“Hedeflerimiz doğrultusunda çalışıyoruz”

İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, sürdürülebilir yapıda olmaktan çıkan belediyelerle ilgili yeni yasa tasarısının idari ve mali denetim noktasındaki sıkıntıların giderilmesi için düzenleme içerdiğini belirtti.

İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, sürdürülebilir yapıda olmaktan çıkan belediyelerle ilgili yeni yasa tasarısının idari ve mali denetim noktasındaki sıkıntıların giderilmesi için düzenleme içerdiğini belirtti.

Baybars, “Belediyelerimiz artık üç ayda bir finansal mali tablolarını hazırlayacaklar ve iç muhasebe tutulacaklar. Üç ayda bir denetime tabi olacaklar, faaliyet raporlarını sunacaklar, strateji planlarını ortaya koyacaklar” dedi.

Ayşegül Baybars ayrıca belediyelere verilen devlet katkısının, nüfusa göre verilmesinin de getirileceğini belirtti. İçişleri Bakanı Baybars, katıldığı bir televizyon programında, gündemdeki yaslar ve bakanlığın hedefleri hakkında açıklamalarda bulundu. Bakanlık Basın Bürosu’ndan verilen bilgiye göre, programda yerel yönetimler konusunda bilgi veren Baybars, “Ülkemizde reform denince akla iki konu geliyor. Bir tanesi kamu reformu ve diğeri de yerel yönetimler reformudur. Maalesef üzerinde uzun yıllardır konuştuğumuz ve aslında sonuçlandıramadığımız iki büyük konu. Belki de reform niteliğini bile geçmiş durumda artık bir gereklilik haline gelmiştir” dedi.

Baybars, şöyle devam etti:
“Tabi ki kamu reformu bir yana yerel yönetimlere baktığımız zaman göreve geldiğimizde şunu gördük, dışardan da baktığımızda yerel yönetimler sürdürülebilir bir yapıda olmaktan çıktı. Nasıl çıktı? Biliyorsunuz yasada yüzde 9.25 bir katkı payları var devletten aldıkları ve bir de kendi yerel gelirleri var. Birçok belediye özellikle kırsal bölgelerde gelir kaynakları kısıtlı olan oralarda belli sektörlerin gelişmediği kırsal kalkınma veya ekonomik kalkınmanın çok fazla ilerlemediği bölgelerde ciddi anlamda gelir sıkıntıları vardır.”

“KENDİ KAYNAKLARIYLA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAPIYA KAVUŞTURULMALI”

Bugün yerel yönetimlerin merkezi hükümete çok fazla muhtaç olmadan devlet katkı payıyla değil de kendi yerel gelirleriyle sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmalarının temel hedef olması gerektiğini kaydeden Baybars, “Bu konuda belediyelerimiz gerçekten de katkı istiyorlar” ifadelerini kullandı.

51/95 sayılı yasanın mali anlamda günün koşullarına uygun olmadığına dikkat çeken Baybars, gelir niteliğine sahip unsurların veya gelir kalemlerinin çok düşük tutulduğunu ifade etti.

Baybars konuşmasına şöyle devam etti: 
“Dolayısıyla bu gelirleri toplamada tahsil etmede, gelir çeşitliği yaratmada sıkıntıları vardır. O yüzden ilk olarak ele alınan bu konu oldu. Biliyorsunuz geçmiş dönemden kalan bu yasa tasarısı mecliste kadük olmuştu. Geçmişte yapılan çalışmalarla da temelde belediyelerimizin mali durumlarını iyileştirme maksatlı gelir getirici faaliyetleri artırma amaçlanıyordu. Biz bu yasa tasarısını ele aldığımızda aslında yasa tasarısında tabi ki olumlu iyileştirmeler vardı ama özellikle geçtiğimiz yerel seçimlerden sonra tüm belediyelerle yaptığımız görüşmelerde olumlu ama yeterli olmadığı konusunda hemfikir olunca, yasayı direkt meclise göndermek yerine yasa tasarısı üzerinde çalışmak istedik. Çalışmaya başladık. Bu bağlamda da belediyeler birliği ciddi anlamda katkı koyuyor, ciddi anlamda reformu önemsiyor, tabi ki belediyeler birliğiyle ve belli belediye başkanlarıyla hemfikir olmadığımız konular da vardır. Ama ciddi anlamda hedefe giden yolda ilerliyoruz. İlk olarak gelir artırıcı hususlar çok önemli. İkincisi ise belki hukuki olarak baktığımızda belediyeler özerk, her ne kadar anayasada özerklikleri farklı tanımlansa da, özerk oldukları yazmasa da aslında hepimizin bildiği gibi idare hukukundan dolayı özerk yapıya sahiptirler. Belediyelerimizin özerkliklerine zeval vermeden ‘İdari Vesayet’ anlamında merkezi hükümetin bazı noktalarda yerel yönetimlere biraz dokunması gerekiyor. Özellikle göreve geldikten sonra bunu çok daha net görüyorum. Bu da hangi alanlarda olmalıdır; daha çok idari ve mali denetim konusunda. Çünkü bugüne kadar belediyelerin hedeflenen o sürdürülebilir yapıya sahip olmamasının temel nedeni, kendi gelirlerini doğru maksatlar için veya bütçeleri çerçevesinde yapmamaları, ya da doğru bütçeleme yapmamaları, iç muhasebelerinin olmaması, dış murakıp hizmetlerinden doğru yararlanamamalarından kaynaklanmaktadır.” 

YENİ BELEDİYELER YASA TASARISI 

Yeni Belediyeler Yasa Tasarısı’nda idari ve mali denetim noktasında da sıkıntıların giderilmesi için düzenleme yapıldığını anlatan Bakan Baybars,  “Belediyelerimiz artık üç ayda bir finansal mali tablolarını hazırlayacaklar ve iç muhasebe tutulacaklar. Üç ayda bir denetime tabi olacaklar, faaliyet raporlarını sunacaklar, strateji planlarını ortaya koyacaklar. Bununla birlikte belediyelerin temel de devlet katkısının nüfusa göre verilmesi getiriliyor. Tabi bu merkezde olanlara, büyük belediyeler daha çok katkı sağlarken kırsal belediyelerin sürdürülebilirliğini etkiliyor” dedi.

Bu konuda dünyadaki diğer uygulamalara bakıldığı zaman sadece katkı payları nüfus oranına göre değil, gelişmişlik düzeyi, kırsal bölgelerdeki coğrafi konumları gibi durumlara göre yüzde 10, 15’lik hatta yüzde 30’a kadar değişken bir katkı parametresi olduğuna dikkat çeken Baybars, bakanlık olarak bu konuyu tartışmaya açtıklarını kaydetti.

Konuşmasını “Geçmiş dönemlerde bu konu tartışmaya açılmamıştı. Biz bunu da tartışmaya açtık” şeklinde sürdüren İçişleri Bakanı, açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Nüfus oranını baz alan bir anlayışta kalınmıştı. Merkezi hükümet olarak ortaya koyduğumuz bir vizyon vardır. Sadece nüfusa bağlı kalınmasını istemediğimizi söylüyoruz.

Bununla ilgili belediyelerimizle yapmış olduğumuz görüşmelerde de birkaç kez bu konuda varsa önerilerini de sunmalarını istedik. Çünkü biliyoruz ki bu reformu yapacaksak belediye başkanlarının niyeti ve isteği olmadan bunu gerçekleştiremeyiz. Doğalı da bu şekilde olmalıydı. Kendilerinin yönettiği alanlardaki öneriler bizim için kıymetlidir. Biz sadece merkezi hükümet açısından baktığımızda bir yere kadar görebiliyoruz. Dolayısıyla belediye başkanlarımızın bakış açısı bizler için çok önemlidir. Tabi bir miktar cezaları artırdık. Bu da çok önemliydi. Aslında bu 51/95 sayılı yasa tasarısını biraz reformun ilk bacağı gibi değerlendirmek gerekiyor. O yenilikçi reformist yasa dediğimiz yasa bu değildir. Çünkü esas soru şudur: belediye sayısı azaltılacak mı? Tabi ki 28 belediye sürdürülebilir bir sayı değildir. Ve bazı belediyelerin sınırlarının da değişmesi gerekiyor. Baktığımız zaman idari sınırlar doğru tanımlanmamıştır.”

“2008’DE ÇOK ENTERASAN İDARİ SINIRLAR DOĞDU”

2008 yılında köylerin ve aslında muhtarlıkların da bağlanmasıyla birlikte çok enteresan idari sınırlar doğduğuna işaret eden Baybars, Mesarya bölgesinde yolun karşı tarafında olan köylerin başka bir yere bağlanabildiğini ve buralara hizmet götürmekte sıkıntılar oluştuğunu kaydetti.

Baybars, söyle devam etti:

“Mesela Lapta bölgesinde dağın yamacında kalan yerler gibi. İdari sınırların ve bu anlamda birbiriyle paralel ilişki içerisinde olan belediyelerin birleştirilmesi tartışılmaktadır. Bu sayının ne olacağı veya bu sayı belirlenirken nasıl bir hizmet modeliyle daha verimli davranacağımız konusu önemlidir. Bazı belediyelerimizin bu belediyelerin tamamı kalsın ama büyük belediyelere hem daha fazla gelir verelim, hem de gelir getirici kalemlerini artıralım, gelir getirici kalemleri artırılırken çok daha fazla hizmet verelim diyorlar. Örneğin, imar yetkisini, çöp toplamayı, kanalizasyon gibi büyük yatırım isteyen işleri büyük belediyeler yapsınlar. Diğer kırsaldaki belediyelerimiz de biraz daha yetkileri azaltılmış ama orada yerel demokrasiyi temsil eden başkanlıklar gibi olsun diyorlar. Bu da tartışılabilir. Fakat bölgesel gelir imkânlarına baktığımızda bu çok da gerçekçi değildir. Bu konuda uzun soluklu düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ada ölçeği çok küçük, bu nedenle etraflı düşünmek gerekiyor. Çünkü esas olan istenilen hizmetlerin vatandaşa ulaşmasıdır. Bu hususta biz kendimize 2019 Ekim ayını hedef olarak koyduk. Tüm taraflarla bu konuda en iyiye ulaşmak için istişare ederek yolumuza devam ediyoruz.” 

“HEDEFLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA ÇALIŞIYORUZ”

İçişleri Bakanlığı’nın hedefleri doğrultusunda İskân ve Tapu dairelerinde yapılan yenilikler hakkında da bilgi veren Baybars, tapuda devrim niteliğindeki otomasyon sistemi hakkında atılan adımları anlattı.

Tapu işlemleri için malın bulunduğu ilçeye gitme eziyetine son verildiğini aktaran Baybars, eskiden sadece malın bulunduğu ilçeden yapılabilen birçok işlemin, tüm ilçelerden yapılabilmesi mümkün kılındığını, hayata geçirilen yeni düzenlemeyle de tüm ilçelerden yapılmaya başlanan işlemlerin vatandaşa hızlı ve çağdaş hizmet konusunda ciddi kolaylıklar getirdiğini vurguladı.

İçişleri Bakanı Baybars, tapuda satış, bağış, takas olmak üzere tüm tapu devir işlemleri, ipotek tesisi, ipotek yenileme ve ipotek kaldırma olmak üzere tüm ipotek işlemlerinin artık çağdaş ülkelerdeki gibi yapılabildiğini vurguladı. 

“TAPUDA İŞLEMLER ARTIK ÇOK DAHA KOLAY”

Baybars, bunun yanı sıra tapu haritalarının verilmesi işlemlerinin, veraset yoluyla yapılacak tüm veraset intikal işlemlerinin, Taşınmaz Mal Araştırma Belgesi verilmesi işlemlerinin, zayi koçan başvurusu ve verilmesi işlemlerinin, sınır tespiti, taksimat, bölme, parselasyon, site ve apartman kaydı gibi tüm kadastro işlemlerinin başvurularının artık çok daha kolay ve eziyetsiz olduğunu belirtti.

İçişleri Bakanı Baybars, imar planlarında kat edilen aşamalar hakkında da soruları yanıtladı. 

Ülkesel Fiziki Plan temel alınarak çalışmaların devam ettiğini söyleyen İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars, emirnamelerin geçici enstrümanlar olduğunu ve esas hedefin imar planlarını hızlıca hayata geçirmek olduğunu yineledi.

“ÜÇ BÖLGE İÇİN DE AYRI AYRI STRATEJİ VE VİZYON KONUSUNDA ÇALIŞMA YAPILDI”

Ayşegül Baybars konuşmasını şöyle tamamladı:
“Şehir planlamaya baktığımız zaman elimizde 1989 yılında geçen bir imar yasası var. Hali hazırda 2015 yılında çıkan bir ülkesel fizik plan var. Ve ülkesel fizik planı bizlere bütün KKTC’nin imar konusunda temel vizyonunu ortaya koyuyor. Bu vizyon, hedef ve stratejilerin bölge bölge, hangi tür kalkınma ile hangi tür büyüme, nasıl sürdürülebilir bir çevre yaratılacağını, nasıl kültürel kimliğine veya kültürel mirasına sahip şehirler yaşatabileceğimizi ortaya koymaktadır. Tabi ki tek başına bu da yeterli değildir. Fakat temel bir vizyon ortaya koyulduğu kesindir. Bu anlamda da bizim imar planlarını hatta imar planlarından sonra da alt ölçek planlarını hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu nedenle daha fazla gecikmeden ülkemizin düzenli ve planlı yapılanması için yola çıktık. Bundan dolayıdır ki zaten 2019 Aralık tarihine kadar İskele, Mağusa, Yeniboğaziçi İmar planını sonlandıracağımızı vurguladık. Bu anlamda geçtiğimiz günlerde 25-26-27 Şubat’ta İskele, Gazimağusa, Yeniboğaziçi İmar Planı Srtatejik Hedef ve Vizyonlarının tartışıldığı toplantılar gerçekleştirdik. Burada 90 farklı kurumun, inisiyatifin, oda ve birliğin katıldığı toplantılarda üç bölge için de ayrı ayrı strateji ve vizyon konusunda çalışmalar yapıldı. Ve hedeflediğimiz yolda kararlı adımlarla devam ediyoruz”