yasası” ile Servet-Varlık Vergisi, “Nereden Buldun Yasası” düzenlemeleri yapılmalı dolaysız (doğrudan) vergiler hakça, istisnasız olarak toplanmalı ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır.
2.%60’a varan kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması ve kara para ile mücadele alanlarında acil önlemler alınmalıdır.
3. Yabancı sermayelere sağlanan vergi muafiyetleri yeniden değerlendirmeli, kriz dönemlerinde askıya alınmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
4. Bütçe gider kalemlerinde tasarruf tedbirleri uygulanmalı;
5.Temsil ödenekleri kısıtlanmalı veya tamamı kaldırılmalıdır,
6. İzaz ikram ödenekleri kısıtlanmalı veya tamamı kaldırılmalıdır,
7. Yurtdışı temsil ödenekleri kısıtlanmalı veya tamamı kaldırılmalıdır,
8. Dış temsilcilik giderleri kısıtlanmalı ve etkin denetimleri sağlanmalı, performans değerlendirmesine tabi tutularak gereksiz görülmesi halinde kapatılmalıdır
9.Örtülü ödenek kısıtlanmalı veya tamamı kaldırılmalıdır,
10.Siyasi partilere yardım ödenekleri kriz dönemlerinde kısıtlanmalı veya tamamı kaldırılmalıdır,
11.Eğitim Bakanlığı altında yer alan Taşımacılık ödemeleri etkin ve çağdaş bir sisteme kavuşturularak amacına yönelik olması sağlanmalıdır,
12.Yeni makam aracı alımları durdurulmalı, makam araçları ile resmi hizmet araçlarınnın yerinde ve tasarruflu kullanılıp kullanılmadığı etkin şekilde denetlenmelidir,
13. Daire ve bakanlıklarda tasarruf tedbileri alınması yönünde genelge çıkarılmalıdır
14.Müdür, müsteşar, milletvekili ve bakanların cep telefonu harcamalarında tasarrufa gidilerek etkin denetimleri sağlanmalıdır,
15.Mal ve hizmet alımlarında tasarrufa gidilerek denetimlerinin sağlanması amacı ile “Mali Kontrol Yasası” çıkarılmalıdır,
16.Rüşvet ve yolsuzluk ile mücadele edilmeli, sanık veya şüphelilerin adalet önüne çıkarılması sağlanmalıdır.
Hazine Çalışanları Sendikası olarak hükümetin alacağı ekonomik tedbirlerde tek yanlı olarak yalnızca çalışan maaş ve özlük haklarını hedef alması, yukarda saydığımız önerilere kulağını tıkaması, fahiş zamlara devam etmesi halinde eylemlere başlamak zorunda olacağımızı ve tasarruf tedbirlerine yardımcı olmak amacıyla devlet ödemelerinin durdurulması konusunda adım atmak zorunda kalacağımızı tüm kamuoyuna saygıyla duyururuz"