Hem de bedava…

Ayşegül Garabli

Bu gün sizlerle paylaşmak istediğim yazı bana ait değil.

Ankara Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin bir yazısını paylaşmak istiyorum.

Çünkü bu yazı, unuttuğumuz o kadar çok değeri ve yanlış bildiğimiz  ya da bilme gereği bile duymayıp es geçtiğimiz o kadar güzel bilgileri  içeriyor ki.

Noktasına, virgülüne dokunmak , yazının verdiği duyguların tılsımını bozar endişesi ile olduğu gibi paylaşıyorum sizlerle.

“ADI AYBERK AKSU. 
Kendisi %98’lerde otistik bir çocuktu. Annesi ve babası o küçükken ayrıldı. Bir tek babasıyla iletişim kuruyordu. Annesi hastalığını kabullenmişti. Ona bakıcı tutulmuş, krize girmesin diye ne istiyorsa yapılıyordu. Ayberk’in aldığı eğitim onu kendi dünyasından çıkaramamıştı. Hastalığından dolayı saçına bile dokundurtmuyordu. 90 kilo civarındaydı. Ağız kaslarını kontrol edemediğinden salyası akıyordu. Yani görüntüsü hiç de iyi değildi. Babası Naciye adlı biriyle evlenmiş. Daha sonra Naciye Aksu, eşine Ayberk’i yanına almayı istediğini söyledi. Bir gün Naciye Aksu, Ayberk havuzdayken, havuza havlu attı. Ayberk gidip onu aldı ve belli bir seviyede ona geri verdi. Bunu daha uzak olarak 3 kere yaptı ve üçünde de geri getirdi. En son getirişinde farketti ki, Ayberk ona gülümsüyordu. Naciye, onun dünyasına girmeyi başarmıştı. Otizmi araştırmaya başladı ve ödül almış bir bilim adamının aslında otistik olduğunu öğrendi. Bu onda büyük umut yarattı ve Ayberk için uğraşmaya başladı. İlk olarak ona ”ver” demeyi öğretti. Bunun için en sevdiği soslu makarnayı kullandı. Ver demeyi öğrenmesi için onu aç yatırdığı bile oldu. Ve başardı, Ayberk ”makarna ver.” dedi. eğitimi yanında onun görünüşünün de düzelmesi gerekiyordu. Sürekli ”sallanma Ayberk, ağzını kapa Ayberk” diyerek onu uyarmaya başladı. Uyarma süreleri arasındaki fark günden güne açılıyordu. Evet bunu da başarmıştı. Yüzme yanında yürüyüş bandında da çalışmasını istedi. Ayberk başta istemedi, krize girdi. Ama Naciye Aksu, bu sefer de patates kızartmasıyla kandırarak onu banda çıkardı ve yürüyüşe başlattı. Ayberk giderek kilo veriyor ve fit bir görünüm elde ediyordu. Kendi isteğiyle berbere gitti ve saçını kestirdi. Kendine baktıkça mutlu oluyordu. Bu sırada eğitiminde ilerleme kaydederken yemeğe ilgisi olduğunu fark ettiler. o geleceğin aşçısı olacaktı. İlerlemeler çok iyi sonuç verdi, Otizm %20’ lere kadar geriledi. Ayberk artık normal bir genç gibiydi ve bir ilki gerçekleştirdi. O ilk otistik fotomodel oldu.#kiğılı da manken oldu. Şimdide Türkiye'nin ve dünyanın ilk otizmli mankeni oldu.13 yıl aldığı tüm tıbbi ve eğitimler sonucu asla konuşamaz dedikleri Ayberk şuan şarkı söylüyor. Okuma yazma öğrenmeye başladı. 
Eğer Ayberk bunları 14 yaşında yapabildiyse sizler %100 başarırsınız diyor annesi. ve ne imkan, ne para, ne ilaç, ne de akademik eğitim gerekmediğini. Sadece normal görüp normal davranıp hayatımıza katıp yaşamı yaşayarak öğretmek.
Anlatmaktaki amacım, bunun yayılmasını istiyorum. Çünkü ülkemizde hala otizmin tedavisi yok diye biliniyor. 
Otizmin tedavisi var, Sevgi...”

Evet bu yazıya yorum yapmaya gerek yok sanırım

Her şey çok net, gerçekçi  ve duygu yüklü.

Tıpkı Ayberk Aksu’nun bu yazıya verdiği cevap gibi..

“Hepinize cokkkkkk teşekkür ederim sizin takdirleriniz bizi daha da umutlandırıyor ve hırslandırıyor ve daha çok şey başarmak istiyoruz. Hepinizi kocaman kucaklıyor ve seviyoruz. Ayrıca birini sevmek için anne ,baba, öz, üvey gibi sıfatlara gerek yok. Karşılıksız ve beklentisiz seversek işte ozaman hem siz hem de karşınızdaki mutlu olur ve de daha başarılıoluruz .Sevginin bedeli yok hiç bir yerde satılmaz ama herkeste de vardır bolca aslında yeter ki harcamasını bilmek lazım ve inanın ki tüm her şeyin ilacı sevgi her şeyin anahtarı sevgi hemde bedava… Ayberk Aksu”

Özet bu işte ;” Her şeyin ilacı ve anahtarı Sevgi, hem de bedava