Sanofi, dünya genelinde 100 ülkede, 100 binin üzerinde çalışanı, 32 ülkede 73 üretim tesisi ile insanların sağlıklı bir yaşam sürmeleri için çalışmalar yürüten bir sağlık şirketi. Türkiye’de de 60 yılı aşkın süredir sağlıklı bir gelecek için çalışıyoruz. Sanofi Türkiye bugün, 1.800 çalışanı, Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesislerinden biri olan Lüleburgaz üretim merkezi ile 16 ana tedavi alanında 275 tip ürün ile sağlık çözümleri sunuyor.
Sanofi’nin dünyadaki 3. büyük üretim tesisi Türkiye’de bulunuyor. Burası aynı zamanda Türkiye’nin en büyük ve en gelişmiş ilaç üretim tesislerinden biri. 2019 verilerine göre, Türkiye’deki ilaç sektörü toplam üretiminin yüzde 15’i, Sanofi Lüleburgaz fabrikasında gerçekleştirildi. Bu da Türkiye’de üretilen her 7 kutu ilaçtan 1’inin Lüleburgaz fabrikamızdan gelmesi demek. Ayrıca 2020’nin başından bugüne, 180 milyonu COVID-19 sürecini kapsayan dönem olmak üzere, Türkiye’de 250 milyon kutunun üzerinde ilaç üretmiş bulunuyoruz.
Şeker hastalığı olarak bilinen ve toplumun oldukça büyük bir kısmını etkileyen diyabetle ilgili neler söylemek istersiniz, nasıl bir hastalık?
Diyabet, bulaşıcı olmayan ama dünyada en hızlı yayılan hastalıkların başında geliyor. Burada çok çarpıcı rakamlar söz konusu. Mesela diyabet, tek başına ölüm nedenleri arasında dünyada 6. sırada yer alıyor ve bu hastalık nedeniyle her 8 saniyede 1 insan hayatını kaybediyor1. Yine yapılan araştırmalara göre yaklaşık her 11 kişiden birinde diyabet hastalığı görülmekte1. Düşünebiliyor musunuz, bugün dünyada yaklaşık 463 milyon diyabet hastası var. Bulaşıcı bir hastalık olmamasına rağmen her geçen gün etkisini artıran diyabetin önümüzdeki 25 yıl içinde 700 milyon kişiyi etkileyeceği öngörülüyor2.
Sanofi diyabet alanında da oldukça uzun yıllara dayanan bir tecrübeye sahip, bu alandaki yaklaşımınızı da özetler misiniz?
Sanofi olarak diyabet konusunda 100 yıla yakın bir deneyim ve gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımızla bu alanda dünya liderlerinden biriyiz. Diyabet kontrol altına alınmadığı takdirde insan sağlığı için büyük bir tehdit konumunda olan bir hastalık. Avrupa’da diyabetin görülme sıklığının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Diyabetli insan sayısı açısından ise Rusya ve Almanya’dan sonra 3’üncü sırada yer alıyoruz2. Türkiye’de bugün 20 yaş üzeri her 8 kişiden biri diyabet hastası. Uluslararası Diyabet Federasyonu’na göre (IDF), diyabetli her 2 kişiden 1’i hastalığının farkında bile değil. Bu nedenle diyabet konusunda, belki de en önemli adım farkındalık. Çünkü, farkındalığın ardından diyabete doğru ve kişiselleştirilmiş tedavilerle yaklaşıldığında, diyabetli kişilerin çok daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olarak, hastalıklarının etkilerini minimize ederek hayatlarına devam ettiklerini görüyoruz. Bu yüzden diyabette her hastanın ihtiyacına yönelik yani kişiye özel bir diyabet yönetimi yapmak çok önemli. Biz de diyabet yaklaşımımız dahilinde “Her hasta özeldir ve benzersizdir. Her hastanın yaşadığı, diyabeti deneyimlediği koşullar farklıdır, yanlarındayız.” diyoruz.
Bununla birlikte çalışmalar gösteriyor ki; hastalara sadece tanı koymak ve tedaviye başlamak yeterli değil. Tedaviyi devam ettirmek de oldukça önemli. Bu doğrultuda hastaların ihtiyaçları ve tedaviye uyumu göz önüne alındığında en iyi tedavilere sahip olmanın yanı sıra tedavi etkinliğinin önündeki bariyerlerin de giderilmesi gerekiyor. Biz de 360 derece hastalık yönetimi yaklaşımımızla diyabet hastalarının ihtiyaçlarına çözüm üretip beklentilerini karşılamak için çalışmalarımıza devam ediyor, bütüncül bir yaklaşımla hizmet etmeyi, yaşamı kolaylaştıracak tedavi ve çözüm yöntemleri geliştirerek fark yaratmayı ve fayda sağlamayı amaçlıyoruz.
Sanofi Türkiye olarak diyabet bilincini artırmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Hastayı merkeze alan yaklaşımımızla tüm sorunlarına odaklanıyor ve diyabet hakkında farkındalık yaratacak projeler yürüterek toplum sağlığına katkıda bulunuyoruz. Hastalara sunduğumuz ilaç ötesi çözümlerden Hasta Destek Programımız ile birlikte binlerce hastaya diyabet yolculuklarında “Bu yolu yalnız yürümüyorsun” mesajı veriyoruz. Sadece ilaç üretmenin ötesinde iyi bir kurumsal vatandaş olmanın sorumluluğuyla hayata geçirdiğimiz kıymetli bir projemiz var: ‘Okulda Diyabet’. Diyabet bilincini çocuk yaştan itibaren aşılamayı amaçladığımız Okulda Diyabet bu yıl, 10. Yılını kutluyor. T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği iş birliği ve Sanofi Türkiye’nin koşulsuz desteğiyle yürütülen Okulda Diyabet Programı ile öğrenci, veli ve öğretmenler arasında Tip 1* diyabetli çocukların okuldaki yaşam kalitelerini artırmayı hedefliyoruz. Projemiz sayesinde 10 yılda; 25 bin okul, 585 bin öğretmen, 580 bin veli ve 7,5 milyon öğrenciye ulaşılarak daha önce tanı konulmamış birçok Tip 1* diyabetli çocuğa tanı konuldu. Okulda Diyabet Programı sayesinde aynı zamanda Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun ‘KiDS’ programının başlatılmasına da öncülük edildi.
Bununla birlikte Sanofi olarak şef Refika Birgül ile beraber diyabet hakkında farkındalığı arttırmak ve doğru bilginin yayılımını sağlamak için Türkiye'de alanında iddialı 4 kıymetli hekimle birlikte sosyal medyada güzel bir iş birliğine imza attık. ‘Şeker Hakkında Her Şey’ isimli serimizle kan şekeri takibi nasıl yapılır, yediğimiz gıdalardaki şeker miktarları, tedavi devamlılığının önemi gibi konuları uzmanlarından dinleme fırsatı yarattık.
Bu sene hayata geçirdiğimiz bir başka hastalık farkındalığına yönelik projemiz ise Senin Diyabetin adlı iletişim kampanyamızın şemsiyesinde hazırladığımız diyabetli bireylerin video hikayeleri. Senin Diyabetin özünde, şu ana kadar yalnızca rakamlar olarak ele alınan diyabet hastalarının birer birey olduklarını ve diyabete karşı her birinin kendine özgü bir mücadele verdiğini ön plana çıkarmak yatıyor aslında. Günlük yaşamımızdaki her anın içerisine bu kadar işlemiş olan bir hastalıkta bize göre; verilen her mücadele eşsiz, ortaya çıkan her başarı hikayesi ise diğer diyabetliler için birer ilham kaynağıdır. Diyabet, halihazırda kendi yaşamlarında farklı zorluklarla uğraşan hastalar için bunların yanına eklenen bir diğer mücadeledir. Bu mücadelede tıpkı hekimlerimiz gibi her bir hastayı farklı ve özgün bir birey olarak ele alırsak, Sanofi olarak çok daha etkili bir şekilde hastalarımızın yanlarında yer alabileceğimize inanıyoruz. Bu amaçla başlattığımız Senin Diyabetin iletişim kampanyası ile hastalarımızın ilham veren hikayelerini ön plana çıkarıyor, tüm Türkiye’deki diyabet hastalarının diyabetle olan mücadelelerinde bu hikayelerden aldıkları gücü, hekimlerimizle birlikte onlara verdiğimiz destekle büyütmeyi hedefliyoruz.
Son olarak Sanofi’nin, yeni dönemde diyabet yönetimine nasıl yaklaştığımdan da bahseder misiniz?
2020, hepimiz için farkını hissettiren çok başka bir yıl oldu, halen özellikle kronik hastalığa sahip olanları daha çok etkilediği bilinen bir pandemi süreci yaşıyoruz. COVID-19 bilindiği gibi diyabetle yaşayan kişilerde, özellikle de başka kronik sağlık sorunları yaşıyorlarsa (örneğin diyabet komplikasyonları), daha ciddi solunum problemlerine ve komplikasyonlara yol açabiliyor.
Yeni normallerin olduğu hayatımızda, bu yeni dönemde de diyabet yönetiminin nasıl yapılacağı, diyabetlilerin bu dönemden nasıl etkilendikleri de sağlık açısından önemli sorular haline geldi. Pandemi nedeniyle bu sene ilk defa sanal olarak gerçekleştirilen Amerikan Diyabet Derneği'nin düzenlediği 80. ADA 2020 Konferansı kapsamında, internet üzerinden “Diyabet hastalığı yönetimi – yeni bir dönem” başlıklı basın toplantısı düzenledik ve bu sorulara mercek tuttuk. Sanofi olarak da desteklediğimiz diyabette kişiye özel tedavinin öneminin altının çizildiği, farklı coğrafyalardan farklı hasta gruplarının değerlendirildiği, önceliklerin belirlendiği bir etkinlik oldu.
Bizim de bu süreçte ilaca erişimi devam ettirme taahhüdümüz doğrultusunda, diyabetli bireylerin güvendiği insülin bazlı ilaçlarımızı üretmek ve tedarik etmek önceliğimiz. Ayrıca, diyabetli bireyler ve sağlık meslek mensuplarıyla kritik bilgileri paylaşmak için bilimsel topluluklar ve hasta dernekleri ile yakın iş birliği içinde çalışıyoruz. Kontaminasyon, ciddi belirtiler ve COVID-19'un neden olabileceği komplikasyonların yarattığı riski sınırlamak amacıyla, genel diyabet yönetimi önceliklerine yönelik dijital tıp eğitimleri geliştirmek için küresel ölçekte uzmanlar ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Benzeri görülmemiş bu sağlık kriziyle mücadelede, tüm dünyada ürünlerimize erişimi ve hastaları, sağlık çalışanlarını ve sağlık otoritelerini destekleme taahhüdümüzü de sürdürüyoruz.
“Diyabetli çocuklar için öğretmen ve aile iş birliği çok önemli”
Diyabetli çocuklar haftada en az 30 saatlerini okulda geçirmekte ve tedavilerinin kesintisiz sürmesi yanında kendi akranları gibi bütün okul aktivitelerine katılmaları için öğretmenlerinin desteğine ihtiyaç duymakta. Anne ve babalar, diğer çocuklar gibi diyabetli çocukları da ellerinden tutup her sabah öğretmenlerine teslim ediyor ama onları okulda yaşıtlarından biraz farklı yaşam bekliyor. Anne ve babaların bütün günü çocukları ile okulda geçirmelerini bekleyemeyiz. Günümüzde, öğretmenlerin diyabet tedavisindeki rolü giderek artmakta. Öğretmenler, kan şekeri düşüklüğünde ve diğer acil durumlarda ne yapmaları gerektiği konusunda eğitim almalı. Ayrıca diyabetli çocukların ara öğünlerini almaları, insülinlerini yapmaları için kolaylık sağlanmalı ve arkadaşları ile uyumlu ve ayrımcılığa uğramadan bir okul yaşamı sürmeleri için çaba gösterilmeli. Okulda Diyabet Programı sayesinde ülkemizde binlerce öğretmen, hemşire, okul yöneticisi ve okul personeli diyabeti tanıyor ve diyabetli çocuklara destek olmaya çalışıyor. Bu desteğin artarak sürmesini, annelerin çocuklarını sabahları gözleri arkada kalmadan okula bırakması için gerekenlerin yapılmasını, çocukların yüzlerinin hep gülmesini diliyoruz.