Prematüre doğmuş bir bebek gibiyiz. Bir yanımız hep tutsak. Sırtımızı birisine yaslamazssak imkansız, hiçbir şeyi başaramayız. Her defasında TC, AB , ABD veya BM’ye sığınmak zorundayız. Gücünüz yoksa , gelecek destek için beklemeye koyulursunuz. “Bu desteğin bir yerlerde diyeti var mıdır?” sorusu ise, hep akılları kurcalar durur… Son zamanlarda belediye seçimlerinin hemen ardından, TC Lefkoşa büyükelçiliği umut vaad eden açıklamalarına yeniden başladı. Özellikle yeni belediye başkanlar, TC Yardım Heyeti’nin ne yapacağını, belediyelere nasıl destek olacağını merakla bekliyordu. Cepte olmayan paraların, hayali projeleri yapıldı. Ucuk kaçık projelerin vaadleri verilirken, işaret edilen finansal kaynaklar, “ön görüşmesi olmayan, tamamen beklentiye dayalı” projelerdi. O yüzden geçen hafta da, ben vaalerin gerçek olmasını dört gözle beklediğimi bu köşeden yazmıştım. TC Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’nın bu noktada iyi projeleri destekleyeceğiz yaklaşımı önemli. Hem TC’den belediyelere yapılan hibeler, hem de AB’nin hibeleri o kadar kolay ve kısa bir süreçten geçmiyor. Ancak TC’nin ve BM’nin sanki havadan para dağıtıyormuşslarcasına hibe verdiği algısı var. Bakalım kimler hangi proje için finansman bulmayı başaracak. Göreceğiz… ****** Suya anlaşılmaz tepki Ülkeye Türkiye’den suyun gelişi artık ciddiye bindi. Karşılıklı barajlar tamamlandı. Ülkenin dört bir yanında boruları görür olduk. Ötesinde hem Türkiye, hem de ülkemizden deniz içinde yapılan çalışmaları daha net görür olduk. İşte tüm bu çalışmalar yapılırken, maalesef hoş olmayan tartışmalar yaşanıyor. Kimisi su borularının konuşlandığı yere, kimisi boruların arazilerinden geçecek olmasına kimisi alınacak suya, kimisi yapılan çalışmalara garip bir öfke duyuyor. Kıbrıs Türkü’nün muhalif yapısı yeniden devreye girdi. Siyasilere duyulan öfke toplumsal yaşamın farklı alanlarında kendisini gösteriyor. Suyun gelişi ile birlikte her şey daha güzel olacak. Ama art niyet olduğu mütddetçe bizden adam olmaz onu anladım.