Klasik bir ifade vardır çözüme dair. “Bu topraklarda herkes çözüm ister” diye mırıldanmaları çok duyarız. Aslında bir de, Kıbrıs’ın kuzeyinde “zaten çözümün olduğu” yönünde iddialar da vardır. Yani “1974’te gerçekleşen harekat sonrasında, her şey çözülmüş, sorunların ortadan kalkmış, ölümler sonlanmış ve özgürlüğün tadına varmıştır halklar”. Üstelik çözümün tanımı da değişir birçok kişi için. Herkesin tanımı kendine, barış ve çözüm ilişkisinde mağduriyetler yaşanıyor bu topraklarda. Kim haklı, kim suçlu diye bakmadan, mağduriyet yaşayan Kıbrıslı Türklerin, kendi silahı ile zaman zaman kendilerinin vurduğunu görüyoruz. Statüko işte bu noktada ölümcül bir hal alıyor. Statükonun devamından yana talepte bulunanların, “milliyetçilik, şehit kanı, göç” gibi enstrümanları kullandığını görüyoruz. Neler gördük geçirdik. Hala ayni ucuz oyunlar oynanıyor. Kıbrıs sorunu temelli, iki kişi baş başa verip, haritalar çıkarıyorlar ortaya. Kaynağı belli olmayan haritalar “ele geçirilmiş” gibi lanse ediliyor. Amaç tamamen manipülasyondur yani insanların zihnini bulandırmak. Üstelik ne acıdır ki, her defasında çözüm karşıtı saldırılar, manipüle manzemeleri, ayni kişi ve kurumlardan geliyor. Anayasa referandumu yapılacağı zaman bile, uydurma haberleri gördü bu Kıbrıs Türk halkı. “Anayasa Referandumuna evet derseniz, 1974 öncesinde Rum malı olan yaşadığınız evleri kaybedeceksiniz” denildi. Hatta, tek hedefim çözüm için çalışmak olacak diyen Akıncı’nın Fetullahçı olduğunu iddia eden ve bundan dolaylı rant elde etmeye çalışan Cumhurbaşkanları da gördü bu seçmen. “Akıncı gelirse sizi satacak” diye haberler yayanlar oldu. Ahmak zannedilen TC kökenlilere “sizi gemilere koyacaklar ve Türkiye’ye gönderecekler” denildi ve bunun üzerinden kara propaganda yapıldı. Ama tutmadı. Ayni film bu kez medya destekli olarak geliyor. Biraz spontane çalışsa da bu yapı, art niyet hedefinde olmasa da, art niyetli bu kez güneydeki kaynakların oyununa yenik düşüyoruz. Aslında Akıncı ve ekibinin iletişim kanalları konusunda kendilerine yapılan uyarıları geçiştirmesinden, iş yoğunluğu bahanelerinden ve acemilikten kaynaklanıyor manipülasyona esir olunması. Toplum olarak cahil bir toplum olduğumuz gerçeği ile yüzleşmek istemiyoruz. Okuma yazma oranımızın yüksek olduğu için övünüyoruz, ama gerçekte abuk subuk Facebook mesajları, abuk subuk internet sitelerinin haberleri dışında, hiç okumadığımız bir ülkede yaşıyoruz. BM Parametresi nedir, çözümün şekli nasıl olur gibi tanımlardan bihaberiz. “KKTC Sonsuza kadar yaşatılacaktır” edebiyatının ve “bir karış toprak vermeyiz” nutuklarının, hiçbir gerçekçiliğinin kalmadığı zamanlardayız. Yazının başında belirttim. Herkes kendini çözümcü atfediyor. Yani en sağdaki kişi de en solda bulunan da çözüm istediğini vurguluyor. Kalbimizde yatan aslanlar farklılık gösterirken bizim kalbimizdeki değil, sürdürülebilir ve iki topluma en uygun çözüm modeli yeni çözüm şeklimiz olacak. Son olarak okuduklarınızı sorgulayın. Kaynaklarınızı sorgulayın. Tamamen size yakın düşünce bile olsa haberin kaynağını sorun, öğrenin. Kaynakların sakatlığını fark edeceksiniz.