Taner Ulutaş Arada Bir Kıbrıs’ta ilginç gelişmeler var. Hem içte hemde dışta saman altından değil açık açık, gözle görülür gelişmelerin olduğu artık çok bilinmeyenli bir denklem olmaktan çıktı. Akdeniz’de bol miktarda olduğu iddia edilen petrolü, çıkarma noktasında düğmeye basıldı. Downer’in, yerine Norveç’in eski Savunma ve Dışişleri Bakanı Esteban Barth Eide getirildi. Biraz gerilere gidersek NATO’nun yeni vizyon içerisine girdiğini açıkladığı 2012 yılında Eide’nin NATO içerisinde bakan düzeyinde etkili bir kişiliğe sahip olduğunu görürüz. Eide bir siyasi bilim uzmanıdır. Ban’ın özel temsilciliğine atandığı zaman NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in yerine atanan Norveç eski Başbakanı, Jens Stoltenberg’le hemşerilik çerçevesinde ilişkisi var. Hatta hafızam beni yanılmıyorsa ayni kabinede bulunmuşluğu da var. Yani Eide Norveç’li ve NATO içerinde etkili bir isim. Keza Rasmussen’in yerine atanan Stoltenberg’de bir Norveçli ve şu an NATO’nun en etkili adamlarından birisi konumunda. NATO’nun yeni vizyonu çerçevesinde görev almış iki etkili isim. Kıbrıs Barış Gücü Komutanı Tümgeneral Kristin Lund’ da bir Norveçli. Kısacası NATO en etkili isimleri ile Kıbrıs’ı kıskacı altına almış durumda. Önceleri 12 parselde sondaj çalışmaları yapılırsa savaş nedeni sayarım diyen ve Akdeniz’e savaş gemisi gönderen Türkiye’ye yola getirildi. İsrail kökenli ABD’li bir şirket olan Nobel’in iş başı yapması sonrasında savaş gemilerini geri çeken ve Navtek ilan ederek bölgeye sadece ‘Barbaros ‘ gemisini gönderen Türkiye daha sonra Navtek’i de kaldırarak Barbaros’u da geri çekmeye zorlanması sanırım bu kıskacın bir parçası olsa gerek. Güney’e gelince RUS’a Güney’de üs veririm tehdidinde bulunan Anastasiadis’in bu blöfü sonrasında kulağının nasıl çekildiği de çok bilinmeyenli bir denklem olmaktan çıktı. Rus’a üs veririm açıklamasında bulunan Anastasiadis’e herhalde birileri bizim üslerin 2 Km. ötesinde bir Rus üssü kurdurursan ve Trodos’daki gözümüz kulağımız radar ile üslerimizi tehdit altında bırakırsan başına ne geleceğini sen düşün diyen birileri kulağına fısıldamıştır. Sonuçta hızlı bir trafik yaşanarak önce görüşme tarihi sonrasında da vizenin kaldırılma olayı yaşandı. Şimdilerde de bırakın Maraş’ı ve hava alanını 2015 sonunda top yekun bir anlaşmaya hazır olun denildi. Dışta havalar böyle ılıman ve zaman zaman sert esen rüzgârlar altında devam ederken içte ise Lodos esmeye başladı. CTP’de genel kurul hazırlığı yapılırken Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Genç TV’de bizim Ali’nin programında Kemal Sunal’ın kar yolları kapadı filmindeki Kaymakam gibi olacağım demesi bir anlamda filmde psikolojik sorunları olan Kaymakam gibi vurup kırıp gerekeni yapacağım mesajını verir gibiydi. Sonrasında Kıb-Tek Yönetim Kurulu İsmet Akim’i görevden alma girişiminde bulunarak tomofili duvara çarptı. Durmadı şimdi de BRT Müdürü Mete Tümerkan’ı görevden almak için girişim başlattı. Yani bunun Yannisi Nikolisi olmaz, ben gidiyorum ama yakınlarımı yerleştirip öyle gideceğim demekle eş anlam taşır. Ve bunun Talat’ın gelişi ile bir ilişkisi varmı derseniz susma hakkımı kullanmayı tercih ederim. Neyse dışta gelişmeler hızla devam ederken, içte de partiler genel kurullarını yapmak için sıraya girdi. Talat ve partilerin genel kurulları derken bir erken seçim de olabilir düşüncesindeyim. Olmazsa bir CTP- UBP koalisyonuna hatta bir CTP-UBP-TDP koalisyonuna da sakın nayır nolamaz modunda kaş kaldırmayın. Geniş tabanlı bir koalisyon kurdurup imza attırmak suretiyle Kıbrıslılar bir çözüm istedi ve bunu yaptı diyen birileri mutlaka çıkacaktır. Serdar Denktaş bazı şeyleri görüp hissetmese bu istifayı basarmıydı diye sorsam? Lütfen bir yol bunu da düşünün.