Meclisin Pazartesi günkü oturumunu dün ofiste takip ederken, duyduklarıma inanamadım. Genellikle Pazartesi günlerinde yasa tasarıları masaya yatırıldığı için çok aman aman bir işim yoksa koltuğa kurulur ve Diyanellos Sigara Fabrikasından bozma Meclisi Mebus an’ın mümtaz üyelerini dinleme zahmetine katlanırım. KTHY eski çalışanlarından 64 kişinin konusu dünkü Meclis oturumunun gündemine gelince, Arap’ın meşhur hikâyesi gibi ‘Dur bakali ne olacak’ demekten kendimi alamadım. Arap’ın karısının yediği nane sonrasında ‘Arap’ hala daha dur bakali ne olacak derken Başbakan Yorgancıoğlu’nun konuşması sonrasında, ben Osman ile anlaştım. Onları işe alacağım açıklamasından sonra ziyaret ettiğimiz 64 kişinin eyleminde Osman’ı bulunca bir soralım dedik. Ancak Osman’ın bu işe almadan bihaber olduğunu öğrendik. Başbakan Yalan söyler diyemeyeceğim. Ayıp olmasın diye sürçü lisan eyledi kelimesinin daha uygun olacağını düşündüm. Babanın sanatı oğluna mirastır diyen atalarımız nedense İrsen Beyden kalanlar Yorgancıoğlu’na mirastır demedi. KTHY’nin her sabah önünden geçen Başbakan’ın mezarlık yanından ıslık çalarak geçen ve geçerken başını mezarlıktan yana değil tam ters yöne çeviren ‘Hacı’ gibi başını KTHY tarafına değil tam ters tarafına çevirmesi gidilecek köyün minarelerinin göründüğünün sanırım bir işareti oldu. Evet, açlık eylemi yapan üç kişi hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. KTHY önünde sevgili Oğuz Köse ile konuşurken 24 saat sonra böbreklerin ve diğer organların zarar görmeye başladığını bu vesile de öğrenmiş olduk. Şimdi açlık grevinde olan ve hastalanan üç kişiden birisinin başına bir şey gelirse bunun ‘Ceremesini’ kim ödeyecek? Veya Cumhurbaşkanı 64 KTHY eski çalışanını ziyaret etti diye ortalığı toza dumana boğan Başbakan’ın bu üç kişiden birinin başına bir şey gelmesi halinde halini kime anlatacak dersiniz? Bu Yorgan kısa geldi ve ayaklar soğuk alıp üşüyor. Sanırım yakında Zatürüye başlayacak derim. **
Sıra Telefonda
Bir ülkenin olmazsa olmazları arasında 3 ana unsur var. Birisi ulaşım, diğeri iletişim ve üçüncüsü de enerjidir. Ulaşım gitti. Ercan özelleştirilince altın yumurtlayan tavuk 13’ncü maaşların uğruna boğazlandı. Kıb- Tek’e yönelik saldırılar artık saman altına indi. Saman altından suyun akıtılması gibi özelleştirilmesi için su gizli gizli samanın altından akıtılma çalışılıyor. Olmazsa olmazların üçüncü ayağı olan iletişim, GSP operatörlerinin kapsama alanına girerken, halkın kapsama alanından da çıkmaya başladı. Elektrik dairesi adına bankalara yatırılan borçlar on – line hatlar olduğu için anında Elektrik Dairesinin kasasına girer. Ama ayni şeyi Telefon Dairesi için söylemek mümkün değil. On-line hat olmadığı için para Maliyenin kasasına girer. Maliye Bakanı da parayı istediği gibi kullanır. Para olmadığı için Test Telefonlarında ve sinyal detektörlerinde kullanılan 8-9 TL’lik yassı piller bile alınamıyor. Telefonlar çalışmadığı detektörler de kullanılamadığı için arızalar giderilemiyor. Hoş 3 aydır 161 Arıza kayıt mesai saatleri dışında 163 borç bildirimi hattı da hizmet dışı olduğu için çalışmıyor. Üstüne üstlük yazıcı da mürekkep olmadığı için bir çıktı bile almak imkânsız hale geldi. Şimdi birileri çıkıp eee ne olmuş yani diyebilir. Ne olmuşu yok. Ne olacağını yakında Telefon Dairesinin karşısına yerleşen Türk Telekom’un harekete geçmesi sonrasında göreceksiniz. Ulaştırma tamam. İletişimin zaten yarısı GSM şirketleri ile tamam. Diğer yarısı tamam olmak için hazır kıta bekliyor. O da tamam olduktan sonra sıra Enerjiye gelecek. Tüm bunlara bakıp Allah Kerim diyoruz. Diyoruz da Kerim’in kuyusunun derin olduğunu ve inilirse çıkılamayacağını nedense görmezden geliyoruz.[review]