Suriye’de savaş var.
Halep’de milyonlarca çocuk, genç, kadın, katlediliyor.
Suriye kan gölüne dönmüş durumda.
Tıpkı tüm Ortadoğu’da olduğu gibi.
Amerika ile Rusya güç ve çıkar savaşında.
Neymiş efendim, “Ortadoğu’da halk eziliyormuş ve ABD, demokrasi ve özgürlük getirecekmiş!”
ABD bu yüzden savaşta.
Rusya ise, bölgedeki gücünü kaybetmemek için savaşta.
Peki ya Türkiye?
Türkiye neden bu savaşın içerisinde?
Hadi diyelim “terörle mücadele” kapsamında ya da sınırlarını korumak için girdiği mücadelelerde tamam haklı.
Peki ya Suriye politikası?
“Esad yönetimi halkına diktatörlük uygulayıp, demokratik davranmıyormuş”
Şimdi halk katledilirken halka refah mı sunuluyor?
Halkın vatanından göç etmesini sağlamak mı bu halka getirilen demokrasi ve özgürlük?
Peki ya Esat karşıtı olduğu için desteklenen örgütler?
Bunlar değil midir, Türkiye’nin başına bela olup, Türkiye’yi kan gölüne çevirenler?
Türkiye, daha doğrusu AKP yönetimi neden Suriye’de savaş çıkaranların yanında ve neyi destekliyor?
Türkiye nereye götürülmek isteniyor?
2 gün önce Halep’de bir katliam oldu.
6 bin kişinin bir günde öldürüldüğü söyleniyor.
Bu kendisine insan diyen hiçbir canlının içine sinmez.
Bu durum için mitingler yapılması, yürüyüşler düzenlenip, olayın lanetlenmesi çok doğal.
Ancak bu katliamın siyasi malzeme yapılması ve bu amaçla yapılan mitinglerde ortaya koyulan zihniyetler de bizi birazcık düşündürtmeli .
Örneğin dün İstanbul Üsküdar'da "Halep'e destek" mitingi yapılmış.
Bu miting için AKP' li Üsküdar Belediyesi kalabalığa belediyeye ait araçları tahsis etmiş.
Buraya kadar sorun yok ancak araçlardan dışarıya yayılan sesler,
"En kısa zamanda İslam birliğini yeniden tesis etmeli ve Halifemizi seçmeliyiz"
Sesleriymiş.
Yani AKP, Halep’teki katliamı vesile bilip "hilafet" çağrısında bulunmuş !!!!
İşte bu AKP zihniyetinin Türkiye’yi götürmek istediği nokta.
Şimdi diyeceksiniz ki, “bir grubun söylediklerini ya da niyetini nasıl AKP’nin bütününe mal edebilirsin ?”
İyi de bu olay AKP ye ait belediye araçlarında meydana geliyor ve aynı gün sırf muhaliftir diye sosyal medya paylaşımları sebep gösterilerek gazeteci Hüsnü Mahalli göz altına alına biliyor.
Ya da OHAL gerekçe gösterilerek yüzbinlerce kişi işten çıkarılabiliyor.
Diğer yandan Cumhuriyet gazetesi “Düzeni değiştirme ve devleti yıkma” suçlamasıyla tutuklanabiliyor.
Öyleyse bu mitingde bu çağrıyı yapan kişiler neden “devleti yıkma ve düzeni değiştirme” suçlarıyla tutuklanmıyor?
Çünkü Türkiye’nin götürülmek istendiği nokta bu yani “hilafet”.
Öyleyse “hilafet” isteyen bir zihniyet, diğer yandan ordusunun içinin boşaltılıp, din simsarlarıyla doldurulmasına sebep olan bir zihniyet, ya da tüm terör örgütleri tarafından kandırılan (!) bir zihniyet, Türkiye’de yaşayan halkın garantisi olabilir mi?
Halkının, din, dil, mezhep, etnik köken üzerinden parça parça ayrışmasına sebep olan bir zihniyet Türkiye halkını, dünyadan gelebilecek her tür kötülüğe karşı birleştirip, korunur hale getirebilir mi?
Yarın Türkiye’ye dünyanın herhangi bir yerinden bir zarar gelmeye kalksa, kim hangi tarafa ne kadar destek verir belli mi?
Böyle bir zihniyetle Türkiye halkının, malı, canı, dini ve dili güvende ve garanti altında mı?
Öyleyse, kaç gündür Suriye'deki vahşet resimlerini paylaşarak "Garantimiz ne olacak?" diye propaganda yapanlara sormak isterim, Suriye’deki durumu yaratan bir zihniyet mi Kıbrıs halkının garantörü olacak yoksa “hilafetin gelmesini isteyen bir zihniyet mi?
Kısacası ABD mi olacak garantörümüz yoksa Rusya mı?
Ama hiç üzülmeyin, garantörümüzün hangi zihniyette olacağı belli olmasa da, bu gidişle nur topu gibi bir “Hilafetimizin” olacağı garanti artık…