ISPARTA Isparta'da gülün tarihi, Müftüzade Gülcü İsmail Efendi'nin Bulgaristan'ın Kızanlık kentinde, koruma altında tutulan Gül Vadisi'nden bastonun içine gizleyerek çıkardığı gül fidanını, 1888'de kentte toprakla buluşturmasıyla başladı. O tarihlerde sadece küçük bir alanda başlayan gül yetiştiriciliği, bugün 12 bin aile tarafından 20 bin dekarlık alanda yapılarak Isparta'yı dünya gülünün "başkenti" haline getirmiş durumda. Mayıs ayının sonlarında açan ve haziran ayının ortalarına kadar hasadı yapılan yağ üretimine uygun tek gül olan Isparta Gülü, güçlü kokusuyla başta Fransız firmalar olmak üzere dünya parfüm devlerinin öncelikli tercihleri arasında yer alıyor. Kozmetik alanında olduğu kadar sağlık ve gıda alanında da hammadde olarak kullanılan gülün, işlenme süreci ise gül ürünlerini satın alanların hiç de farkedemediği zahmetli bir yolculuğu gerektiriyor. Şafak vakti mesaiye başlıyorlar Güneş ışınlarının, güldeki yağı azaltarak rekolteyi düşürmesi nedeni ile gül hasadı yapan üreticiler güneş doğmadan eşi ve çocuklarıyla evlerinden çıkarak,gül bahçelerine doğru yola koyuluyor. Güllerin eşsiz kokusu arasında bahçelere gelen üreticiler, günün ilk ışıklarıyla gül toplamaya başlıyorlar. Öğleden önce yeteri büyüklüğe ulaşmış güllerin hasadını yapan üreticiler, tarttıkları ürünleri daha sonra ''pat pat'' diye tabir edilen tarım araçlarına yükleyerek fabrikalara götürüyorlar. Fabrikadaki gül kazanlarına 1,5 ton sıcak su ile konulan güller, 2 saat süren kaynatma işleminin ardından yağlı su olarak farklı kazanlara aktarılıyor. İkinci bir kaynatma işleminin ardından ise yağ sudan süzülerek ihracata hazır hale getiriliyor. İşlemler süresince 4 ton gülden elden edilen 1 kilogram gül yağı ise 7 bin avroya satılıyor.