İcraat Hükümeti mi dediniz?

Taner ULUTAŞ

KKTC tarihinde bir ilk olarak nitelendirilen 4’lü koalisyon 3’lü yok yok, 4’lü denirken sırat köprüsünden geçerek kuruldu ve işlerlik de kazanmaya da başladı.  Tabi halk büyük umutlar beklediği koalisyon hükümetinden şimdilik bir- iki bakanlık dışında pekte dişe dokunur bir icraat göremedi.
Kurulan kabinenin büyük bölümü, laf ile peynir gemisini, tereyağından mamul okyanusta yüzdürmeye çalışırken, başarılı oldukları söylenemez.
Seçilen 50 Milletvekili, küfür edebiyatının en nadide örneklerinin sunulduğuRecep İvedikfilminin bir başka versiyonunu, mecliste seyretmekle zamanlarını şimdilik geçirmekle meşgul.  Bertan Zaroğlu’nun öğrencilik yıllarında Bakanlar Kurulu kararı ile aldığı vatandaşlık ve sonrasında kendisine verilen noterlik siyasilerimizin geldiği noktayı, askerliğini yapmaması da ‘Torpilin’ hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne serdi.
Nerden Buldun Yasasını çıkaracağız. Suiistimal ve ham hum şoroloptan hesap soracağız diyerek ‘Horoz ‘lanan koalisyon hükümetinin laf ebeliği yapmaktan başka bir şey yapmaması, halkın buda mı gol değil hakem bey demesine neden oluyor.
Göz gez, arpacık denilerek hedefe alınan bazı siyasilerin hakkında soruşturma başlatacağız denilerek hovardalığın sınırlarında gezilirken maalesef Himalaya dağının bıraktık Lama’yı fare bile doğurmadığına tanıklık ediyoruz.
Her kahve aynı tadı taşımaz. Kahvenin tadı nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan, ona göre değişir. Biz gerçekten iş yapacağına inandığımız hükümetin başa geçmesi sonrasında kahvenin tadına doyum olmayacağını sandık. Muhalefette Polisi, sivile bağlayacağız diyen ağızların, bugün Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Başbakana bağlıdır. Dolayısıyla Polis de sivile bağlıdır diyerek Ali Cengiz oyununun yeni versiyonunu sunması, kahvenin bırakın tadını tuzunu, ‘Çangar’ suyuna dönüşmesine neden oldu.
Polisi bırakın sivile bağlamayı, Anayasanın amir hükmü olan eşitlik ilkesine aykırı olarak, Askeri Personele tanınan hakların Polise de tanınması, hatta bundan yan çizilmesi umutları kırdı. Hükümetin yapacakları ile ilgili kurduğumuz buzdan hayallere ve içine gireceğimizi düşündüğümüz şekerden evlere yağmur yağdı. Ne buzdan hayaller nede şekerden evlerimiz kaldı. 
Muhalefette başka, hükümette başka ağızlardan konuşulması, memlekette maksıldır. Ancak bu maksıl olgunlaşmadan ağacında çürüdü. Faizlerden, geçim sıkıntısının hat safhada olmasından ve ekonominin dibe vurmasından söz eden hükümet bireylerinin laf ebeliğinden öteye geçemediğini görüyoruz.  Eğitimde Cemal Hoca, öğretmenliğinin verdiği alışkanlıklardan dolayı hala daha okul okul gezerken, bakanlığın içinin tam takır kuru bakır olduğunu göremiyor.
Hükümette Serdar Denktaş’ı bir tarafa koyarsak, bir Çalışma Bakanı Zeki Çeler’in iş yaptığını, birazda akmazsa damlar misali Tolga Atakan’ın birşeyler yapmaya çalıştığını görmekteyiz.
Bu hükümette iyi işler yapacağına inandığım. Kalitesine söz söyleyemeyeceğim Tufan Hocam bile modaya uyarak yeni müşavir yaratmayacağız derken Nasreddin Hoca’nın eskiyen dolunayları keser keser yıldız yaparız dediği gibi Müdürleri keserek Müsteşar yapmaya çalışması ilginç karşılandı. Baremlerde yapılacak değişikliler ile devletin zarara uğratılacağını, birilerinin de cebini zenginleştireceğini sanırım fark edemedi.
Faize gem vuracağız. Ticari borcundan dolayı insanların mazbata yüzünden hapse girmesini engelleyeceğiz sözleri sanırım rafa kaldırıldı. Geçtiğimiz yıl 10 en fazla kar yapan kuruluş arasında 8 tanesinin Banka olduğu ve bu karın vatandaştan bileşik faiz uygulaması ile katmerleşen ve haksız olarak alınan faiz ve kullanılan hesap nedeniyle büyüdüğünü bilmem söylemekte fayda var mı? 
Haksız kazanç elde ettikleri öne sürülen bazı siyasilerden hesap sorulacak denilmesine karşın hesap soracak olanların, bazı siyasilerin hatırı sayılır miktardaki paralarının bankalarda çarliston oynamasını seyretmesi, sanırım ummadığımız dağlara kar yağdığını görmekle eş değerdedir.
Malı götürdüğü ileri sürülen siyasilerin paraları içte ve dıştaki bankalarda twist, çarliston ve çifte telli oynarken, halk olarak bizplayback,Hükümet ise vokalistlik yapmayı sürdürüyor.
CTP’nin hükümet olduğu dönemde ayaklarımızın üzerinde duracağız denilerek devlete olan borçlar bir yerde toplanırken, İş adamı, esnaf 48 kuruş için borcu yoktur yazısını alamazken, kilitlenen esnaf ve iş adamları değil ayaklarının üzerinde dizlerinin üzerinde bile duramadı. CTP yine hükümette ve yarattığı o ucubeyi estetik ameliyatı yaparak güzelleştirmelidir. Telefon Dairesine borcu olanı, Sosyal Sigorta ile ilişkilendirmemeli, ne bileyim kira borcunu da ilgili bakanlık ile çözmelidir diye düşünenlerdenim. Haaa aksi olursa işte böyle kaçak işçi de devlete olan borçlar da ödenmediği için devletin tahsil edemediği paralar da çoğalır. Devlet alamadığı paraya yanarken esnafta kilitlenmenin dayanılmaz hafifliğin yaşar.
Kıb-Tek’te yaşandığı öne sürülen suiistimallerin yanısıra, babalarının paralarıymış gibi bol kepçe lokantasından bağışlanan 9 milyon TL’lik indirimler de inceleme altına alınmalı.
Kısacası hergün laf ebeliği yapmak ve şunu yaptık bunu yaptık diyerek lafazanlık kitabından örnekler sunmak yerine icraat hükümeti olduğunu ispat etmeli. Haaa, biz halimizden memnunuz denirse, Siz benim tellerime, hangi notadan vuruyorsanız, ben zamanı gelince o makamdan çalıp söylerim. Ve Sıkıntı yok derim.