İç hesaplaşma

Oshan SABIRLI

Zamanı durdurun çünkü 24 saat bana yetmiyor. Ben ek zaman istiyorum. Günlerin 24 saat olması ve bana yetmemesi yeni bir işkence şeklini aldı. Üsteli şu sıralar nedense, çok daha duygusal olduğumu düşünüyorum. Dünyayı kurtaramayacağımı fark ettiğim zamanlarda, “boş ver, umursama artık” diyorum kendime. Ancak kendim bile inanmıyorum. Bir yandan ölümden başkası yalan derken şarkılar, diğer yanda “zamanı boşa harcama” diyerek kızıyorum kendime. Eskiden 3-4 saatlik uykuyla dimdik ayaktayken, şimdi 10 saat bile uyusam yetmiyor. “Dünyayı sırtından indirsen daha hızlı koşarsın… Bak kuşlara” derken dost sesler, dünya sırtımdan inmiyor. Olmuyor. Ben boş veremiyorum. Şair ruhumun çoktan öldüğünü düşünürken, mısralar dolanıyor dudaklarıma. Benim olmayan, benim yazmadığım sözcükler sanki beni anlatıyor. Bir daha… Bir daha ve bir daha… Felsefeciler hayatın anlamını sorgular. Üstelik yüzyıllardır. Taş duvarlara çizilen insan figürlerinde, tanrıyı arayışta, göğe baktığımızda hep farklı beklentiler yok mudur hayattan? Ne kadar uğraşsak, ne kadar savaşsak insanlıkla, mağdur olduğumuzu düşündükçe, sıcacık mekanlarımızda bencilliğimizi fark eder miyiz? Denizi düşünüyorum. Dalga seslerini ve bir o kadar hoyratça kabaran dalgaları. Ağlayan çocuk seslerini duyuyorum gözlerimi kapadığımda. Üşümüş, korkmuş nereye, ne şekilde gideceği, Nasıl biteceği bilinmeyen, sözde umuda yolculuk hikayelerini düşünüyorum... Hak, hukuk, adalet, eşitlik derken, Kota sayıklar, bayrak sallarken, İnsan hakları, hayvan hakları, eşcinsel hakları diye yırtınırken, barutun veya kanın kokusunu duyan, unutabilir mi? Film gibi seyrederiz insan hikayelerini, Haritada yerini bile bilmediğimiz mekanlarda dramlar yaşanır. Ruanda’da tecavüze uğrayan 300 bin kadının hesabını kim verebilir? Ya Bosnalı kadınların söylenmemiş türkülerini? Ya Berkin’i veya Cizre’deki terörist çocuklrı… Tekerlekli sandalyedeki çocuğa kim anlatabilir neden farklı olduğunu arkadaşlarından? Garip bir mücadelenin içinde yeni bir gün. Aslında çoktan tükenmeye başladı gün. Hayatı akışına bırakmalı. Bugünkü yazı böyle, bir iç ses, bir hesaplaşma. Ne müzakere umurumda, ne H1N1, ne de Ercan. Eski parti, yeni parti de derdim değil bugün. Şair çok güzel özetlemiş her şeyi. Her şeyi suyun akışı belirler… Gerisi yalan. **** Sular yükselinde balıklar karıncaları yer. Sular çekilince ise karıncalar balıkları. Kimse bugünün üstünlüğüne güvenmesin Çünkü kimin kimi yiyeceğine ‘suyun akışı’ karar verir