Hayat, farklı anlamlar yüklenebilen bir kelime. Başına veya sonuna eklenen kelimelerle farklı anlamlar yükleniyor. Örneğin; tatlı kelimesi ile birleşince TATLI HAYAT oluyor, mutluluk ifade ediyor.Veya “HAYAT ÇOK ZOR, İNSANLAR TUHAF” kelimeleri eklenince negatif anlamlar yükleniyor. Bir kitapta okumuştum. “Hayat ilişkiler üzerine kurulmuştur. Geriye kalan herşey şanstan ibarettir”. Kitabın ismi aklımda değil ama beni çok etkiledi bu cümle.Sizce hayat, ilişki ve şans birbiriyle bağlantılı değil mi? Ya da insan kendi şansını kendi yaratmaz mı? İşte bu soruları bir psikolog arkadaşımla tartışıyoruz. Şehrin en işlek caddelerinin birinde, kahvelerimizi yudumlarken.
Arkadaşıma soruyorum. “ İnsanlar neden kendilerini hep şansız olarak görüyor? Neden ben çok şansızım diyor?” Yanıt gecikmiyor. Aslında şanslı olmak ya da olmamak insanların elinde . Kendi hayatlarını kendilerini yönlendiriyor ve kendi seçimlerini yapıyorlar. Mutlu olmak ya da olmamak, şansı yaratmak ya da yaratmamak aslında bizim elimizde. Çevremizdekiler de bizim için çok önemli. Örneğin oynanan bir maçı kaybeden kişiyi düşün diyor arkadaşım bana. Kaybedince kendinde suç bulmaz, hakemde ya da rakibine hata bulur. Ya da sınavdan kalan bir öğrenci düşün. Sınavdan kalmışsa ya öğretmen bırakmıştır ya da çalışmadığı konulardan sorular sorulmuşturir. Yani insanoğlunun her zaman bir bahanesi vardır. Arkadaşım yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor.Etrafımızdakiler ne konuşuyor, nelerden sohbet ediyor hiç umrumuzda değil. “Şanslıydım, büyük ikramiyeyi kazandım” diyen birini etrafımda çok az görüyorum diyor arkadaşım. Ya da “Şanslıyım. Çünkü senin gibi bir sevgiliye veya anneye, babaya sahibim”. Bu cümleleri etrafımda kullananların sayısı çok az. İnan ki bu kadar negatif düşünce ile savaş vermek gerçekten çok zor. Nedenini bazen merak ediyorum diyor arkadaşım bana. Sonra da kendimi kötü hissediyorum ve mutlu olacağım anlarımı ya da beni mutlu edecek şeyler yapmak istiyorum. Örneğin o gün hayatımda kötü anlar yaşandıysa, eve gelir gelmez güzel bir duş alıp, cıvıl cıvıl renkte elbiseler giyip kendimi sokağa atıyorum. Mutlu olduğum mekanlara gidiyorum ve beni mutlu edecek kişilerle biraraya geliyorum. Sohbet edip, kahve içiyorum. Eğer kalabalık ortamda olmak istemiyorsam deniz kenarına gidiyorum. Biraz yürüyorum, sonra da ayakkabılarımı çıkartıp kuma basıyorum. Dalga seslerini dinliyorum. “Peki bir soru sorabilir miyim” diyerek arkadaşımın sözünü kesiyorum. Bazı mutsuz insanlar mutlu olmak için alış veriş yapıyorlar. Tıpkı karşımızdaki dükkana giren sarı saçlı kadın gibi. Arkadaşım onu hiç umursamıyor. Boşver diyor bana elini masaya hafifçe vurarak. Parası bitince yine mutsuz olacak o. Biz ise mutlu bir şekilde hayatımızı yaşamaya devam edeceğiz. Şu cümlelerle sohbetimizi noktalıyoruz.. “İçsel sezgilerini dinle her zaman. Normalde doğru çıkarlar. Yeni deneyimlere açık ol ve normal yaptıklarının dışınada birşeyler dene. Ve önemlisi.. Eğer mutsuz hissediyorsan hayatında iyi giden şeyleri hatırla...”