Heyecan tükendi

Oshan SABIRLI

“Kıbrıs Türk halkını şu sıralar ne heyecanlandırıyor” diye kendimle bir iç hesaplaşma yaptım. Açıkçası toplumsal olarak bizi geren haberler o kadar çok ki, cevap bulmakta zorlandım. Yine haftaya oldukça pesimist başladım galiba. Gazeteci dost sohbetlerinde, “iyi haber var mı?” şeklinde bir giriş konuşmamız vardır. Ardından “nasıl bir iyi haber?” diye sorulur. Yine yakınmalar başlar. Yine iyi haber konusunda zorlanıyorum… Dün gündemin ana maddesi Yunanistan’ın yeni seçilen Başbakanı Aleksis Tsipras’ın Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyaretti. Açıkçası bu ziyaretin sonucunda ada ile ilgili ek bir yenilik beklemiyorum. Zaten bildik ana/yavru açıklamaları yineledi. Öte yandan Kıbrıs müzakere sürecindeki tıkanıklık ve bu tıkanıklığın yarattığı kimilerine göre oldukça olumsuz, kimilerine göre ise olumlu hava yine toplum tarafından önemsenmiyor. Heyecan yok yani… Müzakereler ve doğal gaz polemiği konusunda halk konuşsa da aslında beklentisizlik var. Bugün tüm Cumhurbaşkanı adayları son sürat Nisan ayında yapılacak seçime odaklanmış durumda. “Gelen ağam, giden paşam” zihniyetinde, ana muhabbet konuları arasında olan, fakat yine vatandaşın umurunda olmayan bir konu Cumhurbaşkanlığı seçimi. Heyecan mı? Adaylar dışında kimsede yok. Muhabbet hava sıcaklıları ile başlar ve yine hava sıcaklıkları ile biter oldu. Aslında havadan sudan konuşmak tam Kıbrıs Türk toplumunu anlatır oldu. Oysa, su konusu da çok fazla tartışma konusu değil. Yüzeyseliz yani. Kazılan çukurlar, döşenen su hatları ve defalarca ertelemeye uğrayan Türkiye’den gelecek “su” ile ilgili, son olarak 20 Temmuz tarihi ifade edildi. Dünya kadar belirsizlik içerisinde, suyun tüm bölgelere dağıtılabilmesi için ise 2020 yılının hedefler arasında gösterildiği ifade ediliyor. Çiftçi, hayvancı bile heyecanlanmıyor bu gelişme karşısında. Özetle, suyun kim tarafından verileceği, belediyelerin konumu, mevcut şebekenin yapısı, su fiyatları da belirsizlikler zinciri ile karşımızda duruyor. Meclis deseniz saatlerce süren oturumlar, zaman zaman kahve muhabbetine dönen açıklamalar ve yasama, yürütme erkinde de garip bir güvensizlik süreci var. İşin yargı boyutu tam bir keşmekeş... Biriken dava dosyaları, suç oranlarındaki artış ve hiç bilmediğimiz yeni suç türleri var benim ülkemde. Yargıçlar bile tıkanan sistemin içerisinde çıkış yolu bulamıyor. Gençlerin başarı öyküleri yerine uyuşturucu haberlerini yapar olduk. Spor karşılaşmalarında sahaya yansıyan şiddet ve aslında ayni kısır döngüler içerisinde bir arpa boyu yol almayan sosyal aktivitelerimiz var. Onlar da heyecansız. Göç hızlı bir şekilde sürüyor. Hatta ucuz iş gücü diye gördüğümüz, Türkiye’den Kıbrıs’a göç edenler bile hızlı bir şekilde geri dönüyor. Heyecan mı dediniz? Yok, kalmadı.