Türkiye’de siyasette bu gelişmeler yaşanırken son zamanların moda sözü ‘’Bizde ne varsa sizde de olacak’ ’sözü o zamandan geçerliliğini koruyordu.
Türkiye bir ihtilaller ülkesi olmaya başladığından itibaren her ihtilalde özellikle sol kesim yok edilmeye çalışılmış. Her ihtilalden sonra genelde MHP ve Parti Adı ne olursa olsun din temalı partiler karlı çıkmışlardır.
Türkiye’de İhtilali yapan hep asker kanadı olduğu için Türkiye’nin en güvenilir yapısı Genel Kurmaylık olmuştur. Hal böyle olunca dinsel tırmanış kendisini ön tarafa çıkarmamıştır.
1974’de Kıbrıs çıkartmasında CHP-MSP ortaklığı vardır. Bir taraf müdahaleyi Anayasal düzeni sağlamak adına savunurken diğer taraf yani MSP tarafı ‘Fetih zihniyeti’ ’ile meseleye bakmaktaydı. Bu gün hala daya MSP fetih günü olarak kutlamaktadır.
Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde Muhtemelen AKP gibi bir partinin kurulma temelleri atılmıştır. Çünkü hala daha Tayyip Erdoğan o zamanki kurmayları ile yola devam etmektedir. Gözlemlerime göre Erbakan hocanın dinsel söylemleri ile ‘’Bir ihtilal olacak ama kanlı mı kansız mı olacak’ ’felsefesinden rahatsız olan dörtlü bir gurup Abdüllatif Şener, Abdullah Gül ve Bülent Arınç ile birlikte AKP’yi kurmuşlardır. Zamanlama o kadar önemli ki Türkiye iflasın eşiğindedir ve halk yeni bir umut beklemektedir. Dinsel söylemleri ön plana çıkartmayan ve AB ye yönelik politikalar ile kalkınmayı öngören AKP ilk seçimlerde büyük bir başarı ile İktidara gelmiştir. İktidar yıllarının başından itibaren Kemal Derviş tarafından Türkiye’ye getirilen kalkınma modelini Aliş Babacan tarafından ifade edildiği gibi harfiyen uygulamaya koyup büyük bir başarı kazanmıştır.
1974 yıllarında Kıbrıs’ta Büyük ortak CHP’nin ekonomik ve siyasi yapısı altına girer büyük bir Ecevit hayranlığı ve Asker hayranlığı oluşmuştur. Yıllarca özgürlüğü için Türkiye’nin ileri karakolluğunu üstlenmiş Kıbrıslı Türkler artık Ecevit ve Asker sayesinde özgür olacaklardı. Bu nedenle adaya gelen Feyzioğlu ile siyasi yapı şekillendirilirken. Müezzinoğlu ile de CHP hükümetinin Türkiye için öngördüğü Kit ve Kurumlarla kalkınma modelini uygulama alanı bulmuştu. Bu tarihlerde ilk kez Türkiye’de olmayanların Kıbrıs’ta oralara gitmesi dönemini yaşadık. Oyun kâğıdından tutun, şemsiye, battaniye daha birçok ithal malı hatta bulunan fabrikalarda üretilen birçok şey örneğin TEFAL tava tencere Türkiye’ye taşınmıştır. Fakat önemli olan işin başlangıcı değin işin sonudur.1975 yılında Mağusa’da NARPAK denen ve Sanayi Holding LTD’ye ait fabrikanın avlusunda bir kurulmamış fabrika bilgisi bana geldiğinde oraya gittim ve dev kasalar içerisinde olan bu fabrikayı değerlendirip Maliye Bakanlığına raporlandırdım. Avludaki fabrika bir sebze kurutma ve hazır çorba gibi mamülleri üretme fabrikasıydı. Avludaki taşıyıcı konveyörle NARPAK’da üretilecek ve fabrika monte edilecekti. Sonra ne mi oldu Maliyenin kayıtlarına bile girmeden ortadan kayboldu.
Kıbrıs’ta 1976 yılında demokratik parlamenter sisteme geçilmiştir. Enteresan bir şekilde yeni siyasi partiler kurulurken R.R.Denktaş kendi partisini kurmuş kendisini atadığı tüm kabineyi ve atanmışları da bu partiye almıştır. Kurduğu parti olan UBP temelde Milliyetçiliği öne çıkaran ve kendilerinden olmayanı hain olarak gören bir parti olarak kurulmuştur.
2002 yılına kadar geçen süreçte hep Türkiye’nin onayı ile kurulan hükümetlerde milliyetçilik ve Türkiye’den gelen istençler ön planda idi. Bu yıllarda 1974 sonrası Kıbrıs’a göçmen olarak gelenler de milliyetçilik adına UBP’nin yanında yer alıp nemalanmanın yollarını aramışlardır. Onlar için da Asker öncelik sığınılacak limandı. Ben bu dönemi ‘’Onbaşıların komutan olduğu dönem’’diye adlandırırım. Yönetenlerce Türki’ye hükumetlerinin talebi ve Askerin Anayasanın geçici 10.ncu maddesine göre olan hâkimiyeti öncelikliydi. Yani dönem Bayrak arkasına saklanarak her türlü işlemin hak olduğu dönemdi. Ne canlar yandı ne ocaklar söndü. Kıbrıs Türk ekonomisi çökertildi. Narenciye paketleme evleri hariç kalan 162 fabrika yok olup gitti. Binlerce dönüm narenciye alanı kurutuldu. Siyasal amaçlı dağıtılan su motorları sayesinde çekilen aşırı su nedeniyle kuyular tuzlandı. KİT’ler Kurumlar batırıldı. Ülkede işsizlik tavan yaptı. Özel sektör bu büyük işsizlik ortamında kendi gelişimini sürdürdü ve uyguladığı düşük ücret politikası ile vatandaşı Devlet memuru olmaya yönlendirdi. Memur olmanın yolu da Siyası Partilerin İlçe binalarına delege edildi. Bu gün dahi bu sistem aynen devam etmektedir. Ancak 2002 sonrası çok çok ciddi değişiklikler meydana gelmiştir.(sonraki yazım 2002 sonrası değişiklikler.)