Gastelerin yeni düşmanı Hollanda… Peki, bağzı gasteler Hollanda’ya karşı nasıl daha fazla nefret uyandırabilirler, tabi ki “herkesin” nefret ettiğine inandıkları eşcinsellik ile… Bu hafta gazetelerde, başrolde Hollanda, yardımcı oyuncu rolünde ise eşcinseller var… Sizin için sabır dolu bir okuma diliyorum sevgili okur.
Haftaya Hürriyet Gazetesinden bir magazin haberi ile başlayalım. Mabel Matiz’in, sosyal medyada kendisine yapılan homofobik yorumlarla ilgili yaptığı açıklaması, Hürriyet Gazetesinin magazin ekindeki yazarlar tarafından değerlendirilmiş.
“Sıkıyorsa gel!”
Salı günü gastelerin başına geçmeden önce keşke bir sigara yaksaydım ya da kedilerimin yanına gitseydim… Sizi uyarayım ki, yazımızın bundan sonraki bölümleri için kendinize aydınlık bir köşe ayarlayın ve sakinleşebilmek için kedinizin, köpeğinizin, saksı çiçeğinizin yakınında oturun. Yeni Söz Gazetesi ile başlayalım. Türkiye hükümetinin suni bir mesele olarak özenle meydana getirdiği Türkiye-Hollanda gerilimi, birçok gazetede savaş tamtamlarıyla sürdürülüyor. “Siyasi” değerlendirme yaptığını düşünen köşe yazarlarının ağzı ceset kokuyor. Yeni Söz, “Avrupa Birliği LGBT Devletleri Biz Buradayız ve Sıkıyorsa Bekliyoruz” başlıklı bir yazı yayınlamış. Türkiye kamuoyunun Hollanda’yı savaşa davet ettiğini ifade eden yazıda, “Sıkıyorsa totoş ve gaylerden oluşan ordularınızın tümünü 'homoseksüel haçlı ordusu' adıyla birleştir ve gönder" meydan okuması var.
Gastelere hâkim bir diğer tavır yaklaşan referandumda iktidarı destekleyen ya da iktidara yakın kişi ve grupları “hayır”cılara karşı kışkırtmak… Yeni Akit’ten Bahri Davarcı’nın “Yine Aynı Terane” başlıklı yazısı referandum üzerinden insanları birbirine kırdırmak için yazılmış. Bahri Davarcı, Oy ve Ötesi’nin “yurttaşlık hakkını kullanma bahanesiyle” seçime şaibe karıştıracağını ve “milli iradeye” müdahale edeceğini ileri sürüyor.
Oy ve Ötesi’ni "Hayırcıların" desteklediğini, bu ve benzer oluşumların yurtdışı fonlardan beslendiğini yazan Davarcı, dayanaksız iddialarını "Denge ve Denetleme Ağı"na yöneltiyor. Denge ve Denetleme Ağı’na üye kurumları sayıyor… Hebun Toplumsal Cinsiyet, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Hrant Dink Vakfı, İnsan Hakları Derneği gibi kurumların referanduma şaibe için çalışacakları iddiasını yineliyor.
Elleşmek
Hafta ortası ilk haberimiz Anadolu’da Bugün Gazetesinden. Gazete yazarlarından Abdullah Acıbadem, Hollanda’nın “faşizan” uygulamasından vazgeçmesi gerektiğini ifade etmiş. “Uyuşturucu kullanımı, pedofoli, eşcinsel ve lezbiyen evlilikleri, kanlı orta çağ ayinleri ve seri katilleri ile meşhur Hollanda'nın” demokrasisine güvenemeyeceklerini ekleyen Acıbadem eşcinsel evliliklerine karşı çıkmayı ve cinsel yönelim ayrımcılığını demokrasi belirtileri olarak düşünüyor. Lezbiyen olmak ile seri katilliği, pedofiliyi bir tutan Acıbadem, nefret söylemini ifade özgürlüğü kabul edecek kadar meseleden habersiz.
Bitti mi… bitmedi… Karadenizde İlkhaber Gazetesinden Murat Aydın Hollanda’yı hedef almış, diyor ki, “Eşcinsel evlilik yasaldır. Sokaklarda parklarda birbirleriyle elleşen erkekleri görmek mümkündür”. Murat Aydın kendi “erkeklik” anlayışı içinde en küçümseyici dili kullanıyor ki Hollanda incinsin… Aslında trajikomik bir durum var ortada, geylerin birbirine dokunması ne ayıp, ne günah ne de incitici. Meseleyi bir anlasalar…
Gastelere Mersin 7 Renk Koro damgasını vurdu
Perşembe gazetelerine bir bakalım… İstanbul ve Ankara’da dağıtımı yapılan İstiklal Gazetesi yazarı Muzaffer Kahraman “Murdar ve Barbar” isimli yazısında, Hollanda’nın “Güney Afrika'yı köleleştirip kanını emerek sömürdüğü paralarla lanet olası homoseksüel bir hayat” sürdürdüğünü yazmış. Köşe yazarları emperyalizmi hedef alıyormuş gibi yaparak bir anda direksiyonu eşcinselliğe getiriyor yani tam olarak sol gösterip sağa vuruyor… Fakat Muzaffer Kahraman şunu bilmeli, “lanet olası” olan bizim homoseksüel yaşantımız değil, kendilerinin genel ahlakı, kadın kadına, erkek erkeğe aşkı reddedişleri, yok saymaları ve yok etmeye çalışmaları…! Kahraman yazısında kadın nefretini de ifade etmeden geçememiş; "Eşcinsel ve sömürgeci Hollanda ile Avusturya'nın tasması, Haçlı artığı iki kadının İngiliz Theresa ve Alman Merkel'in elindedir". Kahraman’ın kafa tuttuğu bu ülkelerin “kadınlar tarafından yönetiliyor” olması epey ağırına gitmiş belli ki…
Asu Maro’nun Milliyet Gazetesindeki yazısına bakalım. Aslında daha çocukken öğrenmiş olmamız gereken bir şeyden, nefret söylemini terk etmekten bahsediyor Maro… “Arkadaşımıza, komşumuza, sokaktaki adama - kadına dininden, dilinden, ırkından, cinsiyetinden ve de cinsel yöneliminden ötürü saldırılmaz, kimse bunlardan ötürü aşağılanmaz, doğuştan sahip olduğumuz özellikler alay, hakaret gerekçesi olamaz. Ayıptır, suçtur.” Yazan Maro, gazetelerdeki Hollanda gündeminde "Avrupa Birliği LGBT ülkeleri, yeterince erkekseniz bekliyoruz. Sıkıyorsa gelin, biz buradayız" başlıklarının suç olduğunu hatırlatıyor. Ne diyelim, kalemine sağlık…
Perşembe’nin son haberi, Mersin İmece Gazetesinden Bedir Solmaz köşesinden… Solmaz diyor ki, insanların “cinsel tercihlerine yön verme girişimini her kim yaparsa yapsın haddini aşan bir davranış biçimi olup, kabulü mümkün değildir! Tarihin yaprakları zora ve zulme başvuranların sonunda hüsrana uğradıklarının örnekleriyle doludur; çünkü bıçağı bileyen taş da aşınır!”
Google’da “nefret” bulunmayacak!
Cuma gününün haberi Dünya Gazetesinden… Yasemin SALİH kozmetik firması Avon'un 25 ilde yaptırdığı "Türkiye'de Kadın Dendiğinde” isimli bir araştırmanın sonuçlarına yer veriyor. Çalışmanın sonuçlarından biri, görüşülen kadınların yüzde 61'inin eşcinsel çiftleri komşu olarak istemediği bilgisi. Çalışmayı yürüten Orkun Gül, "Görüyoruz ki kadınlar kendileri gibi komşular istiyor, onlarla kendilerini daha güvende hissediyorlar" diyerek yorumluyor bu veriyi. İstatistik çalışmalarında soruyu yönelten kişinin tarafsızlığından tutun da soruların yönlendirme içermeyecek denli profosyonel hazırlanması bütün bir çalışmayı değiştirebilir etkenlerken, hetero cinselliğinin dahi tabu olduğu bir ülkede bu sonuçların verili bir gerçeği yansıtacağı çok tartışmalıdır. Eşcinsel komşu istemediğini ifade eden kadınların tamamının cinsel yönelimini açıkça ifade edebildiğini mi varsayıyoruz? Hal böyleyken Orkun Gül’ün, "Görüyoruz ki kadınlar kendileri gibi komşular istiyor” değerlendirmesi bir hayli eksik ve önyargılı kalıyor…
Güzel bir haberle devam… Birgün Gazetesinin haberine göre, Google, görevlendirdiği 10 bin çalışanın yardımıyla, herhangi bir topluluğa karşı nefret söylemi ya da suç içeren siteleri tespit edecek. İçeriğinde; ırk, etnik köken, din, cinsiyet, milliyet, yaş, cinsel yönelim ve fiziksel engel gibi konularda nefret söylemi barındıran siteler, Google çalışanları tarafından işaretlenecek.
Cumartesi günü KuirFest Mersin’deydi…
Mersin Haberci Gazetesi, Cumartesi günü sayfalarına, Pembe Hayat LGBTTİ Derneğinin her sene düzenlediği ve haftasonu için Mersin’i ziyaret eden Kuir Fest’i taşımış. Kuir Fest’in Mersin programına yer veren Gazete, festivali ayrıntılı olarak tanıtmış.
Şok Gazetesi’nin Cinsel Sağlık köşesine gelen soruları yanıtlayan Figen Ökten ile devam edelim.
Cumartesi günü sayfalarında, karşı cinse ilgi duymadığı için endişelenen, bu durumunun bir hastalık olup olmadığını ve biseksüel ve heteroseksüelin ne anlama geldiğini soran okuruna Figen Ökten biseksüel ve heteroseksüel tanımlarını açıklayarak şöyle cevap vermiş: “Bazı kişilerde kendi benliklerine yabancı olacak şekilde hemcinslerine karşı ilgi olabilir. Bu durumda bir psikolojik destek almak seni rahatlatacaktır.” Figen Ökten’in önceki cevaplarından eşcinselliği hastalık olarak ifade etmediğini okumuştuk. Bu yanıtı ise oldukça yoruma açık… Eşcinsel olmak kendi benliğine yabancılaşmak anlamına gelmiyor ayrıca okuyucuna yardımcı olmak için cinsel ilginin yönelebileceği tek cinsiyetin karşı cinsiyet olmadığını da eklemesi gerekirdi. Üstü kapalı bir biçimde Ökten, okurunun aklına eşcinselliği getirmemeye çalışmış gibi görünüyor…
İstanbul’da dağıtılan Harbi Gazetesinden Volkan Cengiz’in yazısına bakalım… Cengiz referanduma ilişkin bir yazdığı köşesinde oyunu “evet” olarak açıklıyor ve ekliyor; “LGBT 'Hayır' diyormuş. Bi daha mı düşünsek acaba ya... Bilemedim, kafam karmakarışık”. “Hayır” oyu kullanacaklara sesleniyor Cengiz yazısında, “bakın geyler, lezbiyenler, translar da ‘hayır’ oyu verecek” diyor… Kendi meşrebince, “hayır”cılara “siz ibne misiniz?” diyor…
Sırada beni güldüren, güldürürken sinirlendiren bir yazı var… Şanlıurfa Olay Gazetesinden “Topunuz gelsin” başlıklı yazısıyla Bilal Bebe’yi takdim edeyim! Kendi cümleleriyle yazayım: “Hollanda 17 milyon nüfusu var... Yarısı homoseksüel diğer yarısı lezbiyen... Birazı fetiş vs. (…) Zorumuza giden, düşmanın asil olmayışı yoksa bize ne!” Yazacağı yazıdan önce keşke LGBTİ terimleri hakkında kısa bir okuma yapsaydı, gerçi bu hali bizi biraz eğlendirmeye yaradı…
Homofobik modacı
Hafta içinde okuduğumuz haberlerden bir farkları olmaması nedeniyle Pazar günü gastelerini hızlıca geçelim…. Abdurrahman Dilipak LGBTİ ve Hollanda’yı hedef alan nefret söylemini “Hasta Adam” başlıklı yazısında sürdürmüş… Dilipak geçtiğimiz haftalarda verdiği istatistiki bilgileri yineliyor, “Düşünsenize 5 kişilik ailede en az bir kişi homoseksüel, lezbiyen, biseksüel, ensest ilişki içinde.”
Milat Gazetesinden Cenap Şirin’in “Lut Kavmi-Hollanda”ya karşı kaleme aldığı metni oldukça tehlikeli bir yere dokunuyor, iddiası büyük ve bu tür yazılarda her zaman olduğu gibi dayanaksız… “Homoseksüel Lut Kavmi, Lut Peygambere, neden kızgın ve düşman idiyse... Homoseksüel Hollanda, dünyayı "Peygamberler Yolu"na çağıran Türkiye'ye... Aynı nedenle kızgın ve düşmandır.”
Son haberimiz Yeni Şafak Gazetesinin moda köşesinden olsun… Ayşe Olgun’un Modacı Serap Cebeci ile röportajında, Cebeci moda sektörünün cinsiyetsizliğin önü açtığını ifade ediyor. Cebeci, moda dünyasının marjinal ve “sözde özgürlükçü” bir endüstri üzerinden şekillendiğini, defilelerinde başörtülü mankenlere yer veren, moda evlerinin; aynı zamanda LGBT'yi ve androjen modellere de fırsat sunmasından yakınıyor.
Moda sektörü, piyasanın farklılığını hesaba katmazsa büyüyemeyecek bir sektör… Serap Cebeci böyle sektörün içinde yer almasına rağmen ve türbanlı modellerini bu sektöre kabule ettirebilmesinin sebebinin modanın farklılıklara olan ilgisi iken kendisi “farklılıklara” düşmanlık hissediyor ve katlanamıyor. Homofobisine yenilen bir modacı portresi okumak isterseniz Serap Cebeci size istediğinizi verebilir…